Su Alan Gemi

836 39 9
                                    

C.E.K.

"Teşekkür ederim sevgilim." diyebildim son gücümle. İnsan ardı ardına gözyaşı dökerken cümle kurmakta zorlanıyor. Boğazına sanki bir yumru oturuyor ve konuşman engellenmeye çalışılıyor.

'Bazen sessiz kalmak, kırıldığını göstermenin en iyi yoludur....' demiş Tomris Uyar. Ama bazen. Keşke şu an öyle bir kırgınlık anının içinde bulunsaydım. Sessiz kalmam Ilgaz'ın imasını kendi cephesinde haklı çıkaracaktı. Bana kalsaydı yine asla konuşamazdım. Ama beni en çok anlamasını istediğim kişi, yine en çok anladığım kişi olsun isterdim. Anladıklarımın beni anlamıyor olması hep alışık olduğum ve çoğu zaman göz yumduğum sık anlarımdan. Fakat yıllardır hayatıma dokunuşuyla farklı renkler katan, Ceylin'i sorgulatan ve iyi yönde değişimi bana aşılamayı gaye edinen birinden, sevdiğim adamdan ihanete dair en ufak kelime; tüm ezberlerimi, algılarımı tepetaklak etti.

Kapıdan çıkalı çok oldu. Onun söylediklerini duymayalı da. Yaklaşık beş dakika öncesinde onun söylediklerine kulaklarımı kapamak zorunda kaldım. Ceylin'i yoğurmak için pür dikkat dinlediğim insana, kulaklarımı kapamak zorunda kaldım. Onun yüzünden.

Adımlarımı farkında olmadan çok sert yere çarptığımı fark ettim. İnsanların ise bana garip garip baktığını. Önemli değil ama bu hâlimi görüp de insanların zırt pırt "N'oldu?" sorularına cevap verebilecek hâlde değilim. "İyi misin?" diye soracaklar ve ben, hoşgörüden "İyiyim." diyeceğim.

Adliyeden dışarı çıktım. Güneşli havada yüzüme vuran soğuk rüzgar bi' nevi her şeyin aldatıcı olduğunu bana hatırlatıyor. Güneşin bile. Var olup ıstımadığı gibi. Ilgaz gibi mesela. Var ama yok. Benim içimde benimle beraber büyüyen, yaşlanan, gün geçtikçe hayran kaldığım, tıpkı bir idol gibi baktığım, tüm karakterine ve tüm benliğine sırılsıklam aşık olduğum adam yok. Hissedemiyorum onu ve bu o kadar yaralayıcı.

Çevremdeki herkesin, ilk başta kafamda oluşturdukları rol modele uygun davranmamasından usandım.

Kendimden de usandım.

"Ceylin!"

Sese kafamı çevirdiğimde arabamın dibine gelmiştim bile. Yekta koşar adımlarla bana yaklaşırken yüzünde belirgin bir endişe vardı.

Yanıma geldiğinde, "N'oldu? Bu hâlin ne? Arkandan seslendim ama duymadın." dedi nefes nefese. Ben cevap vermeyince yüzümü biraz inceledi. Derin bir nefes verdi. "İyi misin?" dedi ve bir süre sonra bana sarıldı.

Gözümden bir damla yaş düştü.

Babamı özledim. Çok özledim.

Yekta benim sırtımı sıvazlarken ben henüz sanki hiç ağlamamışcasına, bardaktan boşalırcasına gözyaşı döküyordum. Bu kadarını ben bile beklemezken Yekta sabırla ben sakinleştirmeye çalışıyordu.

"Şşş... Ne olduğunu bilmiyorum ama böyle olmaz." Sarılmayı bıraktık. Benden ayrılıp yüzüme baktı. İki kolumu sıvazlarken, şefkatle yüzüme baktı. "Hadi bir yere gidelim seninle."

Başımı iki yana salladım.

"Ceylin." dedi uyarıcı bir sesle. "Sözüme itaat etmen gereken yerdesin. İkiletme. Ver anahtarı Özgür'e. Bu hâlde araba kullanmazsın. Gözün buğulanır falan ölmeyelim şimdi." Çatık kaşlarımla ona baktığımda arka kapıyı çoktan açmıştı. "Hadi hadi! Hızlı!" İstemeye istemeye de olsa arabaya bindim.

Özgür de arabaya bindiğinde dikiz aynasından Yekta'ya baktı. "Üsküdar Sahil'e gidiyoruz." dedi, Yekta. Araba çalıştı. Yola çıktığımızda, "Bi' müzik açsana Özgür. Türkçe olsun ama." diye konuştu Yekta.

Du hast das Ende der veröffentlichten Teile erreicht.

⏰ Letzte Aktualisierung: Feb 10 ⏰

Füge diese Geschichte zu deiner Bibliothek hinzu, um über neue Kapitel informiert zu werden!

onsra | ılcey Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt