ama dünya yuvarlak.

50 6 4
                                    

Doruk ve kafası karışmış bakan gözleri bir ben bir Tuna arasında gidip geliyordu hızla.

''Neler oluyor burada?'' dedi yanımıza hızla gelirken. Hadi bakalım bu olanları Doruk'a anlat.

''Senin ne işin var burada?'' dedi Tuna kaşları çatık bir şekilde Doruk'a kitlenmişken.

''Azra'yı merak ettim. Ulaşamadım ikinize de.'' dedi Doruk gözleri beni bulduğunda. Mahcup bir surat ifadesi yerleşmişti yüzüme elimde olmadan.

''Ne alaka ne yapacaksın sen Azra'yı?'' Tuna? Ne bu sinir. Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalkarken Tuna'nın öfkeli suratını inceliyordum. Doruk sabır dilercesine derin bir nefes aldığında gözlerimi Tuna'dan çekebilmiştim.

''Azra benimle kalıyor Tuna. Merak etmem gayet normal. Değil mi?'' Tuna'nın çatık kaşları Doruk'un söyledikleriyle dümdüz oldu ve yüzüne bir donukluk oturdu. Yani çocuğa kal geldi gibi sanki böyle. Bir anda bembeyaz oldu suratı. Öylece Doruk'a bakıyordu. Bir süre sonra anlayamadığım garip bir surat ifadesiyle bana döndü. Bugün çok fazla anlayamadığım yüz ifadesi vardı hangi birini çözeceğimi şaşırmıştım. Bana öylece bakarken ben daha fazla göz teması kuramayacağımı anlayıp Doruk'a döndüm ve boğazımı temizledim.

''B-ben eşyalarımı almaya geldim de buraya. Çıkayım da alayım.'' 

''Geleyim bende seninle.'' dedi Doruk. Kafamı onaylar şekilde salladım tam içeri girecektik ki Doruk durdu ve Tuna'ya döndü.

''Tuna sen git istersen. Buradan sonrasını kendimiz hallederiz.'' dedi yere dalmış gitmiş Tuna'ya. Tuna, Doruk'un cümlesinden 2 saniye sonra gözlerini yerden çekip Doruk'a baktı. Ama o nasıl bakış nasıllllll! Vay anam vay.  Yüzündeki bütün hatların nasıl gerim gerim gerildiğine kendi gözlerimle şahitlik etmiştim. Tuna bu. Bir şeyler onun kontrolünde olmadığı, istediği şey istediği şekilde olmadığı zaman hep bu tepkiyi verir. Doruk Tuna'nın cevap vermeyeceğini anlayıp eliyle geçmem için hafifçe belime dokundu ve içeri geçtik.

''Bütün gece Tuna'yla mıydın?'' dedi Doruk. Benim gözlerimse camda, dışarıda olan ve gözlerini hala gözlerimden ayırmayan Tuna'daydı. Gözleri gözlerime savaş açmışçasına bakıyordu. Araya duvar girdiğinde kafamı önüme çevirmek durumunda kaldım.

''Hı?'' dedim sorusuna kendimi odaklayamadığımı belli ederek.

''Bütün gece diyorum, Tuna'yla mıydın?'' 

''Evet, konuşmamız gereken şeyleri konuştuk.'' dedim cümlemin ardından sıkıntılı bir nefes verip. Kaşlarını çattı.

''Yoksa..''

''Evet. Senin bugün cevap vermekten kaçtığın şeyi gidip ona sordum. Ve o da çok güzel bir şekilde olmasa da, anlattı.'' 

''B-bir şey oldu mu? Bir şey yaptı mı sana?'' dedi heyecanla Doruk önüme geçerken. 

''Hayır hayır. Hiç bir şey yapmadı. İsyan etti sadece. Hayatında ki her şeyi. Yuttuklarını. Yaptığı kötülüklerin kaynağını buldum bu sayede.''  kaşlarını çattı Doruk hafifçe.

''Affettin mi yani Tuna'yı.'' dedi endişeli bir suratla. Bir süre durdum. Öyle bir seçeneğim olduğunun farkında bile değildim. Affetmeyi, hele de Tuna'yı affetmeyi evren için bile kendime yasaklamıştım. Kafamı iki yana salladım.

''Hayır. Tam tersine..'' derin bir nefes aldım.

''Hayatımdan çıkmasını söyledim ona. Sildim onu hayatımdan.'' Doruk epey bir şaşırmıştı. Bu kadar şaşırmasını anlayamamıştım.

''Neden bu kadar şaşırdın?'' dedim merakla.

''Tuna'ya karşı bir şeyler hissettiğini düşünüyordum.'' dediğinde bu sefer şaşkınlıkla gözleri açılan ben olmuştum. Gözlerim yerinden çıkacaktı hatta. Tövbe estağfurullah ya. Ağzından yel alsın Doruk kendine gel! Yok öyle bir şey! Ben ne söyleyeceğimi şaşırmış şaşkınlıkla Doruk'a bakarken asansörün kapısı açılmıştı.

ALAZ |aron piper|Where stories live. Discover now