Acılar yaşamak istediğimiz kadar mıdır?

164 76 18
                                    

"Hayat acı vericidir, hayat korku doludur ve insanoğlu mutsuzdur. İnsanoğlu hayatı seviyor. Acıyı ve korkuyu sevdiği için hayatı seviyor. Yaşamak acı ve korkunun karşılığında verilmiştir bize. En büyük aldanmamız budur. "

 Dostoyevski 

11 Aralık 2010...

 Otopsi, morg, ceset. Bu kelimeler şimdi anlam kazandı bende. Anlamını kaybetseler ne güzel olurdu değil mi?  Anne- babama ceset diyorlar. Yerime kendini koysana bir kez. Annene maktul denildiğini düşün, babana ceset... Abinden uzakta, çok uzakta kalacağını...

 Bu morgun odası tüylerimi diken diken yapıyor. İçim yanarken vücudumun üşümesi, tüylerimin ürpermesi. Ah, kahretsin! Ne hissedeceğim ben! Babamın olduğu dolabı aradı gözlerim...

Evet babamın olduğu dolap dedim. Sizde anlam veremediniz değil mi? Okurken inanması güçken benim şuan bunu yaşadığımı unutmayın. Yetkili onu bana doğru çektiğinde beyaz bir çarşaf gördüm.

Ağlamalı mıyım?

Susmalı mıyım?

Bağırmalı mı?

Yoksa son kez uzun uzun onu izlemeli mi?

Kafasının sol tarafı... Ah nasıl anlatacağım? Kafasının sol şakağında bir kurşun izi. Kurşunu kalbimde hissettim. Babamın benim yüzümden yaşadığı acıyı defalarca durmaksızın kalbimde hissettim. Nefeslerimi kontrol , bacaklarımı hissedemiyordum titremelerden dolayı. Yere düştüm fakat kalbim delicesine çarpmaktan vazgeçmiyor. 

Bağırmayı tercih ettim.

"NEDEN!? TAM BİR APTALIM BEN! NEDEN!? NEDEN!? NEDEN FARK ETMEDİM BEN O SİLAH SESİNİ?! BENİM YÜZÜMDEN! BENİM YÜZÜMDEĞĞNNNNN!"

Sersem kafama vurmaya başladım ellerimi. Kendime attığım birkaç tokattan sonra abim yakaladı ellerimi.

"Yapma bunu kendine. Senin suçun değil. Ben de fark etmedim." 

Sustum. Sadece sustum... Ayağa kalkıp yatan babama sarıldım. Bir daha hiç sarılamayacağım, kokusunu alamayacağım, sesini duyamayacağımı bile bile... Yarınım yokmuş gibi sarıldım. Elleri düştü çarşafın altından. Daha tutmadan soğuğunu hissettiğim ellerini öpüp alnıma katıp çarşafın altına geri yerleştirdim. Son bir kez daha sarıldım ve fısıldadım.

"Söz"

Abim bana anlam veremediğim bakışlarını atmaya devam ediyordu. 

"Annem? O nerde? Numarası kaç?"

"1702. Şu dolap"

Eliyle gösterdiği dolaba yöneldim. Ellerimi kulpa götürürken kendimi dinledim.

"Yapamam." demekle yetindim.

Ayağa kalkıp yanıma geldi. Yüzümdeki yaşlarımın izini sildi. 

"Dışarıya çık istersen biraz hava almak iyi gelir."

"Olmaz"

Anneme olan sevgimi kelimelerimle anlatamam. Annem hep zihnimin en hassas meselesidir... 

Mutluluğumun zeminiydi annem. 

Sevincimin ta kendisi... 

Gözyaşını gördüğümde cehennem olurdu bana dünya... 

İPTİLAWhere stories live. Discover now