Bölüm -17 Sevda'nın kokusu

110 8 0
                                    








Emre fel -senden güzelimi var
Yalın -Zalim
Alan walker -faded







.



Her insan bir kokuyu sever ve benimser.
Kokuyu duyduğunda bir insanın kalp atışları ne kadar ileri gidebilirdi.

Kimisi deniz kokusu, kimisi ise yağmur sonrası oluşan o ıslaklığın kokusunu.
O kokuyu aldığında huzur bulur gözlerini kapatarak uzun zaman boyunca o kokuda hayat bulmak istersin.

Ben ise neden bilmiyorum duman kokusunu severdim mesela.

Küçükken karşı komşumuz olan Cevdet abiler her hafta sonu mangal yapmadan durmazlardı. Ben ise oturur camın ardından onları izlerdim, tabi fark ettirmeden.

Bizim ailemizin aksine Cevdet abi mangalı pişirirken çocukları ile uğraşmayı ihmal etmezdi. Babalarını annesine koşarak şikayet eden bu çocuklar aslında ne kadar şanslı olduklarından haberdarlar mıydı?

Pişirilen mangalın o duman kokusu belki yersem tadı kokusu kadar çekici olamazdı ancak o koku beni o zamandan cezbederdi işte.

Bir kere babama canım çektiğinden sormuştum "Baba bizde mangal yapalım mı?" Demiştim.

O zamanlarda babamdan korkardım. Ancak o gün merakım korkunun önüne geçmiş olmalıydı.

Babam bana her zaman olduğu gibi o günde alnının ortasında yarık oluşturacak kadar kaşlarını çatarak "Sen önündekini bulduğuna dua et! Mangal filan yok saçma sapan konuşma!" Diyerek azarlamış ve anneme dönerek benim çenemi kapatmasını söylemişti.

O günden sonra bir daha sormaya çalışmamıştım elbette. Sonralarda ise mangal yemiştim ancak o aldığım duman kokusu hep güzel bulduğum bir koku haline gelmişti.

Duman kokusu hoşuma gidiyor du, ancak şuan aldığım koku beni huzurun kollarına gerçek anlamda itiyor gibiydi.

Sonsuza dek bu kokuyu solusam bıkmaz mışım gibi geliyordu. Dumanı andıran ancak duman gibi boğmayan ferahlatıcı kokuyu içime çekmek istercesine derin bir nefes aldım "Beni bu kadar kokladığın yeter sanırım, burun deliklerinden içeri girmeme az kaldı sanırım" uykudan yeni uyanmasına rağmen boğuk ve erkeksi gelen bir ses duyduğumda homurdanarak gözlerimi açtım.

Kafamı pürüzsüz ancak yastık olmayan şeyden hafifçe kaldırdım ve gördüğüm ilk şey bir kaç santimlik ara ile uyku mahmuru bir çift kara göz, dağılmış saçlar oldu.

"Çok yakından ona bakıyordum. Hemde çok yakından! Farkına vardığım şey ile gözlerim irileşti.

Adama resmen kuala gibi yapışmış haldeydim!

Kollarım koca bedenine sarılmış bir bacağımı ise onun bacağının üzerine atmıştım.

Tekrar ona baktığımda bana çarpık bir gülüş sunarak "Yastıklar işe yaramaz demiştim" birde üzerine göz kırpan Mihran devam etti "Günaydın, sen kendine henüz gelemedim ama" dediğinde ise kısa bir çığlık atarak sonunda üstünden kalmıştım.

Yastıklar diğer tarafa itilmişti. Elimi alnıma vurdum yani bu kadar da dağınık uyuyamazsın ve Ahu! Ne vardı yani yattığı yerde uyanan insanlardan olsaydım.

Elimle Mihran'ın çıplak koluna vurdum "Ya beni neden uyandırmıyor sun? Pislik!" Dediğimde bana cevabı "Uyandiracaktım ama keyfin gayet te yerinde görünüyordu"

Ona kızgın bir bakış attım. Mihran kalkarak giysi dolabından birkaç şey aldı. Dikkatimi zaten kızarmış yanaklarımı belli etmemek adına onları saçlarım ile örtmeye verdim. Giysi dolabının önünde duran kaslı vücuduna bakmamam şuan için daha iyi gibiydi.

Kırık KelebekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin