1

32 14 0
                                    

Arkamda duyduğum ayak seslerinin hızlanmasıyla beraber bende adımlarımı hızlandırdım. Korku tüm bedenimi sarmışken ayak seslerinin kesildiğini farkedip durdum. Gece'nin 2'sinde beni kimin takip edeceğini düşünürken etrafıma baktığımda gördüğüm şeylerle gözlerimi kocaman açıp karşımda duran tabelaya baktım. Lanet olsundu nereye gelmiştim ben böyle. Kaybolduğumu anladığımda içimi istemsizce bi korku sardı. Telefonumu açıp polisi aradım. Hadi ama çekmiyor olamazsın lanet şey kaldım burda diye bağırıp bu saatte dışarı çıktığım için kendime küfürler yağdırarak uçsuz bucaksız ormanın içine doğru ilerleyip geniş gövdeli yaprakları kurumuş ve solmuş ağacın gövdesine başımı yaslayıp gözlerimi usulca kapattım.

Sabah olmasını beklemekten başka çarem yoktu. Yüzüme vuran Güneş gözlerimi açmama engel olurken bileğimde hissettiğim o tarifsiz acı yaralı olduğumu anlamamı sağlamıştı. Hâlâ gözlerimi açmadığım için ormanda olduğumu düşünürken kapı tıklatma sesiyle ormanda değil hiç tanımadığım birinin evinde olduğumu fark etmemle gözlerimi hızlıca açıp yattığım yerden kalktım. İçinde beyaz rengin ağırlık aldığı bu oda çok yabancıydı. Sahi ben nasıl geldim buraya? Yine neler oluyor be diyip homurdanarak yataktan inerken kapının tekrar tıklatılmasıyla dışarıda bekleyen kişinin dün beni takip edip bu hallere düşmemi sağlayan kişiyle aynı kişi olabileceği fikrinin aklıma gelmesiyle korkmadım diyemezdim.

Bileğimin yaralı olması nedeniyle uğradığım bir saldırı söz konusu olursa çok güçsüz kalacağımı bilmek korkumu ikiye katlıyordu.Ne yapacağımı bilmeden odanın içinde dolaşırken kapının bi anda açılmasıyla korkudan bağırıp masanın üstünde gördüğüm kalın kitabı elime alıp içeri giren adamın kafasına fırlattım. Ani bi hareketle attığım Kitabı havada tutup dümdüz bir ifadeyle bana bakıyordu. Ben ağzım açık şaşkınlıkla ona bakarken "Kimsin ve o ormanda ne işin vardı?" diye dişlerinin arasından konuşurken sesinde hiç merak yoktu. Bir şeyleri biliyor gibiydi. Uzun süre yüzüne boş boş baktıktan Sonra yine emir veren bir ses tonuyla "Bana cevap ver" diye Konuşmasına karşılık "Kaybolmuştum" dedim. "O saatte ne işin vardı?" dedi. Bir şey ima etmeye çalışıyordu. Lanet olsundu sıradan biri değildi. Beni dün ormanda bulmasıda tesadüf değildi. Beynim tehlike çanlarını çalarken aklıma tekrar dün takip edildiğim gelmesiyle korku tüm bedenimi sarmıştı. Tam konuşacakken sözünü kesip sorusuna "Bu seni ilgilendirmez" diye cevap verip telefonumu alıp kapıya doğru yönelicekken kolumdan tutup beni bir çöp poşeti gibi yere fırlatmasıyla yaralı olan bileğimin acımasıyla bir küfür savurup yüzüne baktım. Nedenini bilmediğim bir şekilde gözlerimin dolmasına engel olamamıştım. Ne zaman birine karşı çıkamayıp güçsüz hissetsem hep böyle oluyordu. "Ben, ben özür dilerim" deyip hızla odadan çıktı.

Geri döndüğünde elinde bir kaç pansuman malzemesi ve bir bardak suyla yanıma gelip dizlerinin üstüne çömeldi.
Canımı yakmaktan korkarcasına yavaş hareketlerle krem sürüp bileğimi sardıktan sonra getirdiği suyu uzatıp iç demesiyle afallayarak ona baktım. az önce dişlerinin arasından konuşarak emir veren o adamın içinden böyle biri nasıl çıktı anlamamıştım. gözlerindeki şefkat ve merhamet dolu bakışları iliklerime kadar hissetmiştim. gece karası gözleri merakla ne yapacağımı beklerken uzattığı suyu alıp birkaç yudum içip yanımda duran masaya bıraktım. Ayağa kalkıp "Ben gidiyorum evde olmayacağım bir süre, bir şey lazım olursa mutfaktaki hizmetlilere söyleyebilirsin" deyip odadan hızla çıktı. ayağa kalkıp yatağa uzandım. Başımı yorgunlukla duvara yaslayıp olanları düşündüm ne yapacaktım ben şimdi yine başıma belaya sokmayı başarmıştım. Ne işin vardı o saatte aptal kız diye homurdanarak ayağa kalktım ve masanın üzerinde duran küçük not kağıdına her şey için teşekkür ederim yazıp kendinden yapışkanlı kağıdı masanın bir köşesine yapıştırıp odadan çıktım.

ѕιуαн мєℓσ∂ιHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin