13.Bölüm

12.7K 422 12
                                    

Eve girdiğimde, annemden bir ton uyarı ve nasihat aldım. Düğünden bu kadar erken ayrılmamam, teyzemlere veda etmem, misafirlere geldikleri için teşekkür etmem gerekiyormuş.

O kadar çok şey yapmam gerekiyormuş ki annemi dinlerken yorulmuştum. Üstelik annem neden ağladın diye sormadı, belki de ağladığımı bile fark etmemişti. Söylediğim şeyleri umursamak bir yana, annem beni fark etmemişti bile.

Düğün olup bitmişti ama etkisi bir cenaze töreni gibi üzerimizde geziniyor gibi hissediyorum.

Bütün gece sanki Elif'in yaşadıklarını ben yaşayacakmışım gibi endişe içinde yatakta kıvranıp durdum. Uyuyamadım. Gözlerimi her yumduğumda Ahu ve Serdar'ın el ele görüntüleri, Merve abla ve abimin suretinde üzerime doğru yürüyordu. Gülüyorlar, dans ediyorlar ve ben ağlayıp dursam bile kimse dönüp bana bakmıyordu. Boğuluyormuş gibi hissediyorum.

Korkuyorum. Çünkü o hissi biliyorum.

O kaybedişi. O sonu. Kalbimin içinde yangın vardı sanki. Alev alev yanıyordu bütün bedenim, bütün organlarım.

Dayanamayıp gecenin üçünde Serdar'ı aradım. Başka çare yoktu. Her şey onun yüzündendi ve her şeyi bir tek o bitirebilirdi. Telefon çaldığı anda o da uyumuyormuş gibi telefonu endişeyle açtı

"Uyuyamadım," dedim tek kelimeyle. İçimdeki yangın uyumama engel oluyor, diyemedim. Saçma sapan rüyalar görüyorum ve uyandığımda gerçek olacak olma korkusu gözümü bile kırpmama izin vermiyor, diyemedim. "Seni de uyandırdım, özür dilerim."

"Önemli değil yavrum." Dedi boğuk bir sesle. "İstediğin her saat arayabilirsin? Ama neden uyuyamadın? Seni huzursuz eden ne?"

"Kötü hissediyorum," dedim gözümden akan bir damla yaş yastığa düşerken. Çok kötü hissediyorum. Sanki bir uçurumun kenarında her an aşağı düşecek ya da kendimi ben aşağı atacak gibi hissediyorum ve buna engel olamıyorum.

"Geli'yim mi?" dedi hiç teklemeden. Sanki gel desem iki dakika sonra burada olacakmış gibi. Bu iyi hissettirmişti.

"Olmaz." dedim gülümseyerek. "Çok geç oldu. Sadece... Bir şeyler anlat bana. Yanımdaymış gibi hissetmek istiyorum."

"Hım..." diye mırıldandı belli belirsiz. "Ne anlatmamı istersin?"

"Mesela..." Dedim. "İlk karşılaşmamızı anlat. Nasıl bir vibe verdim sana?"

"Vibe, diyorsun?" Vibe derken gülümsediğini görmesem bile hissetim.

"Evet. Vibe."

Derin bir nefes aldı telefonun diğer ucunda. Sanki o ana gitmiş gibi bir kaç saniye cevap vermedi. "Küçük bir kız gibiydin işte. Çok küçüktün."

Bunu beklemiyordum. Kesinlikle.

"Değilim küçük falan."

"Şimdi değilsin ama öyleydin o zamanlar. Çok küçüktün ama çok güzeldin. Böyle sürekli yerinde durmadan dönüp duruyordun."

Aklım hala o küçüktün de takılı kaldı. O zamanlar on sekizdim ben bir kere. Şimdi düşününce çok küçük geliyor olabilir ama on sekizken hiç öyle hissetmiyor insan. Sanki çok büyükmüş gibi... "Sen de o küçük kızla birliktesin şimdi." Dedim oh olsun der gibi.

Güldü bu tavrıma. Sanki komik bir şey varmış gibi. Ardından "Öyleyim." Dedi halinden oldukça memnun bir sesle. "Bundan bir şikayetim yok."

CANŞİKAR ( Mahalle kurgusu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin