Bölüm 2- Yaşanmışlıklar..

10 1 0
                                    

Yaşanmışlıklar ders verir insana. Yeni bir hayata başlamaya yardımcı olur. Bende öyle olmadı. Ne ders alabildim ne de yeni bir hayata başlamamda yardımcım oldu. Bilmiyorum, belki bazı şeyleri yanlış yapmışımdır ve  bunlar bana ters tepmiştir. Ama şunu biliyorum ki, beni hayata bağlayan tek kişi vardı o da gitti.

Lambalar diyordum en son. Kim bilir neler görmüştürler. Ayrılıklar, sevinçler.. bir yaşanmışlıkları vardır. Çürüdüklerinde ise alınıp bir hurdacıya atılırlar. Kanun budur. Daha da ilerlediğimde sislerin arasında bir karaltı gördüm. Uzundu, bana doğru bakıyordu. Yüzünü tam seçemiyordum. Yüzü beyazdı. Gözleri yoktu.  Slenderman'a benziyordu ancak o değildi emindim. Adım adım geri gitmeye başladım. Ben geri gittikçe o bana yaklaşıyordu. Mesafemiz aynıydı, ben geri adım atarsam o da ileri adım atıyordu. Korkuyla çığlık atıp arkama bakmadan koşmaya başlamıştım. Geliyor mu, gelmiyor mu umrumda değildi. Sadece bir yere saklanmak istiyordum. Evi gördüğümde hızlıca içeriye girip kapıyı kilitledim. Ardından da camları kapattım. Çok korkuyordum. Titrek nefesimle arkama dönüp delikten dışarıya baktım. Kimse yoktu. Derin bir nefes alıp arkamı döndüm ve yere oturdum. Ellerimi yüzüme kapatıp öylece duruyordum. Yaşadıklarım aklıma geldikçe çığlık atacak gibi oluyor, kendimi kontrol edemiyor ve ölüyor gibi hissediyordum. Kafamda cızırtı sesi yankılanırken bir çığlık koparttım. Nefes alamamaya başlamıştım. Ayağa kalkıp zor da olsa titreyen ellerimle bardağa biraz su koydum. Ağzıma götürene kadar yarısını dökmüştüm. Ellerim aşırı derecede titriyor, başım dönüyordu. Yavaşça gözlerim kapanmıştı. Kendi düşme sesimi duyduğumu hatırlıyorum. Sonrası yok...

Rüyalar.. burada da bulmuşlardı beni. Ama bu sefer farklı bir yerdeydim. Beyaz bulutlar vardı ve ben onların üzerindeydim. Yavaşça sislerin arasında ilerliyordum. Düştüğümü hatırladım bir anda. Yoksa ölmüş müydüm? Yok ya, ölmem ben bu kadar kolay. Kedi gibiyim maşaallah. İlerlediğimde kanatlı birkaç kişi gördüm. Birbirleri ile konuşuyorlardı sanırım. Evet evet, 3 kişi toplaşmış konuşuyorlardı. Ama ne dediklerini duyamıyordum.  Yavaşça yanlarına ilerliyordum. Bir oğlan vardı. Nur yüzlü, teni bembeyaz bir oğlan. Kanatları koskocaman tüylerdendi. Dünyanın en güzel kanatları, en güzel gözleri ondaydı. Saçları  pamuk gibi yumuşacık görünüyordu. Dudakları.. bir kez olsun öpebilseydim onları keşke doyana kadar. Kokusunu merak ediyordum en çok da. Acaba nasıl bir kokusu vardı? Güzel mi kokuyordu? Yere oturmuş, sadece onu izliyordum. Kafasını karıştıran bir şeyler vardı sanırım. Sürekli düşünceli bir hali vardı. Kolunda gördüğüm yara beni düşünceye sokmuştu. Acaba ne yaşamıştı? Bir savaşta mı almıştı o yarayı? Bilemiyordum tabii.

Yavaşça gözlerimi açtım. Rüyadaydım. Olamaz! O çocuk! Kaybolmuştu! Yoktu! Onu göremiyor, gözlerini izleyemiyordum. Kuytu bir köşeye çekilip sessizce ağlamaya başlamıştım. Onu istiyordum. Ona sarılmak istiyordum. Hiç duymadığım sesini, hiç duymadığım kokusunu duymak istiyordum...

Ders verir demiştim yaşanmışlıklar. İnsan doğduğundan beridir yaşar, yaşatır. Yaşadıkları ağır geldiğinde de bir kuytuya çekilir ağlar, ya da bir yerini keser.  Ağlayarak uyur, gözleri mosmor kalkar bazen. Yaşıyoruz, sadece yaşıyoruz. Bazı görevleri yapmak için, takdir kazanmak için yaşıyoruz. Yoruluyoruz ama pes etmiyor yolumuza devam ediyoruz. 

Eveeett, yeni bir bölüm dahaaa. Nasılsınıızz bakalıımm? Kısa oluyor farkındayım ama gerçekten hiç yazamıyorum. Yoğundum biraz. O yüzden geç oldu. Kusura bakmayın. Benden bu kadar. Ben kaçaarrr. Hepinizi öpüyorum muahh. ♥️

BİR ŞİZOFRENİ HASTASININ ÂŞKI.Where stories live. Discover now