Yarbil GİRİŞ

2K 63 13
                                    

YENİ KURGUMA HOŞ GELDİNİZ...KURGUM BXB OLDUĞU İÇİN RAHATSİZ OLAN VARSA ŞİMDİDEN AYRILABİLİR...

ŞUNLARI BELİRTMEK İSTİYORUM İLK ÖNCE
- Askeri kurgu olmasına rağmen, terimlerde felan hatam olabilir çünkü bu konuda hiç bir bilgim yok
- Türkiye'de hiç okumadım, bu yüzden yazım yanlışlarım olabilir şimdiden özür dilerim bunlar için....

Başlangıç tarihinizi buraya yazmayı unutmayın...

MEDİA: AHTER

- Kendine çok dikkat et oğlum- dedi annem, iki gözü iki çeşme, onu böyle görmek benide duygulandırsada bu kadar kişinin içinde ağlamak istemediğim için kendimi kasarak sıkıca ona sarıldım, son kez cennet kokusunu içime derince çekerek, baş örtüsünü üstünden saçlarını öptüm.

- kız kardeşlerim sana emanet ana, sizde kendinize dikkat edin, eğer olurda bir gün kapına bir albay gelirlerse sakın kendini üzüp harap etme, alnın ak basın her daim dik olsun- dedim geri çekilerek, gittiğim bu yolda ölmekte vardı sakat dönmekte, gerçi buradaki herkes bunun farkındaydı, belkide beni son görüşleriydi ama kimsenin yüzünde üzüntü yoktu hepsi bana gurur duyan gözlerle bakıyorlardı.

Annem örtüsünün ucuyla göz yaşlarını silerek, önce sağ sonrada sol gözümden öperek geri çekildi, kız kardeşlerim Asel ve Meryem sıkıca ona sarılınca, derin bir nefes alarak beni bekleyen otobüse bindim, ikinci sıradaki koltuğuma oturana denk nefesimi tuttuğumu bile fark etmemiştim. Otobüs usulca hareket ederken son kez beni uğurlamaya gelenlere bakarak el salladım. Görüşümde kimse kalmayınca gözümü yumarak annemin son anda elime verdiği kolyeyi sıktım, aşık olduğum mesleğimin en zor yanıda burasıydı işte: vedalar, belkide bir daha görüşememe ihtimalini olduğunu bile bile mutlu vedalardı.

Bu ilk vedam değildi, liseyide üniversiteyide farklı yerlerde okuduğum için ailem alışıktı vedalara, ama ilk kez görev için onlara veda ediyordum, ve ailem bilmesede bu özel bir görevdi. Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı artan terör saldırıları sonrası, yurdun dört bir yanından özel yeteneklere sahip on kişilik özel kuvvet askerleri bir araya toparlayarak bir tim kurmuşlardı.Amaçları, ülkemize bela olan bu yeni terör örgütünün yok etmek ve örgütün kökünü kurutmaktı. Daha toy olmama rağmen böyle bir timde olmak benim için çok gurur vericiydi, gittiğim kara harp okulunu birincilikle tamamlamıştım,belkide bunu sayesinde şimdi buradaydım., yoksa kendimde gördüğüm herhangi bir özel yeteneğim yoktu, fiziksel ve psikolojik olarak yeterliydim ama benden çok daha iyilerini görmüştüm, tam olarak beni seçerken hangi kriter göz önüne alınmıştı bilmiyorum ama beni bu kutsal göreve laik gördükleri için minnettardım.

Uzun bir yolculuk sonunda, istediğim yere gelmiştim, bedenim ne kadar egzersize ve antrenmanlara alışık olsada on iki saat otobüs yolculuğu yapmak, vücuduma ağır gelmişti yorgun hissediyordum. Askeri üssün yapısındaki ere gereken bilgilerimi verdikten sonra içeriye girerek, toplantı odasini aramaya başladım, ortalıkta tek sivil kıyafetle gezen ben olduğumu için yanından geçtiğim herkes bana tuaf bakışlar atıyorlardı.
Aradan geçen bir kaç dakika sonunda istediğim yeri bulamayınca birine sormaya karar verdim, böylesi daha kolay olacaktı.

İleride gördüğüm üniformalı askere yaklaşırken, ne kadar uzun boylu olduğunu düşünüyordum, benimde boyum uzundu 1.84 ama şuanda bana doğru gelmekte olan asker benden çok daha uzundu, muhtemel 1.92 falandı. Yaklaştıkça aslında onun sıradan bir asker olmadığını üniformasından anlamıştım, karşımda koskoca binbaşı vardı. Toplantı odasını sorup sormamak konusunda kararsız kalsamda bu seferde albayın gözünde kötü bir imaj çizeceğim için esas duruşa geçerek sağ elimin parmaklar bitişik şekilde, yüzümün önünden sertce alın hizasına kadar kaldırıp selam verdim.

- uzman çavuş Ahter Ünal Amasya, komutanım"dedim hala selam duruşunda dururken, binbaşı önce başta aşağıya beni süzdükten sonra kaşlarını çatarak yüzüme baktı. Esmer tenli, siyah gözlüydü, keskin çene hattı vardı, burnu şekilli ve yüzüne orantılıydı, kaşları zaten kendinden çatıktı bu yüzdende normal bakışı bile sert duruyordu, muhtemelen herkes onun sınırlı sanarken onun aslında duruşu buydu, yaşının 35 olduğunu düşündüğüm binbaşı dahada genç duruyordu, vücudunda fazlasıyla kas kitlesi olduğu belliydi, her gün düzenli egzersiz yaptığını anlamak zor değildi.

- rahat asker- dedi, sesi o kadar sertti ki sadece normal konuşmasına rağmen bile ürkütücü geliyordu kulağıma, formasından soy isminin Karabağ olduğunu öğrendiğim binbaşının emrini yerine getirerek elimi aşağıya indirdim, sonra derin bir nefes alarak konuşmaya başladım.

-komutanım, mümkünse bana toplantı odasını nerede olduğunu söyler misiniz, albay ile görüşmem gerekiyorda- dedim biraz saçmalayarak, mantıklı bir cümle kuramasamda karşımdaki adamın anladığına emindim.

-yeni misin asker- diye sordu binbaşı benim sorumu umursamadan, içimden bu benim sorumun cevabı değil demek gelsede, hem başımla hemde sözlü bir şekilde onayladım karşımda hala beni dikkatle inceleyen adamı, sert bakışları her milimime dikkatle bakıyordu, bu yüzden yanlış bir mimik yapmamak için kendimi fazlasıyla kasıyordum, gerçi duygularımı mimiklerime yansıtan birisi değildim hiç bir zamanda olmamıştım, çocukken bile annem her zaman boş boş baktığımı söylerdi, birde üstüne askeri eğitim alınca duygularımı dahada kolay gizler olmuştum ama şuanda sanki binbaşı bu kendimce ördüğüm duvarın arkasını görüyormuş gibi bakıyordu bana.

-bir daha karargah sınırları içinde sivil bir şekilde görmeyeyim asker, bir de o boynunda sadece künyen olsun, burası taki takma yeri değil, kendine çeki düzen ver, yeni olduğun için bir kereye mahsur tolerans geçiyorum bir daha olmaz- dedi, sonrada yüzüme son kez bakıp yoluna edem etti, arkasından şok olmuş bir şekilde bakan bir adet beni bırakarak. Ne olmuştu tam olarak ya? Bende biliyordum sivil olmam gerektiğini ama daha albayla konuşup nerede kalacağımı ve üniformamı teslim bile almıştım, hem kolyemi nereden görmüştüki, üstümde kış olduğu için kalın kazak ve montum vardı.

Binbaşının bu ukala tavrı yüzünden ellerim yumruk olurken, kendisi köşeyi dönmeden koridorun sonunda durdu
- toplantı odası benim çıktığım oda, eğer bir askersen her detaya dikkat etmelisin, yumruk yaptığını biliyorum asker,ve bunun cezasını çekmeye hazır ol, seni iyi eğitememişler galiba nerede nasil davranman gerektiğini bile bilmiyosun, ama ben sana öğreteceğim- dedi ve köşeyi dönerek gözden kayboldu. Bu adamın sorunu neydi? Hem yumruk yaptığımı nereden görmüştü? Arkadada mi gözü vardı? Birde ilk günden ceza almıştım. İçimdeki sınır büyürken ,burun kemerimi sıktım, ve sakinleşmek için bir kaç derin nefes aldım. Sonrada binbaşının çıktığı odaya yöneldim, çok şükür ki hangi odadan çıktığını fark etmiştim, yapım gereği en ufak detaylara bile çok takılır ve çok dikkat ederdim, ve hafızamda çok kuvvetli olduğu için bu benim işime çok yarıyordu, tıpkı şimdi yaradığı gibi.

Bu ilk bölüm değil sadece küçük bir girişti....

YARBİL /BxB/Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz