-1-

74 19 7
                                    

Medyayı açarak okumanızı tavsiye ederim :)


‎بِسْــــــــــــــــــمِ اﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم   

I.
Sarhoşluğunu atmış olsada dün gecenin yansıması olarak üstüne sinmiş kokusundan halen kurtulmamıştı. Kurtulmayı düşündüğündende emin değildi. Onun asıl kurtulmak istediği baharda çiçek açmasını beklediği ağaçların çiçek açmak yerine yaprak döküşünü izlerken uğradığı hayal kırıklığıydı, beşerden bir insan olarak nefret edişi, aciz ve sahipsiz oluşuydu. Zannınca bunların tek kurtuluş yoluda toprağın bedenini çürütecek kadar sarıp sarmalamasıydı.

Zihninde bunun bir çok yolu varken, niyeti kimseyi rahatından etmemekti. Ona engel olan tek bir şey dahi olsaydı aklından bu düşünceye zerre değer de yerde vermezdi. Lakin onun ne kimi kimsesi, nede bu çaresizliğine engel olabilecek bir sebebi vardı. Ne damarındaki atan kanı durdurmaya, nede zihnindekileri susturmaya başka çaresi yokmuşçasına elindeki, kokusundan aklını bulandıran, küf tutmuş  dolabından çıkardığı ilaçları biraz önce defalarca yaptığı gibi saymaya koyuldu. Defalarca saydı ama asla sonunu getiremedi. Defalarca başa aldı ve her seferinde kapıya çaresizce baktı. Tek şey istiyordu ilk ve son kez kaderinden, bozuk olduğunu bildiği halde zilinin çalmasını, asla gelmeyeceğine emin olduğu kuşunun tekrar penceresine gelip ötmesini, dışarıdaki kalabalığın gürültüsünün son bulmasını, ve boş yere atan yüreğinin bir amaçla dolmasını...

Camına defalarca taş atıp kaçan çocuklara bile razıydı Şuan belki ama onların dahi kırık bir cama taş atma amaçları yokken onun bu hayatta yaşamak için ne amacı vardı ki?

Öncesinde olsaydı umudu onu bu düşüncesine yönlendirecek bir şey aramaya değilde bir amaç aramaya yönlendirirdi ama ne ümitten nede umuttan eser kalmıştı...

Yaşadığı ana uyum sağlayarak zihninin bir köşesinde ehline verilmemiş olduğu her halinden belli bir trompet çalarken, onu susturmak isteyen yıllardır bozuk olduğu için sahibine benzemeye çalışırcasına sesi duyulmayan zil, sanki bir şeye engel olmak istercesine kesintisiz ve kusursuz çaldı. İnanmadığı mucizeye cevap niteliğinde duyduğu ses üzerine elindeki hapları kırmayı umursamadan eklemlerini sıkarak, çıkmak üzere olduğu yoluna istediği engel verilmesine rağmen öfkesine engel olamadan kapının açılmasında zorluk çıkaracağı  her halinden belli, kolisinden çıkarılıp asla dizilmemiş tozlu kitapları ayağıyla iterek kapıkoluna sertçe asıldı. Paslanmış kolun elinde kalmasını umursamadan tekrar denediğinde bu sefer istediği olup kapı açılmıştı, fakat kapıdan çıkarmak istediği sinir karşılıksız kalmayarak kolunu, elinde bir katilin suç mahalinde yakalanmasını istercesine bırakmıştı. Elindeki parçaya bakmadan istediğini ona verdiği için asla yaşamadığı o mutluluğu tatmasına sebebiyet vermesine rağmen sahibinde kendisini oraya ait hissetmeyen sinir duygusu gözlerine yansıyarak, kapının önünde sinirin hakim olduğu bedenin durdurmak istediği, yüreğinin atışını değiştiren duruyordu. Yüzünde kimsede görmediği o samimiyetin belkide ona bu kadar cazip gelmesinin sebebi onu gördüğü an dışarıdaki kalabalığın sessizleşmesi ve kırık penceresine gelen kuşun ötüşüydü...

Bir insana göre fazlasıyla acizce tabir edilebilecekken yüzündeki güzellik abartılacak kadar olmamasına rağmen, üstünde gezinemeyen sadece gözlerinde karşısındakinin aksine sabit kalan basit kahverengi hareler bundan öncesinde attığını hatırlamadığı kalbinin sadece ritmini değiştirdiğini unutarak sanki onu yeniden canlandırdığı düşüncesine kapıldı. belki camına gelen kuş yada zilinin çalması onun gözünde mucize sayılabilecek kadar ileri bir duruma gelmişsede bunların hepsini unutarak ona gelen, gözlerine baktığı an zihninde beliren anlamlandıramadığı aciz tabirine birebir uyan bu insanda  kalan yüreğine ve zihnine şaşıyordu, öfkenin buhar olup gittiği beden...

Aciz...Where stories live. Discover now