7. BÖLÜM

25 4 0
                                    

Amoris sonunda kralın odasına çıktığında bir süre soluklanabilmek için kapıya yaslanmıştı. Vermesi gereken önemli bir sınav vardı ve bunu nasıl yapabileceğini bilmiyordu ancak galiba bu sefer başarmıştı. Kralın koruması olarak ikna etmeye az bir çabası kalmıştı. Karanlığın sonundaki o minik gün ışığını görebiliyordu sanki bu sefer.

Düşüncelerin verdiği rahatlamayla yere eğdiği kafasını yavaşça kaldırdı ve iki hizmetli genç kızın ellerindeki beyaz çarşaflarla önünden geçtiklerini farketti ancak yüzlerindeki hoşnutsuz ifade kaşlarının çatılmasına sebep olmuştu. "Bu o kız değil mi?" Sarışın kızın yanındaki diğer kumral hismetli; at kuyruğu yapmış saçının önüne gelen bir tutamını arkaya itti ve çarşafı tutmadığı eliyle gri, uzun elbisesinin uçlarını düzeltti. "Evet o kız. Hani şu öldüresiye dövülen." Sonra ikisinin de gözleri ırkını belli ettiği kıpkırmızı saçlarında dolandı. "Kralımız bu rengin her zaman bize uğursuzluk getirdiğini söylemiştir. Umarım bu uğursuzluk..." Kadın duraksayıp bir süre yüzünü ekşiterek Amoris'in vücuduna göz gezdirmişti. "Sonsuza kadar bizimle kalmaz." Ve ikisi de tek bir kelime daha etmeden hızla koridorun sonuna, merdivenlere doğru yürümeye başladılar. Bu son cümlenin içinde yatan imayı Amoris direkt anlamıştı. Onun burada kalmasını hizmetliler bile istemiyordu.

Amoris'in eli istemsizce hizmetçilerin konuştuğu saçlarına gitti. Upuzun kıpkırmızı saçları ona her zaman sevdiği ırkını hatırlatıyordu. Güc, kuvvet ve aynı zamanda sadakati. Ancak buraya geldiğinden beri herkes saçlarını gördüğü an tiksinti içerisinde ona bir hiç muamelesi gibi davranıyorlardı oysa bunu yapması gereken kişi o değil miydi? Her kötü şeyi bu kral yüzünden yaşamıs kendisinin bu muameleyi işte bu hizmetçilere kendisi yapması gerekmiyor muydu? Nasıl olurda bu durum aleyhine işlemişti? İntikam ateşiyle geldiği bu ülkede herkes ondan intikam almaya yeminli gibiydi ancak sebebini bilmiyordu bile. Tek sorun saçları mıydı ya da saçlarının rengi? Bir renk nasıl olurda bir milleti bu denli tiksindirebilirdi? O tiksinti ifadesini çoğu kez Edgar'da görmüştü. Saçlarını her gördüğünde öyle bir bakıyordu ki sanki sevmediği bir yemeği zorla yediriyorlarmış gibi görünüyordu. Sanki kendisi bir böcekti o ise bu böceği evinde barındırmak istemeyen, ondan tiksinen bir adam.

Amoris düşüncelerinin verdiği sinirle ellerini yumruk yapıp kaşlarını çattı. "Hayır bu sefer yenilen taraf ben olmayacağım." Diye fısıldadı. "İşte ben bu sebeple buraya geldim. İçimdeki intikam ateşiyle kartları tekrar dağıtabilmek için." Bir süre daha öylece dikildikten sonra Kralın kapısı açıldı ve Boris usulca kapıdan çıktı. "Lordun emriyle sizi odanıza götürmem söylendi." Eliyle yolu gösteren Boris'e tek kelime dahi etmeden yavaşça önden yürümeye başladı. "Kral neden saçlarımdan nefret ediyor?" Bunu ikinci bir koridora girdiklerinde sorma isteği içerisine girmişti. Ne kadar bilgi o kadar plan kurmaya yardımcı olmak demekti. "Öyle bir şeyin olduğunu düşünmüyorum." Amoris, Boris'in lafına karşı kafasını eğerek gülümsedi. "Bunu anlamayacak kadar aptala mı benziyorum? Saçlarımı her gördüğünde bana tiksintiyle bakıyor. Gözlerini benden kaçırıyor ve bunu dile getiriyor. Peki neden?" Bir süre sessizlik içerisine girdiklerinde koridorun sonunda kahverengi bir kapının önünde durdular. "Burası odanız..." Boris bir süre durakladığında Amoris hemen "Bana sadece Amoris de lütfen. Cafcaflı kelime gruplarına hiç gerek yok." Bu lafa karşı adam kafasını olumlu bir şekilde sallamıştı ve o kırmızı saçların sorusu cevaplanmamak üzere kapanmıştı.

"Burası yeni odanız. Lordun emriyle seçimlere kadar eski odanız yerine bu odada konaklayacaksınız." Adam hızlıca kapıyı açtığında yine o sade görüntü odayı doldurdu. Diğer odadan hiçbir farkı yoktu peki neden o oda yerine bu odaya gönderilmişti? Bunu Boris'e sorsa yine tek bir yanıt dahi alamayacağının farkındaydı bu sebeple hiçbir şey demeden odasına doğru adım attı. "Biraz sonra size yardım edecek bir hizmetçi ve kahyamız gelecek. Onlar size birkaç temiz giysi, gecelik ve diğer ihtiyaç duyduğunuz şeyleri sunacaklar. Başka ihtiyacınız olan bir şey varsa söylemeniz yeterli olacak." Amoris teşekkür ettiğinde Boris odanın kapısını kapattı ve kızı yalnız bir sessizliğe bıraktı.

AMORİSWhere stories live. Discover now