9. BÖLÜM

18 2 0
                                    

Koridorda geçen o tatsız andan sonra olaylar sarayda bir çığ gibi büyümeye başlamıştı. Oradan geçen bir hizmetli kadın olaylara kulak misafiri olmuş ve bütün çalışanlara abartılı ve süslü bir şekilde anlatmaya başlamıştı.

"Kralımız kızıl kadının kendisine aşık olduğunu duyunca ölmesi gerektiğini söylemiş." Bunu duyan Emi şaşkınlıkla elini dudağına götürdü. "O kızıl kadın krala aşık mı olmuş?" Etrafındaki diğer kızlarda olumlu anlamda kafa salladıklarında bu küçük abartılı yalan sarayda minik bir çığ gibi büyümeye başlamıştı oysa şuan bu durumdan ne kral Edgar'ın ne de Amoris'in haberi vardı.

"Kadına üzülmeye başladım. Kim bu kadar duygusuz bir adama aşık olmak ister ki?" Yanındaki esmer kadın korkuyla kızın koluna vurmuştu. "Kapa çeneni Emi. Kral bunu duyarsa büyük bir ceza alacağını unutma!" Emi umursamazca omzunu silkti ve yere koyduğu birkaç kıyafeti tekrar yerden aldı. "Her neyse, lanetli bir kadının aşkı ancak bu kadar imkansız olabilirdi zaten." Kadın tekrar yumruklarını sıkarak "Emi!" Diye tısladığında Emi hızla oradan uzaklaşmaya başlamıştı. O sırada bir anda ortamda İsla belirdiğinde şaşkınlıktan kimse bir süre çıtını çıkaramadı. Şuan hizmetlilerin temizlik için geçtiği özel koridorda bulunuyorlardı ve kralın veya üst mertebeden herhangi birinin gelme olasılığı çok düşüktü ancak İsla'nın yüzündeki o ruhsuz ifade hepsini korkuya kaptırmıştı.

İsla, Emi'ye kızan kadının omzuna dokundu. "İsminiz neydi?" Kadın yavaşça yutkunarak "Ava." Dediğinde İsla yumuşakça gülümsedi. "Emi çok yanlış zamanda çok yanlış kelimeler konuşuyor." Dedi bir anda. "Eğri otur doğru konuş diye bir laf vardır bilir misin Ava?" Bunu Ava'ya bakarak söylemişti ama aslında orada bulunan herkesin üzerine alınmasını istiyordu. "Tanrı çok ve yalan konuşan insanları sevmez. Lütfen onu daha sert uyar." Ve hepsine tekrar bakarak oradan yavaşça uzaklaşmış, çamaşırhanenin yolunu tutmuştu.

İsla, tanrıya bağlı görünüyordu ancak öyle bir aurası vardı ki insanlar onun sözlerinde tanrının merhametini arıyorlardı. Kim bilir belki de İsla, tanrının yeryüzüne indirdiği elçisiydi.

***

Sabahın erken saatlerinde büyük bir gürültüyle yataktan kalktı Edgar. Zaten geceler ona zor gelirken bir de bu kadar erken kalkmak sinirlerine dokunmuştu. Hemen geceki yaşadığı olay geldi aklına. Amorisle nasıl atıştığı ve sonra odasında yaşananlar.

Karanlığın esiri olduğu odası o kadar hiçlik gibi gelmişti ki gece ona. Sanki burası bir karadelikti ve kendisi de o deliğin içine doğru çekiliyordu. Uyuyamamış penceresinde dolanan dolunayı izlemişti.

Hem biliyordu, uykunun esiri olursa kapana kısılacağını, onu gördüğünde özlem ve vicdanla canının acıyacağını.

O düşündüğü kadar vicdansız biri değildi, olamamıştı.

Yüzünü, saçlarını, kızaran gözlerini, yalvaran bakışlarını ve ona yaptığı sert acımasızlığı. Rüyasında dediği her kelimeyle canı tekrar yanacak, cehennem çukurunda bütün kemikleri sızlayacaktı. Kalbini biri sıkıca tutmuş gibi sıkışacak, gözleri bir dere yatağı gibi boşalacak ama o buna set duvarları örecekti.

Yine, yeniden. Amare'yi yeniden ölümle burun buruna bırakacaktı.

Bu his tekrar tekrar eziyet görerek ölmek gibiydi. Ölmek ve cehennemde kavrulmak, cennetteki yasaklı meyveyi yiyerek boğulmak gibiydi. Hengisi daha kötüydü?

Pencerenin dışında gelen ses tekrar duyulduğunda Edgar yatağından kalktı ve içinde geceden kalma birikmiş sinirle pencereye yürüdü.

Üzerinde krallığa yakişmayacak türden beyaz bir t-shirt ve altında siyah bir eşofman vardı. Bu kış soğuğunda mantıklı giyinmemişti ancak o yaz insanı değildi. O kışla bütündü. Yağmurla arkadaş, karla dosttu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 06 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

AMORİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin