"Bırak beni seni istemiyorum! yardım edin!" Dedim bağırarak. Arslan benim kolumdan tutmuş sinirli bir şekilde yürüyordu.
Dediklerimden sonra Arslan hışımla bana dönerek sinirden kızaran esmer yüzüyle kükremeye başladı.
"Benden nasıl kaçarsın lan sen...
Gözleri dalgın bir şekilde bakıyordu. Görmezden gelerek suyumu içmeye devam ettim.
Dünden sonra daha dikkatli olacaktım. Eğer bebeğime bir şey olursa dayanamazdım.
Üzgün olmayacak, kendime dikkat edecektim. Tabi şu hormonlarım izin verirse.
Gülten ve Selin sessiz bir şekilde halâ işlerine devam ederlerken, dalgın bir şekilde onlara baktım. Neden benimle konuşmamışlardı bilmiyordum. Ama büyük ihtimalle korkmuşlardı. Arslan ve ailesi onları korkutmuşlardı. Üstüne ben hiç Arslan'dan ve yaşadıklarımdan onlara bahsetmemiştim. Belki de gerçekten isteyerek evlendiğimi düşünmüşlerdir.
Düşüncelerimden sıyrılarak elimdeki bardağı tezgaha bıraktım ve Selin'e baktım.
"Selin." Dedim yuktunarak.
Selin bana bakarak gülümsedi.
"Efendim, Gece hanım." Dediğinde kaşlarımı çattım.
"Ne Gece hanımı? Arkadaşız biz." Dediğimde gözleri arkama kaydı.
Arkama döndüğümde Ahuzar hanımın bize baktığını gördüm.
"Peki Gece." Dedi mırıldanarak.
"Bir şey soracaktım ben aslında. Bilirsin, bu aralar midem bulanıyor ve ben okula gidemiyorum. Okul-"
"Arslan okulunu halletti. Aslında istersen seni mezun bile eder." Ahuzar hanımın mutfağa girerek bana söylediği şeyle kaşlarımı çattım.
"Torpil diyorsunuz yani." Dedim alayla gülerek. "Zaten doğru düzgün okula da gitmedim ama..." imayla baktım Ahuzar hanıma.
Gülten ve Selin mutfaktan çıktığında Ahuzar hanım derin bir nefes alarak siyah şalını düzeltti.
"Sakın!" Dedim derin bir nefes alarak. "Sakın, bana kızım diye seslenmeyin. Siz sadece benim gözümde şeytanın annesisiniz. Bu böyle kalacak. Bana kızım diye seslenmeniz benim sadece midemi bulandırmaktan başka bir işe yaramaz." Dediğimde kaşlarını çattı.
"Mecburdum." Dedi bir elini tezgaha koyarak ağırlığını tezagaha verdi.