on ikinci

56 10 9
                                    

"Oha oğlum! İnsan bi' uyandırır lan biz camış gibi uyurken iyi benzetmişler sizi." Diyerek kahkahayı bastı ortalığa Jaehyuk. Hemen ardından da Yoshi, Haruto ve Asahi'nin keskin bakışlarıyla karşı karşıya kaldı tabii ki. 
Kenardaki tuşa basarak hafif camı araladım o sırada ben. Arabanın içindeydik şuan, sonunda evimize dönüyorduk. 

Dün gece buz gibi suyla donarak kıyafetleri yıkadıktan sonra odaya geçmiştim hemen, biraz da olsa uyumak ve ısınma umuduyla. Aslında eğer uyanmam yakınsa uyumayı pek sevmezdim çünkü geri kalkması hiç uyumamaktan daha zor oluyordu benim için ama sanırım bir buçuk saat civarında uyumuştum. Halen yorgun bedenim yüzünden kapanmaya çalışan göz kapaklarım ile verdiğim savaşı kaybetmeme saniyeler kalmıştı neredeyse ama dayanmalıydım. Eve geçince rahat yatağımda saatlerce uyuyacakken burada uyuduğum yarım saatle bütün uykumu kaçıramazdım. 

Omzumda hissettiğim parmaklarla sağa döndürdüm yüzümü. "İstersen kafanı omzuma koyabilirsin." Diyen Junghwan'a tebessüm ederek oturduğum yerde hafif hareketlenerek en rahat konumu bulduktan sonra kafamı omzuna koydum. Sanırım az önce söylediğim onca şey hiçbir işe yaramayacaktı. 

Giderek anlaşılamayacak hale gelen konuşmalar eşliğinde mayışmış gözlerimi arabanın içinde gezdirdim ve en sonunda dikiz aynasına yerleştirdim. Önde oturduğu için sadece omuzlarının bir kısmını görebiliyordum bu yüzden uyumadan önce son kez onu görebilmek için -neden böyle bir ihtiyaç hissetmiştim onu bile bilmiyordum- kapanmanın eşiğinde olan gözlerimi beklettim öylece. Tanrı beni duymuş olmalı ki bir süreliğine kavuştu gözlerimiz. En başta dümdüz bir suratla bana bakıyor olsa da bir süre sonra kocaman bir gülümseye yerleştirdi suratına ve o koca gülüşle bende gülümsedim istemsizce. Beklentime kavuşmanın verdiği o küçük heyecanla kapadım gözlerimi. 

(⭐⭐⭐)

"Acıktım." 

"Otuz saattir diyorum şunu yapayım yok bunu yapayım yok."

"Daha farklı tatlar deneyelim ihtiyar sıktı hep makarna hep makarna."

"Ay pardon canımın içi, daha iyi bir şey biliyorsan buyur geç yap. Mutfağı sırtımda taşımıyorum sonuçta."

Olaylı geçen bir gecelik bir aradan sonra özümüze dönmüştük yine. Jihoon'un küçük evinin içinde oturuyor, gülüşüyor, sohbet ediyor ve Junghwan ile Doyoung kavgalarını seyrediyorduk. Bu zamanların bana bu kadar huzur verdiğini bugün fark etmiştim. Ve bu evde güvende hissettiğimi de. 

Jeongwoo elindeki telefonunu yanı başına koyarak ofladı. Ellerinden destek alarak yattığı yerde oturur pozisyona gelirken kaşları da yavaş yavaş yalvarır bir moda gelmişti. "N'olur kavga etmeyin artık." Bu dediğinin hiçbir işe yaramayacağını biliyordu aslında ama, deniyordu işte şansını. 

"Siz şu sıralar daha sık tartışır oldunuz, neden?" Diyerek bir çok kişinin planladığı ama soramadığı soruyu benim yaptığımı düşünerek içimde zafer bayraklarını çektim. Herkesin gözleri telefonlardan kalkıp alttan alttan ikiliye bakarken bir açıklama bekliyor gibiydiler. 

"Hiçbir şey olmadı. Doyoung o kadar aptal davranıyor ki tahammül seviyem gittikçe azalıyor benimde doğal olarak."

"Sensin aptal olan." 

Ve yine sonu gelmeyen hakaret yağdırması. Büyük bir ihtimalle zamanla küfürlere dönüşecek ve o küfürler gittikçe ağırlaşınca Jihoon ikisini de susturacaktı. 

"Dershaneden aradılar bugün." Gözlerimi konuşan Jaehyuk'a döndürdüm. "Neden gelmiyorsunuz falan diye işte."

Gözlerim sınava hazırlananlarda dolaşıyordu. Cidden uzun bir süredir gitmiyorlardı. 

"Aksattınız son zamanlarda."

"İşlerimiz vardı ama."

"Geçen gün bizimle kahvaltı etmek istediğin için gitmedin."

"Küçük bir kaçamak?"

"Evvelki günde uyuyor numarası yaptın."

"Gerçekten uyuyordum bi' kere."

"O zaman yarın paşa paşa gideceksin."

"Sevmiyorum oraya gitmeyi. Hiçbirimiz sevmiyoruz. Evde daha iyi çalışacağımızdan eminim."

"Ama ben değilim. O kadar parayı süs olsun diye yatırmadınız oraya, ayrıca çok zengin olduğumuzda söylenemez."

"Şu sınav bittiğinde rahat bir nefes alacağım gerçekten." 

"O rahat nefesi bir yer tutturduğunda alırsın."

Sonrasında hatırladım ki, bende bir sınav öğrencisiydim bu sene. Eğer okuldan atılmasaydım tabii ki, şuan deli gibi ders çalışıyor olurdum. Annemin zoruyla bile olsa. 
Aslında iyi bir üniversiteye girmeyi istiyordum çünkü geleceğe dair herhangi bir planım yoktu ve en azından nitelikli, adı bilinir bir üniversite benim adımı iki-üç adım öne çıkarabilirdi. 

Normalde gelecek hakkında saatlerce düşünen biri olarak şimdi hiç bir planım olmadan burada oturmak garip geliyordu bana. Bu üniversite işini daha iyi düşünmem gerektiğini de not ettim bir köşeye. 

Hem belki konservatuar falan deneyebilirdim? Bu konuda özgüvensiz bile olsam, sevdiğim bir bölüm sevdiğim bir iş bana iyi gelecekti. 

"Yarından itibaren herkes normal yaşamına geri dönecek. İki kaçamak yaptık, gezdik, eğlendik tamam. Bunaldığınızı düşündüğüm için ses de etmedim ama hep böyle olmaz. Yarışmaya son 15 gün kala festivalin olduğu yerlerde yapılacak provalar biliyorsunuz değil mi? Hepimiz orada olacağımız için gidemeyeceksiniz zaten dershaneye falan. Bu yüzden bu vakti iyi değerlendirin."

Son 15 gün kala orada mı olacaktık? Bunu da şuan öğreniyordum. Böyle şeyleri bana tek seferde anlatsalar olmuyor muydu sanki? Her iki günde bir düzenli olarak şok yaşamaktan yorulmuştum. 

Bu festival işi gün geçtikçe heyecanlandırıyordu beni. Bu heyecan biraz stresle karışık bile olsa bazen görmezden geliyordum işin kötü tarafını ve zihnimin kaydedeceği onca anı olacağının hissiyle gülümsemeden edemiyordum. Kameramı götürmem gerektiğinin notunu da yazdım zihnime. Üst mahalleye gittiğimizde de çekmiştim bir sürü fotoğraf, festivaldeyken de çekecektim. Bu yaza dair hiçbir şeyin yok olmasını istemiyordum. Baktıkça aynı hisler yüreğimi bir anne gibi sarmalasın ve huzur bulayım istiyordum. ilerde anlatacak bir şeylerim olsun istiyordum. 

-----------
biraz (baya) bos bi bolum oldu cunku festival gunlerine yaklasmayi istiyorum ve kasabada gecen bir seyler bulmakta zorluk cekiyorum...
yine de hyunsuk'u bir seyler hakkında konusturmak o kadar zevkli geliyor ki bana yazmadan da edemiyorum. ayrica jihoon'un evinde olan o bulusmalar 😭😭


senden başkası kimmiş neymiş bilmiyorum, hoonsukWhere stories live. Discover now