xxᴠɪɪ

569 51 261
                                    

Tachihara evden çıkıp gitmişti, Akutagawa da hava karardıkça kararan evde Atsushi'nin gelmesini beklemeye başladı.

Atsushi eve geldiğinde, hava kararmıştı. Anahtarlarını çıkardı ve kapıyı açıp içeri girdi.

Işıkların hepsi kapalıydı ve içerisi kapkaranlıktı. "Akutagawa?" Akutagawa'nın evde olduğunu hatırlamıştı. Ona seslendi ama ses alamamıştı.

"Hey, Aku!" Koridorun ışığını açtı. Salona girdi, oraya baktı. Orda yoktu. Mutfakta da görünmüyordu. "Gitti mi ki acaba? Ama gidemezdi ki güneş vardı havada." Kendi kendine teoriler üretip onları çürütüyordu Atsushi. Odasına doğru ilerledi.

Karanlık odada lamba anahtarını el yordamıyla buldu ve ışığı açtı. Işığı açar açmaz geriye doğru gitmiş ve kapıya çarpıp düşmüştü.

Yatakta oturan genç ona gülüyordu.

"AKUTAGAWA YA! YAPMA ŞUNU ARTIK!" Atsushi korkudan nefes nefese kalmıştı ve kendine gelmeye çalışıyordu. "CİN MİSİN SEN AKUTAGAWA NEDEN BÖYLE YAPIYORSUN?! SANA SESLENİNCE SES VERMEDİN!"

"Ben vampirim. Bence senin için şu an cinden daha tehlikeliyim." Yataktan indi ve yerde oturan Atsushi'yi kucağına alıp yatağa bıraktı.

Atsushi ayaklarını yataktan aşağı sarkıtarak oturdu. Akutagawa da onun karşısında ayakta duruyordu. Atsushi, az önce korkusundan Akutagawa'nın böyle şık giyinip hazırlanmadığını fark etmemişti. "Akutagawa, neden böyle hazırlandın?"

"Senin için." Atsushi'nin elini tuttu, dudaklarına götürdü ve sevgiyle öptü Akutagawa. "Sürprizim için. Hadi hazırlan sen de, dışarı çıkacağız."

Atsushi gözlerini Akutagawa'dan alamıyordu. O gerçekten büyüleyici görünüyordu. "Aku... Çok yakışıklı görünüyorsun. Yakışmış sana bu kıyafetler." Ayağa kalkıp Akutagawa'nın kravatını düzeltti. "Tam senin gibi bir vampire yakışan türden."

"Özel bir hazırlık yapmasan bile her zaman benden daha iyisin Atsushi'm." Akutagawa bu sözleri söylerken Atsushi'nin dudaklarını süzüyordu.

Bu sefer aralarındaki mesafeyi kapatan kişi Atsushi oldu. Dudaklarını beceriksizce karşısındaki vampirinkilere dayadı. Vampir kazandığı zafer ile kendisine sunulan lezzetin zevkini çıkardı sonuna kadar.

Dillerinin ritimsiz dansından sonra ayrıldı iki genç. Kömür karası saçlı olan, sevgilisinin saçlarını okşadı. "Ben bekliyorum seni. Hadi sen hazırlanıp gel." Sevgilisine en içten gülümsemesini sunarak odadan dışarı çıktı.

Sevgilisi de ayağa kalkıp o çok giymediği beyaz takım elbiselerinden birisini çıkardı. Takım elbiseyi üstüne giydikten sonra takım elbise için yapılmış olan takıları taktı ve saçlarını tarayıp düzeltti.

Aynada kendisine son bir bakış attıktan sonra, artık hazır olduğuna kanaat getirdi ve parmağındaki yüzüğü kontrol edip dışarı çıktı.

Sonuçta yüzük, her zaman yanında olmalıydı. Yüzük onun silahıydı. Herhangi bir vampir saldırısı ile karşılaşabilirdi.

Akutagawa salonda oturmuş, kediyi kucağına oturtmuş onunla güzel bir konuşma yapıyordu. Daha doğrusu, tehtid ediyordu denilebilir.

Kedinin tüylerini nazikçe okşayarak sürdürüyordu sözlerini. "Bu güzel beyaz tüylerin kırmızıya çalsın istemiyorsan Atsushi'ye fazla sırnaşma, olur mu?" Kediyi iki eli ile tutup havaya kaldırdı ve onun gözlerinin içine baktı. Kedinin yaptığı tek şey ise miyavlamaktı.

"Tabiki de seni öldürmem." Onu tekrardan bacaklarının üstüne bıraktı. "Seni öldürürsem Atsushi çok üzülür. Ama eğer bir daha seni onun bacaklarına sürtünürken görürsem evde maç oynarız haberin olsun." Kedinin tüylerini okşamayı bırakınca kedi de onun kucağından yere doğru atlamıştı. Karşıdaki koltuğa zıpladı ve oraya kurulup patisini yalamaya başladı.

ᴀᴠᴄɪ || shin soukokuWhere stories live. Discover now