16. BÖLÜM KIRGIN

53 10 0
                                    

Kollarını bana sıkıca sarmış dudakları saçlarımı esir almıştı. Yüreğimdeki hissettiğim bu ferahlık ve hafiflik ait olduğum topraklarda olduğumu söylüyordu. Başım döndüğü için mi yoksa midem bulandığı için mi Emir'e aşık olduğumu düşünüyorum bilmiyorum ama ona aşık olduğumu kabul ediyorum. Ayrıca ona söylemek istiyorum.

"Emir," kollarının arasından çıkmaya çalışırken adını söyledim. Beni hemen bırakıp başını geriye atarak bana baktı. Gözlerinde yanan bir alev vardı sanki.

"Söyle," kısık sesiyle cevap verdi. Ona cevap vermek istiyordum ama midemden yükselen bir şey vardı. Ağzımı açmıştım ki...

"Offf! Yonca," Emir'in sitemli sesi ve buruşmuş yüzü üzerine kustuğum için olabilir mi? "Uyanma karşılaması pek de iyi olmadı, ben daha farklı bir şey beklemiştim,"

Kendimi biraz rahatlamış hissediyordum ama başım hala dönüyordu.

"Gel buraya," aniden yatak altımdan çekilince kendimi uçar halde buldum. "Ağzımdaki bu iğrenç tat da Emin'in marifeti kesin, bir de senin de içmene izin vermiş. Aklını sikeyim ben onun," sanki biraz sinirliydi. Belki daha da fazla...

"Ben içtim bir kere," ayağıyla bir kapıyı açarken çemkirdim.

"Aferin sana da büyük bir şey başarmışsın," hala beni kucağından indirmemişti.

"Senin yüzünden," diye bağırdım. Bir eli ile beni sıkıca tutarken alttan dizi ile destekliyordu. Bir eli duş başlığını tutup bir şeyler ayarlamaya çalıştı.

"Allah Allah, nasıl benim yüzümden" alayla sordu.

"Gelmedin, bekledim ama gelmedin," üzgün şekilde konuştum.

"Beni mi bekledin?" Koyu gözleri bir an durup bana baktı. Ama ona kızgınım o yüzden güzel cevap vermek istemedim.

"Yoo, ne bekleyeceğim seni işlerimiz aksadı hep, Selim sinirlendi. Bir sürü şey oldu," ben konuşturken yüzünde alay vardı. Aniden başıma suyu tutunca irkildim. Hatta kendimi kucağından atmaya çalıştım.

"Uslu dur, kıpırdanma," uyarı dolu sesiyle konuşurken hala suyu tutuyordu.

"Emir soğuk ya! Bırak," elinden bir türlü kurtulamıyordum.

"Ayılman lazım, üstelik üzerimize kustun,"

"O zaman sen de yıkan," elinden duş başlığını almaya çalıştım. Ama elime vurup buna izin vermedi.

"Islanıyorum zaten farkındaysan," diye sertçe karşılık verdi. Bir yandan da kafama suyu bolca döküyordu. "Nasıl böyle bir hale gelirsin Yonca, ne konuştuk seninle?"

Sorduğu şeyi bir an idrak etmeye çalıştım. Hangi hâl? "Ne hali?" diye sordum.

"Ne mi hali? Yonca farkındaysan sarhoşsun üstelik ben yarı çıplak şekilde sana sarılmış halde uyanıyorum hala soruyor musun?" Suyu biraz ılıtarak dökmeye devam etti.

Ama biz bir şey yapmadık ki! Yaptık mı? Hatırlamıyorum...

"Göründüğü gibi değil, gerçekten," aklıma gelen tek şey bunlar olmuştu.

"Ama gördüğüm de pek iyi bir şey değil," suyu tutarken aniden geri çekip elleri ile saçlarımı geriye attı.

"Bazen gördüklerimiz bizi yanıltır," dedim aklıma gelen ilk şeyle.

"Felsefik şekilde konuşmaya başladığına göre ayıldın sen," o konuşurken gözlerim kaslı vücuduna kaymıştı. Şimdi sular üzerinden böyle akarken görüntü daha da etkileyiciydi.

BULDUĞUN YERDEYİM (Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin