Bölüm 2 : Sayılar

50 7 4
                                    

"Bilge!"diye bağırıyordu karşımdaki iri yarı adam. Etrafıma bakınıyorum. Benden başka kimse yok.


Adam : "Bilge dikkat et" diyordu.

Tekrardan etrafıma bakıyorum, benden ve bu karanlık depodaki bidonlar dışında hiçbir şeyi , hiç kimseyi göremiyordum. Hayır hayır, köşede biri var hatta birileri var. Bir kadın ve bir adam. Kadın korkuyor. Gözlerinden yaşlar damlıyor. Adam kin ve nefret dolu gözlerle bana bakıyor.

Kadın "Bilge koş" diye bağırıyor.

O sırada karşımdaki tozlu aynayı ve aynadaki kendimi fark ediyorum. Bu, bu ben değilim. Aynada görünen kendime bakıyorum. Hayır bu ben değilim. Bu yaklaşık 15 yaşlarında bir kız çocuğu. Karşımdaki iri yarı adam tekrar bana bağırıyor.

"Hemen koş"

Lakin gözlerim köşedeki kadınla adama takılıyor. Gitmek istiyorum ama gidemiyorum. Kadının "Kızım kaç" diye bağırmasıyla arkamdaki bidon adeta alev topuna dönüşüyor.

Kadının "Kızım" diye çığlık atmasıyla her taraf bembeyaz oluyor.

------

Yataktan sıçrıyorum birden. Ah bu da neyin nesi? Baş ucumdaki sudan birkaç yudum içiyorum. Telefonun tuşuna basıyorum saate bakıyorum saat 07:58. Bu saatten sonra daha uyumak anlamsız. Kalkıyorum yataktan, banyoya gidip elimi yüzümü yıkıyorum. Üstüme Ege'nin bir tişörtünü geçirip aynada üstümde elbise gibi olan duruşuna bakıyorum. Ah Ege kokuyor. Sevdiğimin sevdiğim kokusu. Mutfağa doğru gidiyorum. Çaydanlığın altına su koyuyorum. Salona geçip bahçeye açılan kapıyı açıyorum.

"Köpük !" diye bağırıyorum. Alaska kurdu cinsindeki köpeğimiz koşarak yanıma geliyor. İlk aldığımızda küçücüktü ama şimdi ayağa kalkınca neredeyse benim boyumu geçiyor. Koşarak yanıma geliyor, üzerime atlıyor. Seviyorum biraz, içeri giriyor ve Ege'nin yanına doğru gidiyor. Bende mutfağa geçip kaynayan suyla çayı demliyorum ve kahvaltıyı kurmaya başlıyorum. Ege ne kadar sevmese de bu sabah erken kalktığıma göre kahvaltıyı hazırlayabilirdim ve böylece bizde kahve molasına son verip düzgün bir şeyler yiyebilirdik.

2 tane sarılı - turunculu kahvaltı tabağını 2 çatal ve 2 bıçağı masaya karşılıklı yerleştirdim. Dolaptan kahvaltılıkları çıkartıp krem rengi kahvaltılık kaplarına koydum. Salatalıkları doğradım domatesi çıkartıp yıkadım lakin doğrayamadım. Bir tür alerji gibi bir şey, domatesin suyu parmaklarıma değdiği anda çok fena bir kaşınma da beraberinde geliyor. Domatesleri bir köşede bıraktım, onları Ege doğrayacaktı. Masaya her şeyi yerleştirdikten sonra yatak odasına doğru yol aldım. Saat 8 buçuk olmuştu. Köpük Ege'nin karnına doğru yatmıştı. Ege'de kollarını üzerine atmış sanki yanında yatan bir insanmış gibi sarılıyordu.

"Ege hadi uyan" dedim yatağa yaklaşırken.

"Köpük sizden önce uyandırdı hanımefendi. "

"Hadi masayı hazırladım, gel"

"Kahvaltı mı yapacağız?"

"Evet"dedim düz bir sesle. Beğenmesini beklemiyordum, kahvesini soracaktı büyük ihtimalle.

"Şu an söyleyeceğim şeye şaşırabilirsin fakat gerçekten şöyle güzel bir kahvaltı yapmayı özledim."

Ağzım açık bir şekilde Ege'ye bakıyordum. Evet, bu kelimeleri duymuştum. Bir gün duyacağımı biliyordum lakin bu kadar yakın bir zamanda beklemezdim.

Son KezHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin