(9) DÜŞMAN

86 5 0
                                    

Korktuğum başıma gelmişti. Hoş bi yandan da içten içe bu karşılaşmanın olması gerektiğini düşünüyordum. Sıkılmaya da başlamıştım ayrıca evimi özlemiştim özgürce dolaşmayı ve yaşamayı. Karan kahvaltıya göndermişti ama bir ordu insan sizi beklerken alışık olmayan ben için hiç rahat bir durum değildi.

Şimdi ise karşımda duran İlyas belası tam karşımda bütün pişkinliğiyle duruyordu. Bir anda içeri doluşan korumalar etrafımızı sardılar ve Selda nın kafasına bir koruma silah dayadığı an bütün nefesimi tuttum. Derdi benimleydi Allah aşkına silah hem alakasız birine doğrultulmuş hem de bir kadına !

Dişlerimi sıkarken gözlerine diktim bakışlarımı konuşsa iyi olacaktı.

" Şimdi arkadaşına bir şey olmasını istemiyorsan benim misafirim ol ve acele et " sanki çok seçeneğim varmış gibi konuşuyordu hayvan. Aynı anda Selda'nın ve benim telefonlarımız çalmaya başladı.

Acele et demesinin sebebi bariz ortada bizden ve korumalardan haber alamayan Karan delirmiş olmalıydı çünkü uzun uzun çalıp duran sonra tekrar melodilerin kulaklarımıza dolması bile delirdiğinin kanıtıydı. O an benim için mi kardeşi için mi endişelendiğini hiç bir zaman öğrenemeyecek olsam da şu an çok merak etmiştim.

Öne doğru adım attığım da Selda kolumdan tutup başını iki yana salladı. Kısa süre önce tanışmış olsakta birbirimizi dost gibi görüyorduk. Birbirimize bir şey olmasını istemiyorduk. Elimle kolunu tutup hafifçe iterek kolunun boşluğa düşmesini sağladım ve burukça gülümsedim. Çünkü ikimiz de biliyorduk ki şu an çaresizliğin dibini görerek İlyas'ın istediğini yapacaktım. Sarsak adımlarla yanına doğru yürümeye başladım. Yanına vardığımda "Arabaya bindirin şunu " diyerek yürümeye başladı.

Hızlıca kolumdan tutarak beni yaka paça siyah camları filmli bir araca bindirdiler. Yola koyulduğumuzda karşıdan ardarda gelen araçları görmemle içim de bir umut yeşerse de çabuk soldu. Arabalar son sürat kahvaltı yaptığımız mekanın önünde durdu.

Anında arkamızdan silah sesleri gelmeye başladı çünkü fark etmişlerdi. Telaşa kapılan İlyas "Kökle lan onlar bize yetişirse araç durmadan beynini dağıtmış olacağım " diye boğazı yırtılırcasına bağırdı.

İlk sapa yoldan araç dönerken arkadan kimsenin görünmemesi beni dumura uğrattı . Birden ne olduysa hiçbir araç görünmüyordu. Daha sonra iki sapa yola daha saptıktan sonra artık izimizin kaybolduğu gerçeğini kabullendim. şimdi bana ne olacaktı. Bu sapık beni kötü amellerine alet mi edecekti yoksa öldürecek miydi hangi yönden baksam zarar göreceğim gerçeği tokat gibi çarpıyordu yüzüme, kırk dakikaya yakın araçta yolculuk yapmıştık araba yavaşlamaya başlayınca geldiğimizi anladım.

***

KARAN'DAN

Sabah evden erken çıkmıştım. İşleri bir süredir aksatıyordum. Gece ile aynı evde kalmaya başlayalı iş yerindeki işleri alelacele halledip eve olduğunca erken gidiyordum. Gece aklımı fazla meşgul etmeye başlamıştı bu durum beni rahatsız ediyordu. Benim gibi birinin hayatında zayıflığa yer olmamalıydı. Beni yıkmak isteyen herkes değer verdiklerimle beni vurmak isterdi çünkü kimseye boyun eğmezdim.

Kapımın çaldığında gir dedim Sekreter sevinç hanım çekingen bir şekilde elinde kahve ve bir zarfla içeriye girdi. Sevinç otuz yaşlarında uzun sarı saçları ve kahve gözlere sahip gözlüklü bir bayandı. Şimdiye kadar yanımda en fazla dayanan sekreterimdi. Saygıda kusur etmeyen bir çalışanımdı. 2 yıla yakındır yanımda çalışıyordu. Güven sorunum olsa da güvenimi kazanmıştı.

Masama yaklaşıp önce kahveyi masaya bıraktı sonra önüme elindeki zarfı bıraktı.

''Karan Bey bu size gelmiş sabah size gelen zarfları gözden geçiriyordum. Bu zarf el yazısıyla SANRI'YA yazdığı için ayırdım '' gözlerimin önünden bir karartı geçti. O zarfın bana hal hatır sormak için gönderilmediği çok açıktı.

''Kim getirdi ?'' Umarım güvenlik zafiyeti verilmemiştir. Yoksa çok kişinin canını okumak zorunda kalırdım. Zarfı açmaya başlamışken hala cevap vermedi.

Bir süre sessiz kalması iyice sinirlenmemi sağladı. '' SEVİNÇ ! Sana kim getirdi dedim '' diyerek sesimi yükselttim.

"Bilmiyorum öğle yemeğinden sonra masamda buldum. Birkaç kişiye sordum onlarda görmemiş." hızla zarfı açtım.

AVUKATINI biraz da ben misafir edeceğim umarım sorun olmaz. Ona gözüm gibi bakacağımdan şüphen olmasın. Ha unutmadan italyanlarla yapacağın sözleşmeyi de unut.

Zarfın altında imza yerine özel basılmış boğulan kurt resmi ile bana resmen meydan okuyordu. Öfkeden kudurmuş bi şekilde "Çık bütün görüşmeleri iptal et " diyerek sevinci kovdum.

"EMREE ! " diye kükredim ve telefonu alıp hemen Geceyi aradım. Çalıyor açmıyordu. Sabah bana Selda ile kahvaltı yapacaklarını söylemişti Selda da güvende değildi. Seldayı aradım uzun uzun çalan telefon tine açılmadı.

Kapı çaldı içeriye onay almadan Emre girdi. "Buyur abi " ona cevap vermeden Anıl'ı aradım en güvendiğim adamlarımdan birini Gece için görevlendirmiştim. Anıl da telefonu açmadı. Gittikleri yeri biliyordum herşeyi haber veriyordu Anıl.

Emre ye bir hışımla dönüp yumruk attım. "Benim binamın güvenliğinden sen sorumlu değil misin lan ! Bu zarf nasıl girdi niye kimse bilmiyor. Çabuk adamları topla gidiyoruz. " diyerek bir hışımla odamdan çıktım.

Araçlara yerleşip binadan ayrıldık. Delirmek üzereydim. Kahvaltı salonuna yaklaşmıştık . Telefonum çalmaya başladığında Güzelim yazısını görünce nefesimi tutarak telefonu açtım.

"Abi hemen gel Geceyi aldılar Anıl ve diğer korumalar vuruldu. Polisler gelmeden ayrıldım Anıl 'ı zorla araca bindirdim hastaneye götürüyorum. " Duyduğum sesle bir nebze nefes ciğerlerime gitse de Gecenin götürülmüş olması kalbimde anlamlandıramadığım bir acıya sebep oldu.

"Güzelim sen iyi misin ? Geceyi ne zaman götürdüler ? " kafamda elli tane senaryo dönüyordu.

"Biraz önce gittiler . Ben iyiyim merak etme. " o an farkına vardığım durumla " Anıl'ı çiftlik evine götür orda gerekli her şey var. Ben ayarlıyorum. "

İlerde gözüken mekan oldukça sakin görünüyordu. Daha polis falan yoktu. Karşı yoldan gelen araçlarla İlyasın araçları olduğunu anladım hemen yoldan dönerek ateş açtık fakat yoldan dönmek bize zaman kaybettirmişti. O şerefsizin bütün uzuvlarını tek tek kesecektim.

Hızla yol aldığımızda karşımıza koca bir tır çıktı. Bizim geçmemize izin vermiyordu . İlyas'ın işi olduğu açıktı ama birazdan bunun hesabını verecekti. Sinirden bağırdım" Aç lan camı " belimden çıkardığım silahı tırın tekerlerine sıkmaya başladım. Anıl ' da ön camdan camı indirip sıktı. Tır sağ sol yapmaya başlayınca yavaşladı.

Biraz daha yaklaşınca adamın kafasını hedef alıp sıktım ve yanından tıra sürterek geçtik. Bizim geçmemiz ve tırın bariyerlere çarparak devrilmesi aynı anda oldu. Trafik birbirine girmeye başlamış biz ordan uzaklaşmıştık. Tekrar hızlandık fakat o piçin izini kaybettik. Telefonu çıkarıp Ayhan'ı aradım.

"Emret Abi " diyerek açtı .

"Numara göndereceğim yerini tespit et. Ayrıca atacağım konuma yakın bütün yolları kontrol et. Mobeselere sız , plakasını atacağım arabaları bana bul. Beş dakikan var. " tamam demeden telefonu yüzüne kapattım. Kendi internet ağımı oluşturduğum bir ekibim vardı . Ayhan ekibin sorumlusuydu. Yer altında çoğunun kimsesizlerden oluştuğu yüz kişilik ekip vardı. Hepsi işinde bir numaraydı. Hacker olmak için doğmuşlardı. Aldıkları eğitimle kendilerini arşa çıkarmışlardı.

Açtığım yetimhanelerdeki çocuklar benim kardeşim benim evladımdı. Her biri okulda eğitimlerini alıyor yaşları on sekiz olduğunda bir işe yerleştiriliyordu çoğu güvenlik oluyor benim için çalışmak istiyordu. Şirketlerimde eğlence mekanlarımda ve benim güvenliğimde çalışıyordu. Kız çocukları için de sanat merkezleri kurmuştum. Dans ,resim ,tiyatro, müzik aletleri ve birçok alan bulunuyordu.

İlerde sapa yolu görünce sola dön dedim. Kameralara yakalanmamak için bu yoldan girdiğine emindim. Tır bize çok zaman kaybettirdiği için siktiğim izini kaybetmiştik.

Ben onu bulamıyorsam onun bana gelmesini sağlamalıydım. Aklıma gelen şeytani fikirle dudaklarım kıvrıldı. Onu öyle bir pişman edecektim ki bana ait bir şeyi almayı bırak bir daha bakmaya cüret edemeyecekti.

AVUKAT HATUNWhere stories live. Discover now