[0.0] Geçmiş

110 8 16
                                    

Bu kısım dahil olmamak üzere bi 700 kelime yazmışım.

Bu bölümü gece 3'de falan yazdım, ortaya ne çıkarmış olabilirim bilmiyorum-

Yani, biraz fazla duygu ekledim belki bu bölüme ama İnşallah beğenirsiniz.

İyi okumalar (umarım) ^^

_____________

Bakış Açısı: 3. Kişi

O günleri güç bela hatırlıyordu Caiden. Anımsamak istiyor mu kendisi de bilmiyordu.

Üç yaşındaydı o zaman. Kahvenin koyu tonlarındaki gözleri, küçüklüğün beraberinde getirdiği anlamsız neşeyle şimdi olduğundan daha parlaktı. Babasına benzeyen biri vardı yanında, onunla ilgileniyordu.

Caiden, küçük ama rahat bir mindere çömelmişti. Arkasında ise onu içten içe rahatsız eden yabancı vardı. Mevsimine uymayan kalınlıktaki kıyafetlerini çıkartmış, terden sırılsıklam olup dağılmış saçlarını tarıyordu. Genç kızın, küçük oğlana karşı dokunuşlarında nazik olmaya çalıştığı belliydi. Ne kadar başarılı oluyordu tartışılırdı tabi.

Ona güvenmiyordu. Yabancı bir yüzdü. Yine de babası, annesini de alıp panikle onu bu kızın yanına bırakıp gitmişti. Saatler geçiyor ve geçmeye devam ediyordu yokluğunda.

Sahi, nereye gitmişlerdi ki?
Hastaneydi sandığı kadarıyla.
Neden ki?
Bir kardeşi olacağını duymuştu sadece.

Genelde isteyerek zorluk çıkartan bir çocuk olmamıştı Caiden. Kendi halindeydi.
Belki gereğinden de fazla.

O gün de bir şey değişmemişti. Kendini rahat bırakmıştı, bir şey yapamayacağını biliyordu. Bir şeyleri değiştirebilecek konumda değildi henüz.

Sonrasında sadece adının 'Betty' olduğunu öğrendiği kıza gelen telefondan içerlemiş gözüktüğünü hatırlıyordu. Sonra babası gelmişti eve. Yüz ifadesi her zamanki neşesini yitirmiş, bomboş ve solgundu.

Başka bir yabancı yüz girdi hayatına böylece.

Babası uzun bir süre kimseyle konuşmadı.
Annesi bir daha dönmedi.

Bir kardeşi vardı artık. Konfor alanına girebilmiş biri. Karşılığında ise annesini kaybetmişti.

Adaletsiz bir takas.
Oldukça adaletsiz.

Bunu kavrayabilmesi aylarını almış olabilirdi.
Annesini bir daha göremeyecekti ama karşılığında ise küçük bir kardeşi vardı artık.
Isaac.

Babası yaklaşık 1 ay içinde kendini toparlamış gibi görünüyordu. Bunu yapmak zorundaydı. Hala bakması gereken bir ailesi vardı nasıl olsa. Yavaşça yabancılaşmaktan çıkan; halası olduğunu öğrendiği Betty, ona çokça yardım teklif etmişti.

Babası ondan bekleneceği gibi uzunca bir süre reddetmişti bunu. Kız kardeşine böyle şeyler için çok genç olduğunu, daha üniversiteye bile başlamamış olduğunu dile getirmişti.
Haklıydı da.

Isaac'i son çare olarak bir süt anneye bırakmışlardı. Coleman, Caiden'ı da yanına alıp onu sıklıkla ziyaret etmeyi ihmal etmemişti. O dönemdeki işinden ayrılıp evden program yazmaya geçmişti. Böylece Caiden da yalnız kalmıyordu.

Onun bu uğraşlarını hiç anlayamamıştı Caiden. Neden ikisini de bir bakıcıya bırakıp gitmek yerine kendisi için zor yolu seçiyordu?

Sebebinin onları gerçekten umursaması olduğunu çok sonradan anladı.

Belki de sonraki yıllarda babalarına, işi yüzünden daha az görüşmeye başlamalarına ve o eski neşesiyle bitmek bilmeyen şakalarını kaybetmesine rağmen bu denli bağlı olmalarının nedeni de buydu.

Geçmiş senelerde ellerinde cam tutuyor gibi davranırdı küçük kardeşiyle kendisine. Olabildiğince nazik davranıyordu onlara. Bazı konularda sıkı olması, aşırıya kaçmasını engellese de mutlulardı.

Bu yumuşaklığın ansızın kayboluşu, içlerine büyük bir hasreti düşürmüştü.

Coleman, işi yüzünden onlarla ilgilenememeye başlayınca yılların sonunda az da olsa olgunlaşmış halaları girmişti devreye. Bu sefer yardım teklifi kabul görmüştü. Coleman'ın başka çaresi kalmamıştı çünkü.

Caiden dokuz yaşındayken olmaya başlamıştı bunlar. Isaac ise altı.

Onlara bunu anlamak için daha küçük olduğunu söylerlerdi çevrelerindeki insanlar. Kısmen de olsa haklıydılar.

Kardeşi oldukça duygusaldı. Bazen yanında sarılıp yatacağı birine ihtiyaç duyuyordu. Uzunca bir süre bu ihtiyacını babası gidermişken zaman geçtikçe yerini abisi aldı.

Caiden, Isaac'in ona teşekkür etse de seçim hakkı olsa babalarını tercih edeceğini biliyordu. Sorun değildi bu, çünkü kendisi de aynısını yapardı.

Coleman, Almanya'ya o 14 yaşındayken gitmişti. Yılbaşından önce geleceğini söylese de sözünde duramamıştı. En çok Isaac yıkılmıştı buna. Günün kalanını abisinin koynuna sokularak geçirmişti az biraz teselli bulmak için.

Ortaokulun son yılındaydı. Oldukça başarılı bir öğrenci olmuştu. Kardeşi de öyle.

Isaac hep Coleman gibi bir mühendis olmak isterken Caiden daha çok onun tasarımlarıyla ilgilenirdi. Resim çizip estetik tasarım yapmayı ondan öğrenmişti.

Babalarının gidişinden 1 yıl sonra Isaac'in başarısı yere çakılmıştı resmen. Ggo Futbol'u -babalarının en büyük başarısını- bırakmıştı, arkadaşlarıyla bazen kavga bile ediyordu bu yüzden.

Her ne kadar abisiyle arasına mesafe koymaya çalışıp diğerlerine daha sert davranarak bu anlaşılabilir duygusallığı kapatmaya çalışsa da onu yakından tanıyan biri için gerçek apaçık ortadaydı. Onu suçlayamıyordu bunun için.

Kimse suçlamamıştı onu bunun için. Suçlasalar da arkasında Caiden, Betty ve işlerinden kurtulabilirse Coleman olacaktı.

Lise sınavını büyük bir başarıyla geçmişti tam bir yıl önce. Gideceği lise için başvurularını yaparken Isaac'in onu izleyen titrek gözlerini üstünde hissediyordu.

Ondan da ayrılmak istemiyordu anlaşılan, içten içe başvurularının kabul edilmemesi için dua ediyordu. Isaac'in bunu dile getirmeyeceğini biliyordu.

Sorun değildi.
Kardeşini hiç yük olarak görmemişti.

Almanya'daki bir okula başvuru yapmıştı.

Babam için değil, diyordu kendine.
Babam için değil, kendim için.

Isaac 12 yaşındayken de bu sefer dışarı adımını atan Caiden'dı. Ayrılan bu sefer oydu ve Isaac'se yine arkada kalan.

Ona söz vermişti.
Onu arayacaktı elinden geldiğince.
Onu desteklemeye devam edecekti.

Hayatında ilk defa yalnız olarak bindiği uçağındayken bu sözünü yerine getirebilmeyi diliyordu. Isaac'in sözlere verdiği değerin farkındaydı.

Göründüğü kadar kolay bir söz vermemişti nasıl olsa.

Kan Bağı [Ggo Futbol | AU] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin