2.1. Bölüm

116 22 4
                                    

Wooyoung, Seonghwa, Yeosang ve Yunho dışarı çıkıp eğlendikten sonra tekrar eve dönmüşlerdi. Seonghwa, yorulan küçüklerine yemek pişirirken Yunho kaçmıştı sevgilisinin yanına. Yeosang yemeği yakınca ortamda oluşan gergin hava Wooyoung'un çocuksu kahkahalarıyla dağılmış, hyungları onun bebek gibi eğlenmesinden mutlu olmuşlardı.

Ailesi hariç etrafındaki herkes Wooyoung'a dikkatli davranıyordu. Ailesine de pek ihtiyacı yoktu zaten. Seonghwa annesi, Hongjoong babası gibiydi. Diğerleri öz abisi gibiydi. Bir kişi hariç; San.

Wooyoung ve San'ın arasındaki ilişki çok farklıydı. İkisi, Wooyoung'un en azından birazcık ilgi aradığı bir platformda tanışmışlardı. Evet bu pek sağlıklı değildi başına kötü bir şey gelebilirdi fakat Wooyoung, ailesi yüzünden o kadar çağresiz hissediyordu ki, kendisini böyle bir şey yaparken bulmuştu.

Zaten pek doğru düşünebildiği söylenemezdi. İçinde büyümeyen çocuk gün geçtikçe onu daha da ele geçirmiş, yirmi bir yaşında olmasına rağmen küçük bir bebek gibi davranmasına neden oluyordu.

San ile olan ilişkisi Wooyoung'un içindeki çocuksu yanı daha da belirginleştiriyordu. San'ın ilgisi ve dikkati onu güvende hissettiriyordu, ancak Wooyoung, bu karmaşık duygularıyla başa çıkmakta zorlanıyordu.

Bu arada, diğer arkadaşlarıyla olan ilişkileri daha basitti. Onlar, Wooyoung'un hyungları olarak ona destek oluyor ve her zaman yanında oluyorlardı. Ancak San ile olan ilişkisi, onun duygusal dünyasında karmaşık ve belirsiz bir alan oluşturuyordu.

***

Şimdi ise Wooyoung, yatağında yüz üstü uzanmış hyungundan gelen fotoğrafı inceliyordu. San o kadar yakışıklıydı ki...

Yüzündeki gülümseme ve ayaklarını havada bir ileri bir geri sallamasıyla keyfi çok yerinde gözüküyordu. Ama annesinin bağırmasıyla yerinde sıçramış, küçük bir bebek gibi gözlerini doldurmuştu.

"Wooyoung, San geldi"

Annesinin dediğini idrak edebildiği zaman, gözlerini sildi ve odasından çıkıp koşar adımlarla salona ulaştı Wooyoung.

"Hyungnim~" Wooyoung aynı hızla, kanepede oturan San'ın bacakları arasına girip boynuna sarıldı.

"Özledin mi beni?" San da kollarını küçüğünün beline sarıp kendine doğru çekmişti.

"Çok~" Wooyoung'un sesinde içten bir sevinç vardı. San'ın yanında olmak, ona bir tür güven ve huzur veriyordu.

Annesi ikisinin sarılışını görünce yüzünü asarak salondan uzaklaşmıştı. Şimdi yalnız ve baş başa kalmışlardı. Wooyoung kollarını biraz daha sıkarak San'a daha sıkı sarılmıştı. San'ın yanında olmak, onun içindeki küçük çocuğu canlandırıyordu.

San, küçük olanı boynundan ayırdı ve iki elini onun yanaklarına koyarak gülümsedi "Ben de seni çok özledim, Wooyoung. Seni görmek için sabırsızlanıyordum."

Wooyoung'un yüzünde mutlulukla parlayan bir ifade belirdi. Onun için en önemli şey, San'ın yanında olmaktı. Baş başa oldukları bu anlarda, dış dünyadan tamamen soyutlanmışlardı ve sadece birbirlerinin varlığının tadını çıkarıyorlardı.

San, Wooyoung'u nazikçe kucağına oturttu ve ona yakın bir mesafede oturarak ona dikkatle baktı. "Wooyoung, bugün nasıl geçti? Ne yaptın?" diye sordu.

Wooyoung, San'ın kucağında oturarak başını onun omzuna yasladı ve düşünceli bir şekilde cevap verdi. "Bugün Seonghwa hyung yemeği pişirdi ve biz dışarıda eğlendik. Sonra seni görmek için sabırsızlandım."

San, Wooyoung'un sözlerini dinlerken gülümsemesini daha da genişletti. Onun heyecanını ve sevincini hissetmek, ona büyük bir mutluluk veriyordu.

"Seni görmek için ben de sabırsızlanıyordum, Wooyoung. Seninle zaman geçirmek çok güzel," dedi San, Wooyoung'un beline sarılarak.

Wooyoung, San'ın yakınlığında huzurlu bir şekilde gülümsedi. Onunla birlikte olmak, ona her zaman içsel bir huzur veriyordu. Bu anın tadını çıkarmak için hiçbir şeyin önemi yoktu, sadece birbirlerinin varlığının tadını çıkarıyorlardı.

-

choiwoosanni 💞

Baby's Promise [WOOSAN]Where stories live. Discover now