Vaveyla

33 5 1
                                    

Sessiz çığlıklar...
Vaveyla.

-Mevlana Hazretlerine bir gün "Aşkın ne demek olduğunu sormuşlar." Buyurmuş ki:

Ben olda bil. Sen aşıklığı nasıl bilebilirsin ki?
o bilgi, kitaptan defterden öğrenilmez. Ateşi mangalda, balı da kavanozda görmek bilmek değildir.

Çünkü bu bilgi zevk bilgisidir; onu tatmayan bilemez. Bildim diyenin bilgisi sadece zandır. Madem öyle sen düşmeyi düşenden öğren, yanmayı pişmişten sor. Aşkın kokusunu da aşığın yanık nefesinden kokla. Bu işaretlerden yola çık ve aşkı bilmek için aşık ol!

Dalgalar artık yüreğime vuruyor sevgili.
Gözyaşlarım yavaşça firar edip denize karışıyor.
Kıyılar şahit oluyor bu hasrete.
Bulutların içinden kuşlar uçuşuyor.
Ve başımı kaldırıp göğe bakıyorum.
Sen beni görüyorsun,
Ama ben seni göremiyorum.
Yaşamak değil bu, belki biraz var olmak.
Kavuşmak değil hissedilen, kor ateşlerde yanmak.
Olmak değil olan şey, olduğunu sanmak.
Seni istemek alev'e veriyor kalbimi,
Sonra tutuşmuş bedenimi gözyaşlarımla söndürüyorum.
Yol alan kavuşur cemaline,
Her yol alanı kavuşmuş sanıyorum.
Ama sonra duruyorum sevgili,
Duruyorum ve seni düşünüyorum.
Düşündükçe tükeniyor, tükendikçe var oluyorum.
Sen her daim benimlesin,
ben seninle olamıyorum.

-Sen bir sınava girdim sanarsın ama bakarsın ki sınav iç içedir. Kibir ile sınanırsın, makam ile sınanırsın, para ile sınanırsın ve dahi en mühimide aşk ile sınanırsın. Ya sınavı kazanır yola devam edersin, ya sınavla beraber aklını da kaybeder bir Mecnun olursun. Madem ki aşk, varlıktan yokluğa yol almak, o zaman Leyla'dan geçmeden, Mevla'ya varılır mı sanarsın?

-Ben ne yapacağım?
Önümde çok güzel bir yol var, yürümek istiyorum ama... Ama tek başıma ilerleyemiyorum. İlerlediğimi sanıyorum sadece. Lütfen, lütfen bana yardım et süveyda. Sen bilirsin. Bu yol kimin ile yürünür bilirsin. Asıl talip olunması gereken nedir bilirsin. Kalbi de, anahtarı da bilirsin sen. Lütfen, yalvarırım yardım et bana. Bu yolu nasıl yürürüm ben?

-Yol birdir. Sonu sen, neye kavuşmak istersen, ona çıkar. Allah (c.c) Rahmân'dır. Rahman'ın anlamı "Herkese nimet veren" demektir. Makam isteyene makam, mevki isteyene mevki. Aşk isteyene aşk. Allah(c.c) zenginliği istediğine verir, ilmi isteyene. Mademki bilmek istersin bu yolu, o zaman istemeye devam edeceksin. Kalpler Allah'ın elindedir. Senin kalbini halden hale getirecek sadece o'dur.

Gözyaşlarımın arasından kaçıncı kez bakıyordum ona acaba? Bu yolu yürümek istiyordum. Kalbimin kilidini açmak istiyordum. Asıl talip olunması gerekene talip olmak istiyordum. Süveyda istemeye devam etmemi söylüyordu. Ederdim. Rabbim izin verdiği sürece istemeye devam ederdim. Sonuçta ondan başka bana istediğimi verecek yoktu.

-Haklısın. İstemeye devam eder ve asla vazgeçmez isem, kavuşurum, değil mi?

Tebessüm etti ve acı kahverengi gözleri ile bana döndü.

-Allah dostlarının sözlerine bayılırım. Her ne durum olursa olsun, lafı tam gediğine koyarlar çünkü.

-Ne demişler?

-Kaderde sevmek var ama kavuşmak yok ise şayet, olsun! Vuslata aşık gönül susmayada razı.
Sen kendini Rabbinin takdirine teslim et. Hem belli mi olur. Kavuşadabilirsin. Kalbin bir gün seni sevgiliye götürecek. Ruhun bir gün seni sevgiliye taşıyacak. Sakın acında kaybolma. Bil ki çektiğin acı bir gün dermanın olacak'da demişler.

Kendimi Rabbime teslim etmem gerekiyordu. Bu aşkı isteyecek olan bendim ama verecek olan oydu. Eğer, şey olursa....yani vermez ise...
Susmayada razı olmam gerekiyordu. Belki içimde fırtınalar kopardı. Belki dayanamazdım ayrılığa. Belki içimden sessiz çığlıklar atardım. Ama ne olursa olsun Rabbimden diyerek susmalıydım.

-Allah razı olsun süveyda. Biliyor musun? Bence seni karşıma Allah çıkardı.

Küçük bir tebessüm daha bıraktı ve cevap verdi; Yol birdir dedik ya, bu yolda karşılaştık işte.

-Çok da tuhaf bir ilişkimiz var, yani birbirimiz hakkında hiçbir şey bilmiyoruz ama kırk yıllık dostlar gibi konuşuyoruz.

-Aynı dili konuşanlar değil, aynı hisleri taşıyanlar, hatırladın mı?

-Unuturmuyum hiç. Sende bana aşık olduğunu söyledin. Sevgiliye. O zaman sen canını Canan'a teslim etmeye hazır mısın yani?

Acı kahverengi gözlerini gözlerimden çekip denize doğru döndü. Ağır ağır başını sağa ve sola salladı. Bunun anlamı neydi bilmiyorum. Hazır değilim demiş olabilirdi. Aşık değilim demiş olabilirdi. Yada en kötüsü bu kızda hiçbir şey bilmiyor be diye düşünüp, sıkılmışta olabilirdi. Ben hangisini seçsem diye düşünürken konuşması ile yeniden ona döndüm.

-Kendim hakkında konuşmayı sevmiyorum. Aşkı eğer başkaları anlatırsa dinlerim. Dilin aşkı yorumlaması güzeldir. Ama bence dile gelmeyen aşk daha güzeldir.

Cevabımı almıştım.

-Telefon numaranı alabilir miyim?

Birden bu romantik ortamı bozup sorduğum soru şaşırmasına sebep olmuş, daha sonra kendini toparlayıp telefonunu çıkarmış bana uzatmış ve  numaramı yazıp kendimi aramamı istemişti. Heyecanla numarayı tuşlarken ben, o benim hareketlerime küçük bir tebessüm daha bıraktı. Sonunda kendi telefon zil sesini duyunca açmış, kulağıma koymuş ve küçük bir çocuk gibi oyun oynamaya başlamıştım.

-Buyrun, kimi aramıştınız acaba?

-Deniz kıyısında sürekli ağlarken bulduğum biri var, eğer onu görürseniz, karadenizin bize yettiğini ve başka bir denize ihtiyacımız olmadığını söyler misiniz?

Bana ne demeye çalışıyordu o?

-Üzgünüm bu dediğinizi gerçekleştiremem! 
Telefonu da suratına kapatmıştım.

Bana teessüf eder gibi bakmış ve; hiç senden yardım isteyen birinin yüzüne kapatılır mı? demişti. Onu umursamadan WhatsApp'ına girmiş ve profiline bakmıştım. Siyah bir gece ve yıldızlar vardı. Açıklamasında ise şunlar yazıyordu; "Cihan bağında ey âkil budur makbûl-ü ins cin. Ne kimse senden incinsin, ne sen kimseden incin".

Okuduklarımdan sonra ona dönüp tekrar baktım. Oda bana bakıyor ve tebessüm ediyordu. Acı kahverengi gözlerine gitti gözlerim.

Acı kahverengi gözler.

Onlarda kendimi gördüm.

_____

İyi okumalar.

Vaveyla-LWhere stories live. Discover now