ÖN SÖZ

264 19 5
                                    

Falco, Out Of The Dark

Başlamadan önce:
Lütfen, şarkıyı dinleyin, gözlerinizi kapatın, bir kez olsun kendiniz olun ve o şekilde bu yazıyı okuyun. Sizi kendinize döndürebilecek şey belki bu notalardır, belki bu parmakları değdirdiğim andır, belki şu an soluduğunuz havadaki bir toz parçasıdır. Gördüklerinizi yazmanın beni okuduğunuz kadar zorlayacağını düşünmesem de ağzıma geleni söyleyen biri olduğumun farkındasınız. Bu şarkı, öncelikle yazıda sözü geçen kişiye, sonrasında da sizlere armağanımdır.⠀


Belki de bir heves demem daha doğru olur bu yazıyı yazmama. Düşüncelerim bende sıkışıyor, tam olarak beynimde değil, tamamen içimin bir yerlerinde sıkışıyor ve durum böyle olunca istemiyorum. Devam ettiğim kitap dahi zor geliyor. Biliyorum, zor değil, hemen bir bakış mesafemde, ama bu mesafe öyle uzak ki, miyop oluyor hemen ardından da buğulu görüyorum.

Yeni bölüm bekleyen o birkaç kişinin affına sığınarak yazıyorum bunu. İlerleyemiyorum, ayaklarım adım atmak istemiyor, ben bu beynin içinde daralıp kalıyorum. Evet, bir açıklama yapmam gerekirse o kitabın asla sıcak bir kalp gibi hissettirmeyeceğinin okurları farkında ve ben bahsettiğim beyni çalıştıran her kan pompasında kendimi suçluyorum. Bu yüzden yeni bölüme kadar sizleri sıkmayı hayal edemiyorum. Aslında başta dediğim gibi, yalnızca heves. Öyle çok oneshot var ki keşfetimde, insan kulak asmadan duramıyor. İki tanesine göz gezdirdim. Haliyle yeterince saçmaydı. Peki, ben neden saçmalamayayım? Neden o saçmalayan insanların arasına girerek düşüncelerimi, bir ihtimal hislerimi ya da hayal dünyamı bir bölüme sıkıştırmayayım? Bu da oldukça zor geliyor bana. Neden zor ve neden bunu yazıyorum?

"Hiç silmeden yazacağım şu gördüğünüz ve izlediğiniz her şeyi. Aklıma ne geliyorsa, ne istiyorsam, ne arzuluyorsam, sizden ne bekliyorsam, hiç silmeden, sadece yazım hatalarını düzeltmeyi umarak yazacağım. Cümlelerde virgül oynamayacak. Ancak bu şekilde kendime amaç edinebilir ve roman olarak yazdığım kitabın yanında kendime böyle bir bitiş sunabilir, zorlayabilirim." diye düşündüm henüz beş dakika önce.

Taslak olmayacak, bekletme olmayacak, dershaneden geldiğim o bir saat içinde yazacağım diyebiliyorum bu bir bölümlük şeyi, ismi her ne olabiliyorsa. Bir de şöyle düşünüyorum, "Bunu yaparsam sizlere daha samimi bir ortam yaratabilirim." Bir yandan da şu var tabii, "Tek bir bölüme tüm hayal dünyamı ya da yeteneklerimi aktarabilirim." Olabilir mi böyle bir şey? Pek olumlu gelmiyor bana, her amaçsız hareketin doğurduğu vahim sonuçlar gibi, kavruluyorum.

Elim bilgisayarda sağdan sola giderken aklıma gelen ilk şeyi yazabileceğimi, belki bir destan, belki bir piyon oluşturabileceğimi düşünüp duruyorum, derin bir nefes alıyorum. Sizlere ne sunabilirim? Her halükarda birkaç piyonun, şah ve vezire karşı olan hükümdarlığını gösterebilirim. Satrançta tüm taşlarınızı kaybetseniz dahi yalnızca birkaç piyonla rakibinizi alt edebilirsiniz, öyleyse bu yazdıklarım da benim için o bir veya iki piyonu karşımdaki oyuncunun tarafına çekmek kadar zor olacak. Kendime o piyonların söylediği gibi güveniyor muyum? Asla. Piyonlar oldukça özgüvenlidir benim dilimde, ama ben onların dilinde kendimi yüceleştirmek için çalışan bir tüccarım. Mallarımı pahalıya satıyorum gibi farz edin. O halde bu oneshot için birkaç malımı daha pahalıya satarak sizleri bir süreliğine cezbetmeliyim, tabii kumaştaki defoyu fark edene kadar. Çoğu kişi bu yazdıklarımı derinden incelemez, okur, "Ne diyor?" ya da "Evet, güzel ama anlamadım." gibi cümleler kurabilir.

Sevgili Lenora, eğer okuyorsan beni anla. Ne kadar konuşmasak, bu buzun ateşe olan mesafesini kısaltmaya çalışsam ama bir dağ kadar yakın olsak da, beni anla. Bunu başarabilecek nadir taşlardansın. Düşüncelerimi berbat bir şekilde empoze etsem ve bir anda kaybolmuş olsam bile beni anla, çünkü ben seni hiç unutmadım. Duruluğunu, herkesin içinde yeşeren olgunluğu ve saflığını da, sadece unutmadım ve bunu başardım. Başarabildiğim tek şey bu oldu, dönüp baktığımda elime düşen tek parça bu oldu. Türkiye'nin her neresinde zorluk çekersen çek, soluduğum havadasın. Sizlerden uzak olmak bana iyi geliyor, ve evet, elimi kaldırmadan yazmak beni şu an demoralize ediyor. Aklım karışırık, düşüncelerim dağınık, biraz bileklerim titriyor. Kendime bir amaç edindiysem yapmak zorundayım gibi düşünüyorum. Saçma kendi düşüncelerimde, çünkü yalnızca bir bölümlük olan şu şey insanlara en fazla ne verebilir, ne sunabilir, ne kadar umut ışığı olabilir? Yani, ama başarmalıyım.

İşte şu sebepler yüzden bana tek iyi gelen, bir kez özelden sohbet etmediğim ve tek bir kez olgunluğunu yüzüne karşı söyleyemediğim o insana bu satırları adamak istiyorum. Hayır, konuştuğum diğer kişileri kınamıyorum ama önceliğimi özlem duyduğum o insana bırakmayı tercih ediyorum.

Lenora, eğer bu yazılar sana ulaşıyorsa bil ki, unutulmazsın. Basit hareketlerinle bile bunu başarabilecek bir kadınsın. Lütfen bunu, beni unutsan da, seneler sonra evlensen de, hayata yenik düşsen de, ihanet etsen de kitaplığının en parlak bölümünde sakla. Çünkü ben uygulamayı silsem dahi hesabı asla geride bırakmayacağım. İnsanlar ne olursa olsun bunu hak etmez. Yeni yetenekler keşfetmeye açlar, susamışlar, arıyorlar, araştırıyorlar ve bu bitmiyor. Hesap her zaman bu uygulamanın saklı raflarında gizlenmeye devam edecek ve sen bu bir bölümlük kitabın şu satırlarında unutulmaz kalacaksın, kalbimde de. Bu sana verebileceğim tek hediyedir, bu bir armağandır. Kabul eder misin? Etmelisin. Etmeyeceğini göz önüne koyarsam, bu yıllar sonra bile senin hediyen olarak kalacak ve eğer keşfedilirse tüm insanlar senin sahte adını sayıklayacak. "Bu kızın yazdığı kitapta biri vardı, ismi neydi onun, bulmuş mu, neyi oluyordu?" dersek fazlasıyla uzayacak.

Seni ve sizleri bir sonraki bölüme davet ediyorum. Saçmalayacağım, aklımdaki saçmalıkları hiçbir zaman insanlara şu dehşet verici sahneler kadar açıklayamayacağım fakat beynimi vahşice döşeyebilen şu günlerde, benim de kendime adayabileceğim en zarif rahatlık bu olmalı. Uygulama benim konfor merkezim. Kimsenin olmadığı boş bir ev gibi düşünün. Duvarlarımda rutubet var, temizlemekten parmak uçlarım parçalanmış ama yalnız ve rahatım. Yarattığım şu beyne girmeye çalışan ya da kapıyı tıngırdatan kimse yok, ya da ben habersizim. Bu ev çok dolu, girmek için kapıyı hırpalıyorlar, binlerce müzik, yüzlerce pislik ve onlarca kamçılanmış hüzün var ama duymuyorum, çünkü duyurmak istiyorum. Asıl amacım bu, haykırmalıyım, tabii konuşmayı öğrendiğim zaman.

Görüşmek üzere Lenora, ve diğer insanlar, belki şu oda? Sizleri bahsettiğim evime çağırıyorum ve keyfinizi şenlendirmek, biraz rahatlatmak istiyorum. Kapılar açılıyor, henüz şu satırları okuduğunuz birkaç dakikalığına.

Bu tek bölümlük kitapta, iki insanın birbirleriyle iletişim kurarken yaşadığı genel tereddütleri, şüpheleri, yetersiz hissedilme duyusunu, ve herkesin başına gelen o adını bilmediğimiz ama tattığımız hisleri yudumlayacaksınız. Lütfen, beni hoş karşılayın. Çünkü belki düşüncelerinize birtakım yenilikler katmak için hazır olabilirsiniz. Görecekleriniz, okuyacaklarınız, hepimizin başına gelen ve kontrol edemediğimiz düşüncelerimizin yarattığı konulardan biri. Yaklaşık dört hafta önce yaşadığım bir olaydan alıntılamayı istedim ve üç aylığına tanıdığım bir insanı hatırlayınca aklıma gelen özlem duygusunun karmaşına katılarak parmaklarımın bahsettiğim ev içinde oynamasına izin verdim.

Bu tek bölümlük yazı, Sevgili Lenora, wintaedybear adınadır.

Bu tek bölümlük yazı, Sevgili Lenora, wintaedybear adınadır

Ups! Tento obrázek porušuje naše pokyny k obsahu. Před publikováním ho, prosím, buď odstraň, nebo nahraď jiným.

Keyifli okumak dilerim, her zamanki gibi; zevk alın.

.
.
.

SENİ DAHA FAZLA SEVMEDEN | TAEKOOKKde žijí příběhy. Začni objevovat