[8. BÖLÜM]: KARDAN KALPLER

3.8K 266 271
                                    

Kılıç Taşkın

Alara'yı odada bırakıp çıktığımda derin bir nefes aldım. Onu hiçbir zaman kardeşim olarak görmemiştim, görmeyecektim. Annelerimiz bir olsa da o benim kardeşim değildi. 

Olmazdı, olmayacaktı.  

Hiçbir zaman onu kardeşim olarak kabullenmemiştim. O benim için sadece aynı anneyi paylaştığım biriydi.

Bu düşünceler kafamı kurcalarken teras kata çıktım ve mini buzdolabından bir viski şişesi ve bardak alıp camın önündeki tekli kanepeye oturdum. Dışarıyı beyaza boyayan kar taneleri bir bir cama düşerken bakışlarım koyulaştı. 

Saatlerce orada öylece oturup düşüncelerimin zihnimi esir almasına izin verdim. Şişedeki viski bittiğinde şişeyi gelişigüzel bir yere fırlattım. Parçalanan camın sesi kulaklarımı doldururken kapıya doğru yürümeye başladım. 

Merdivenlerin sonuna kadar inip Alara'yı bıraktığım odanın önüne geldim. Kapı hafif açıktı. Ayaklarım benden izinsiz bir şekilde odaya doğru yürüdü. Bakışlarım bomboş olan odada gezinirken kalbimde öfke tohumları filizlendi. 

''Sikeyim.'' 

Hışımla odadan çıktım. Kapı sertçe ardımdan kapanırken botlarımı giyip kendimi dışarı attım. Havanın soğuğu yüzümü kesiyordu. Aldığım sık nefesin buharı havaya karışırken bahçeye doğru yürümeye başladım. Yerdeki karın kalınlığı yürümemi zorlaştırsa da bahçeye varmayı başarmıştım. 

''Aptal.'' diye söylendim kendi kendime. ''Kaçamayacağını bilmesine rağmen kaçmayı deneyecek kadar aptal.'' Evin arkasına dolandığımda gördüğüm görüntüyle adım atmayı kestim. 

Alara. Üstünde ince bir pijama takımıyla yerde bağdaş kurmuş, karla oynuyordu. Kara o kadar odaklanmıştı ki geldiğimi fark etmedi. Adımlarım sessizce onu bulurken derin bir nefes verdim. Gördüğüm görüntü içimi ısıtmıştı. 

Hissettiğim duyguyla yüzümü buruşturdum. O aptal kız, benim içimi ısıtmıştı. Kendimi kaçmadığı için böyle hissettiğime inandırmaya çalışarak yanına kadar gittim ve tam arkasında durdum. 

Alara arkasında birinin olduğunu fark ettiğinde kasıldı ve yavaşça arkasını döndü. Beni görmesiyle rahatlarken gözlerim soğuktan kızaran burnuna ve dudaklarına kaydı. Üstünde ne bir mont, ne de bir atkıyla bere vardı. Öylece dışarı çıkmış karla oynuyordu.

Gözlerim bu kez de yaptığı küçük kardan adama kaydığında çıplak ellerini gördüm. Elleri de yüzü ve burnu gibi kıpkırmızı olmuştu ve parmaklarını hareket ettirmekte zorlanıyordu. Derin bir nefes verdim. 

''Ne yapıyorsun burada?'' Sesim beklediğimden sinirli çıkmıştı. Alara tereddüt ederek dudaklarını oynattı. 

''Kar,'' dedi küçük bir çocuk gibi ve eliyle yağan karı gösterdi. ''kar yağıyordu.'' 

''Üstünde niye bir şey yok?!'' dedim dişlerimin arasından hırlarcasına. Alara seslice yutkunurken gözlerim boynuna kaydı. 

''Hepsi senin eşyalarındı,'' Dudaklarını büzerek bakışlarını ellerine çevirdi. Ellerini kucağına çekerken ısınmak için parmaklarını birbirine sürtüyordu. ''İzinsiz almak istemedim, sorarsam izin vermezsin diye de gelip söylemedim.''

Sinirim halen tazeliğini korurken bakışlarım yumuşadı. Derin bir of çekip üzerimdeki paltoyu çıkardım ve Alara'nın omuzlarına koydum. Paltonun iç cebinde duran eldivenlerimi de çıkarıp Alara'ya giydirdiğimde az da olsa ısınmıştı. 

''Eğer gelip sorsaydın izin verirdim.'' Başımdaki bereyi çıkarıp Alara'ya giydirdim. Bere büyük olduğu için ara sıra gözlerine düşse de kulaklarını kapatıyordu. Alara suçlu çocuklar gibi dudağını büzdü. 

KARANLIĞIN İÇİNDEKİ ŞEYTAN Where stories live. Discover now