Kediler ve Birkaç Bağımlı

42 4 40
                                    

  "Kalbin oluğunu düşünmüyorum.
                              Sen?"

"Aynı bir kahve gibisin,"

"Kokun güzel olsada acı verirsin."

"Söylesene neden bu kadar güzelsin?"

Defterlerimi ve kalemliğimi çantama gelişi güzel tıkıştırdıktan sonra kütüphane kapanacağı için kalkmak zorunda kaldım.

"Emir, evladım burdamı sabahlamayı düşünüyorsun?"

"Kalkıyorum abla ya."

Rana abla artık benden bıkmıştı sanırım. Neredeyse her gün burdayım. Öğle vakitlerinde gelir ve akşama kadar yeni birşeyler yapmak için uğraşır, çopü buruşmuş kağıtlarla doldururdum. Normalde 11:30'da kapanırken ısrarlarımla kütüphane kapanana kadar kalabilmiştim ve şuan saat 1'e yaklaşıyordu.

Kulaklığı enseme düşürüp çıkış kapısına ilerledim. Dışarıda her zamanki gibi kediler ve birkaç bağımlı vardı. Bu saatte gezmek onlar için normal olduğu gibi benim içinde öyleydi artık. Zamanım hiçbirşeye yetmiyordu. Kimi zaman yemeklerimi bile aksatırdım. Yaklaşık 3-4 ay önce nerdeyse tüm günümü kütüphanede geçirmeye başlamıştım ve mecburen dışarıdan söylüyordum. Uykusuz kalmış ve ekmek arası yemekten bıkmış bünyem halsiz düşmüş ve kütüphanede bayılmıştım. Neyse ki gözlerim kapanmadan defterimi kapayabilmiştim.

Nasıl oldu bilmiyorum ama ayıldığımda yatağımdaydım. Yerdeki sigara izmaritiyle oynayan kedinin eli sigaranın yeni atılmış olmasından yanmıştı ve birkaç acı dolu miyavlamadan sonra yoluna benimle beraber devam etmişti.

"Kalpsizin biri demişsin hani, bari yorgun dargın bakışalım."

Sessiz mırıldanmama karşı kedi duraksamış ve bana bakmaya başlamıştı. Nesi var bu kedinin?

"Hey, sorunun ne senin? Peşimi bırak."

Karşı taraftan alabildiğim tek cevap cılız bir miyavlamaydı. Kedi bıraktığım yerde öylece duruyor ve gidişimi izliyordu. Küçük bir miyavlama daha çıkarıp koşarak ara sokaklardan birine girmişti.

Eve ulaştığımda demir kapıyı açıp asansöre ilerledim. Asansöre ulaştığımda 3. katı tuşlamış ve beklemiştim.

Kısa süre sonra açılan kapıyla indim ve evime girdim. Evi aydınlatan tek şey perdeden içeri sızan ay ışığıydı. Ve benim gram uykum yoktu.

Salona geçince ayaklı lambayı açıp koltuğa kuruldum. Ensemde ki kulaklığı masaya bıraktım. Sırtımdaki çantayı öne atıp içinden gerekli şeyleri aldım ve masaya yığıp düşünmeye başladım.

"Penceremden giren ay ışığı gibisin,"

"Fakat kalbime sızıyorsun."

"Dün gece gittin,"

"Lâkin geri geleceksin."

"Bugünkü düşümde tekrar yerini alacaksın."

"Güneşim olacak,"

"Dünyamı ısıtacaksın."

"Kızsamda kırılsamda bana en güzel sen güleceksin."

"Ağlasamda canım acısada en güzel günüm sen olacaksın."

"Sen benim yaralarımı saracaksın."

Saat 2 civarı yazmayı bırakıp koltuğa yayıldım ve telefonumu açtım. 7 mesaj 3 arama vardı. Tabii telefonum sessizde olduğu için görmemiştim.

Sesinde Hayat Olan KadınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin