Bölüm 6 /// Tek Kurala Karşılık Tek Hüküm! / Kısım 2

21 2 77
                                    

Hoş geldiniz ve keyifli okumalar^-^/

İsimleri İlayda ve Kasım olan yabancılar, malikâneye vardılar

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

İsimleri İlayda ve Kasım olan yabancılar, malikâneye vardılar. Genel olarak iyi karşılandılar. Dışarıda yaşamanın zorluklarını iki yıldan fazla süredir deneyimleyen Merva, bir eve sahip olmanın getirdiği huzuru başkaları da tatsın istiyordu. Bu nedenle onların rahat etmesi için elinden geleni yapmaktaydı. Yekta, her zamanki neşesiyle onları gülümsetmeye çalışıyordu. Herkesin ikinci bir şansı hak ettiğine inanan Sedat, gayet mülayim tavırlar sergilemekteydi. Naim Baba, misafirlerini rahat ettirmeye çalışan bir ev sahibi üslubu takınmıştı. Ne var ki, Kağan'ın isteksizliği ve Sercan'ın onlara karşı temkinli davranmayı bırakmaması herkese huzursuzluk bulaştırmaktaydı.

Toplantılara alınmıyorlardı. Böylece günlük yaşanan her şeyden haberdar değillerdi. Nöbet tutmalarına da izinleri yoktu. Bu, belki de kendilerine tam manasıyla güven duyulmadığının en büyük ispatıydı. Zira Sercan için koruma görevi, herkese emanet edilemeyecek kadar değer taşırdı. Odaları bile farklı olan iki yabancı, baş başa bırakılmıyordu. Sercan onları asla yanından ayırmaz, her keşif gezisine mutlaka götürürdü.

Bir haftalık mühlet vermişti. Ya emin kimseler olduklarını kanıtlayacaklardı ya da gideceklerdi. İlk geldiği zaman o da böyle bir kuralla karşı karşıya kaldığı için, Roza'nın onu bu konuda yargılayacak dayanağı yoktu. Karşı çıkamıyordu. Velhasılıkelam, malikânenin her karışında hissedilen emniyet ve güven hissi, süratli bir şekilde kemirilmeye başlanmıştı.

Güneş, batıya doğru iyice çekilse de karanlığın teşrifine henüz bir saat vardı. Malikânenin ferahlatıcı avlusunda Hamit'le beraber oturan Merva, son bir haftadır hep yaptığını yapıyordu. Dört duvar arasında ona diş bileyen huzursuzluğu görmezden gelme yolundaki başarısız çabalarını artık saklama ihtiyacı bile duymuyordu.

"Sence bir art niyetleri var mı?" diye sordu Hamit'e. Uzun zamandır kulaklara işittirmeye korktuğu sualdi bu.

"Bilemeyiz. Farklı oldukları kesin." O da dalıp gitmiş, Nehir'in arkadan yaklaşarak saçlarını karıştırmasına istekli bir şekilde izin vermişti. "Ama ilk geldikleri gün hâlâ aklımdan çıkmıyor."

"Çürümüş gibi kokuyorlardı." dedi Nehir yüzünü buruşturarak. Eli, istemsiz bir şekilde burnuna gitti. "O kokuyu tekrar alıyor gibiyim ve hâlâ midem bulanıyor."

"Kendileriyle ilgilenemeyecek bir sorunla karşı karşıya kalmışlardır. Yadırganacak bir durum olduğunu sanmıyorum." diyen Sedat, küçük kızı kaldırıp omuzlarına oturttu. Bu hareketi yaparken yüzüne sahte bir zorlanma ifadesi yerleştirdi. "Sen kilo mu almışsın?"

Ayaklarını amcasının boynunun her iki yanından geçiren Nehir yarı şaka yarı öfkeyle topuklarını onun göğüs kısmına sertçe indirdi. "Konuşma adabından haberin yok galiba."

"Of!" diyen Sedat kahverengi kilim serili balkondan indi ve Nehir'in ellerini yanlara açarak etrafında dönmeye başladı. Küçük kızın altuni saçları bukle bukle çemberler çizerken çığlıkla karışık kahkahası, gökyüzünü boyuyordu. Düşme korkusu olsa da uçuyormuş hissi veren bu durumdan zevk alıyordu. Her hareketleri, yaşam içeriyordu. Avludan taşıp duvarları aşan ve cihana sere serpe yayılan duygu seli, herkesi mutlu ediyordu.
Her şey o kadar ani oldu ki, ne olduğunu kimsenin aklı almadı. Sanki zamanın durduğu ana şahitlik ediyorlardı. Gülümsemeleri yüzlerinde donmuş, anın verdiği şaşkınlıkla öylece kalakalmışlardı.  En yakın yaşlı kavak ağacı, kırılgan dallarından birini Nehir'e doğru uzatmıştı.

Nefes Alan HapishaneWhere stories live. Discover now