3

217 29 11
                                    

Bu gün evden çıkmaya cesaret edemedim, tv yi açarak koltuğa yayıldım.

Kapı çaldığın da göz devirdim.

"Bir şey sipariş mi ettim acaba?"

Kafamı sallayarak kapıyı açtığımda yine o kedi yüzlü çocuğu görünce kaşlarımı çattım, gülerek baktı.

"Jung hoseok"

"Bir şey mi oldu? Evimi nereden biliyorsun?"

Üstüme geldiğinde yutkunarak geri gittim.

"Bilmediğimi mi sanıyorsun?"

Tedirginlik ile kekeledim.

"N-neyi"

"Kullanmayı bilmediğin gücü nü. Benim ile geliyorsun, şimdi"

Elini bileğime sardığında daha ağızımı açamadan birden başka yerde buldum kendimi.

Bir odanın içindeydik, kolumu çekerek geri gittim, beyaz odada bir yatak, bir pencere, küçük bir masa ve sandalye ve kitaplık vardı.

Kapıya doğru gittiğimde ses çıkarmadı, kapı kulpunu tuttuğumda adım sesleri geldi, kapıyı açtığımda cidden açıldı, dışarı çıktığımda koridordaydım.

İki tarafa şaşkınca baktığımda güldü, ona döndüğümde elini saçlarına atarak geri yatırdığında üstü değişti.

Saçlarının yanları kazıtılmış ve geri yatırılmıştı, üstünde olan salaş kıyafetler gitmiş, bacaklarını sıkıca saran siyah pantolon, üstüne yapışan sıfır kol siyah bir body,sağ  pazısını sıkan siyah kemer, baldırında olan kemerde üç bıçak, dizinin beş parmak aldında biten sıkıca bağlanmış postallar ve sol eelinde küçük ama kendini belli eden bir ejderha dövmesi ile bir ilaha benziyordu.

(Hayalimde olan bam başka sanki, bu tabir yetmiyor sanki)

Dudaklarını saran acımasız gülüşü ile önümde durdu, kalçam demirliklere değdiğinde üstüme eğilerek elini demire koydu.

"İstediğin gibi koş,  buradan çıkamayacaksın bebeğim"

Kalbim patlayacakmış gibi atıyordu, geri çekilerek ilerlediğinde kafamı sallayarak arkasından gittim.

"Hey, beni geri götür,evimi istiyorum, sana diyorum, duymuyor musun sen"

Aşşağıda bir sürü insan vardı, bize baktıklarında takmadım.

"Aptal mısın sen, sana diyorum, sen kimsin de beni evimden ayırıyorsun. Beni geri götür diyorum sana"

Durduğunda bende durdum, aramızda bir basamak vardı ama aynı boydaydık, ellerini çıtlattı.

"Ölmek mi istiyor sun minik?"

"Yoongi"

Ağızımı açmıştım ki başka biri seslendiğinde o tarafa döndük, uzun boylu, gözlüklü biri yanımıza geldi.

"Ne oluyor"

"Sence? Yeni gelen biri, aynı şeyler"

"İsmi?"

"Jung hoseok, savurma gücü var, bunun ile beraber 70 kişi oldu"

"Ne diyorsunuz siz, ne gücü, evime götür beni ucube, bu kadar oyun yeter artık"

Bana döndüklerinde yoongi olan kahkaha atarak aşşağı indiğinde gözlüklü olan bana baktı.

"Biraz konuşalım"

Kafamı salladım ve adamı takip ettim, odaya girdiğinde bende girdim, normal bir ofis odasıydı, koltuğa oturdum ve adama baktım, gülerek karşıma oturduğunda gamzeleri göründü.

"Hoseok, gücünü yeni keşfetmiş olmalısın"

"Evet"

"Hemen sinirlenme lütfen, bu tesis güçleri olan insanlar için yapıldı, bizzat ben yaptım diyebilirim, kimse bilmiyor ama aramızda çeşitli güçlere sahip insanlar çıkıyor ve bizim görevimiz de o insanları bulup eğitmek, alanında başarılı oldu ise özgürce gidebilir, biz sadece güçleri daha iyi anlayıp kullanmanız için burada bulunuyoruz"

"Beni barbar gibi buraya getirdiniz ve size inanmamı mı bekliyorsun sen?"

"Yoongi biraz düşüncesiz ve kaba davranmış, onun adına üzgünüm, lütfen bu dediklerimi düşün ve ona göre hareket et, şimdilik misafirimiz  ol lütfen"

Kafamı sallayarak kalktığımda güldü.

"Odana kadar eşlik edeyim"

Önden çıktı ve aynı odanın önünde duruk, beni bırakarak gittiğinde içeri girdim, ne yapacağımı bilmiyordum.

/

sopeWhere stories live. Discover now