18

71 8 9
                                    



Pişmanlık. Bazen öyle anlarda sarardı ki beynimizi. Pişmanlığı dibine kadar yaşardık.

Kaybettiğim kendimi yeni yeni toparlıyordum. Sevdiğim çocuğun kafası ellerim arasında kanlarla kaplı bir şekilde dururken yapabildiğim bir şey yoktu bile. Sadece izleyebiliyordum , çünkü ben buydum işte. Acınasıydım.

"Lütfen! Lütfen ambulans çağırın!"

Bu işler bittiğinde beomgyudan da özür dilemeliydim. Çok ağlıyordu çünkü. Öyle ağlıyordu ki, kollarım arasındaki bedene bir şey olacağını bile düşünmüştüm.

Ama olmazdı, benim güzelim öyle inatçıydı ki, sırf benim yüzümden oldu diye bir şey olmazdı. Değil mi?

"Seni! Seni mahvedeceğim!"

Minho bana doğru harekete geçeceği sırada ambulans gelmişti. Saatlerce gibi geçen bir kaç dakika sonunda sonunda buradalardı.

Bana saldırmaktan vazgeçip jeongini almalarına yardımcı olmuştu. Ben ise sadece öylece izleyebiliyordum, her bir zerrem titriyordu sanki.

Suçluydum, en çokta bu canımı yakıyordu. Jeongini defalarca kez üzmüştüm ve şimdide acı çekmesine sebep oluyordum. Korkunç biriydim.

Minho ambulansa bindiğinde çoktan yola koyulmuşlardı. Ben ise olduğum yerde kalakalmıştım. Chan beni arabaya götürüp hiç konuşmadan sürmeye başlamıştı.

Öyle kızmış görünüyordu ki, arkada hıçkırıklarla ağlayan felix beni daha da strese sokuyordu. Ölecek miydi jeongin? Yapayalnız mı kalacaktım.

Sonunda hastaneye vardığımızda ambulanstan indirilen jeongin çoktan ameliyata girmişti. Biz de koşarak hastaneye girmiştik, beyaz gömleğimdeki kanlar ve ağlamaktan kızarmış gözlerim ile büyük ihtimalle korkunç gözüküyordum.

"Hyunjin, nasıl, nasıl yaparsın! Arkadaşım, kardeşim senin yüzünden içeride!

Beomgyu ağlamayı hiç bırakmıyordu, bana dünyanın en iğrenç adamıymışım gibi bakarak ağlıyordu, ben jeongini sevdiğim için mi mahvetmiştim her şeyi. Onu öyle başka bir çocukla mutlu görünce içimdeki tüm duygular karışmıştı sanki. Çünkü jeongin eskiden bana da o çocuğa gülümsediği gibi gülümserdi.

Mahvetmiştim her şeyi, sırf aptal bir kıskançlık yüzünden sevdiğim çocuğa onu sevdiğimi söyleyememiştim, ve en kötüsüde bundan sonra söyleyebilir miyim bilmiyordum bile.

Kimse bana bakmıyordu, chan hyung ağlayan felix ve jisung'u sakinleştirmeye çalışıyor, seungmin köşede çöküp göz yaşlarını döküyordu changbin beomgyuyu içecek bir şeyler almaya götürmüştü ve minho hyung ifadesizce duruyordu.

Bu günden sonra hiç bir şey aynı olmayacaktı, jeongin benimle bir daha konuşmazdı ve haklıydı da. Ben artık onlara fazlaydım, artık üzemezdim jeongini. Hak etmiyordu bunları.

"Yang Jeongin'in yakınları mısınız?"

"Evet, durumu nasıl!"

Felix hızla sorduğunda doktorun vereceği cevabı titreyen ellerimle beklemiştim. Ağzından çıkan tek bir kelime sonumuz olabilirdi, mahvedebilirdi ya da bir kelimeyle yeni bir umut kazanabilirdik.

"Hastamız çok kan kaybetmiş, ayrıca beyin sarsıntısı vardı. Şuan iyi olsa da çok üzgünüm ama bir şeyleri hatırlayabileceğini sanmıyorum, geçmiş olsun."

Sevinmeli miydim, yoksa aynı minho hyung gibi duyduklarımla kendimi yere atarak ağlamalı mıydım, hiç birini yapamadım, dümdüz baktım jeonginin olduğu yoğun bakıma. Beni unutursa mutlu olur düşüncesi beni içten içe yemeye başlamıştı bile.

"Git, git, git! Defol! Hyung gitsin o! Nasıl yapar hyung.."

Felixi dinledim, gittim.

***
ya bitsin artık su aptal fic de kurtulalım hâlâ okuyanlar oldugu icin atıyorum ama hic bir bolumundn sorumlj degilim ‼️‼️☹️☹️☹️

Platonik ||| HyuninWhere stories live. Discover now