DOKUZ BÖLÜM | BİLİNMEYEN

802 21 5
                                    

DOKUZ BÖLÜM | BİLİNMEYEN

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

DOKUZ BÖLÜM | BİLİNMEYEN

"Ölümden korkmuyorum; Ben sadece o zaman orada olmak istemiyorum."

Zaman durmuştu azrail peşime takılmıştı kurtuluşum yoktu hiç bir zaman olmamıştı hep peşimdeydi gitti sandığım zaman'da bile başkalarını avlıyordu.

Göze batmıştım bit kere kurtuluşum yoktu bu sefer hata etmiştin buraya gelerek.

O görmüştü her şeyi onun fotoğrafını görmüştü ve aptal kafam ona göstermiştim onu anlatmıştım her şeyden habersiz bir şekilde ben onu düşünürken meğerse O'da onu düşlüyormuş.

Buranın nasıl bir lanet yer olduğunu ilk baştan anlamam lazımdı girmiştim bir kere çıkış yoktu sadece cesetim çıkardı.

Üstler kötüydü ayrımcılık çoktu bir nevi buraya gelenler kodlanmıştı hepsi aslında birbirinden haberdar'dı nesilden nesile geçilmişti.

Nasıl ilk başta anlamamıştım hepsi piskopat ruhlu insanlardı burası devlete çalışmıyordu batak gibi bir yerdi burası.

Elimde sadece günlüğüm vardı onu saklamayı başarmıştım.

Sona gelmiştik oramanda deli gibi koşuyordum kolum yaralıydı hayvan sesleri geliyordu dağ başındaydık normaldi.

Arkamdan geliyordu çok hızlıydı ondan kurtuluşum yoktu pişmanlığım vardı onun fotoğrafını göstermek en büyük pişmanlığım lanet olsun bilmiyordum ben ölürsem ona ne olacaktı.

Durdum koşmuyordum kaçamazdım arkamı dönüp ona baktım güluyordu pezevenk.

"Lanet olsun bırakın artık dayanamıyorum!"

Var gücümle bağırdım.

Elindeki baçağı seri harektelerle salıyordu. Azrailin vücüt bulmuş haliydi dışardan çok mülayim gözükürdü sonra insanın aklına girerdi manipülatif yönü vardı ayakta uyurdunuz kendiniz hakında bilmediğiniz şeyeleri onunla öğrenirdiniz.

Piskolojini altüst ederdi onun için bir çeşit oyundu bir sorun varsa kendisi keserdi cezayı işte o zaman gerçek yüzünü görürdünüz ama çok geç olurdu işte o anlarda birisindeydim.

Her şeyimi almıştı geriye o kaldı ben ölürsem onu alacak kurtuluş yok.

"Nasıl ölmek istersin?"

Kafamı salladım kendimi çocuk gibi hisediyordum hiç olmadığım kadar korkuyordum. Onun gücünün yanında benim gücüm bir hiçti tek hamlede yarıp geçerdi beni. O ve onun gibiler hep öyleydi oyunun içindeydik.

"Beni öldür, ama ona dokunma!"

Güldü.

"Cık cık sen ve o güzel bir yemsiniz, hiç bu kadar eğlenmemiştim bu sene güzel geçecek."

Deliydi hemde çok.

"Sakın, onu bulamazsın!"

"O bana gelecek benim bulmama gerek yok."

Ağlıyordum kendim için değil onun için biliyordum gelirdi onu hiç kimse tutamazdı.

"Gelmez unut onu. Sana güvenmiştim her şeyimi anlatmıştım ama sen beni arkamdan vurdun!"

Kafasını salladı.

"Sen çok güvendin, ilk değilsin son'da olmıcaksın."

İlk değildim kaç ceset vardı kaç hayat insanlar buraya devleti korumak için gelirdi, ama onlar bizi öldürürdü neden halen daha çözebilmiş değildim.

"Hiç bi'şey yanınıza kalmıcak ben ölürsem başka biri sizi çökertecek ama bil'ki sizinde sonunuz gelecek."

"Bu kadar hayal yeter!"

Üstüme doğru koştu geri çekilmeye çalışıreken bıçak kolumu keserek geçti.

Hamle yapmaya çalıştım ama nafile elimi elinin içine alarak sağ eli ile karnıma bıçağı sapladı.

Yere düştüm geri sürünmeye başladım yukardan bana bakıyordu cüsesi önümü kaplamıştı.

Yavaş adımlarla ban doğru gelip yanımda diz çöktü sonum gelmişti...

"Ah Kerem karşı çıkmaya çalışırken hayatından oldun sence'de aptalca değilmi."

Kulağıma yaklaştı.

"İyi uykular."

Cesetin önünden kalktı bir kişi daha ölmüştü pişman değildi olması gereken olmuştu. Gözlerinde'ki o korku ona yetiyordu kurbanları sadece onu eğlendiriyordu.
Bu sefer işler değişmişti bunun farkındaydı ufak tefek aksaklıklar onun için hiçti ortadan kaldırılması gereken bir engel'di.

Şimdi sadece kapana gelecek kurbanı beklemek kalıyordu.

EĞİTMEN (+18)Where stories live. Discover now