*⁠.◍. -22- .◍.*

1K 64 13
                                    

26.03.24

Yirmi ikinci bölüm;
'Beni dışarıdan yargılayanlara söyleyecek sözüm yok. Zaten dışarıda kalmaları onlara yetiyor.'

ᕙ 🍁 ᕗ

Üzerime bol gelen eşofmanla, arada bir belimi çekiştirerek yolda ilerlemeye devam ettim. Hakan'ın bedeni bu kadar büyük müydü?

En son 'gidiyorum artık!' diye tutturduğum için peşimden gelmek şartıyla sonunda, Hakan'ın teyzesinin evinden çıkmayı başarmıştım.

Evin içerisi hayvanat bahçesi gibiydi resmen, kadının beş tane köpeği vardı.

Büşra ve Medine anneleri ile nasıl anlaşıyorlardı acaba? Üstelik Hera ablanın kocası da yoktu sanırım. Tabi, telefonla konuşmasına rastlamış olabilirdim..

Büşra'nın dilinden düşmeyen Sarp abi kocası mıydı acaba? Neyse ne...

İki kıza bakmak zor olmalıydı.

Ne diyorum ben!? Sıkıntıdan milletin hayatını düşünür olmuştum! İlk önce kendi başımın çaresine baksam iyi olacaktı!

Hiçbir zaman Medine'nin veya Büşra'nın babası hakkında konuştuğunu duymamıştım. Ölmüş müydü?

Gerçi Medine evlatlık alınmıştı, en azından öyle duymuştum..

Her neyse...

Bir anlığına kaşlarım çatıldı. Ulan! Hadi herşeyi anladım, niye teyzenin evi yani!? Kadın psikolog olsa anlayacağım da, avukat ulan avukat! Hemde askeri üstte!

Oturup bana ne gibi bir nasihat verebilir? "Birkan, az yavaş lan. Sanki virüs varmış gibi koşuyorsun!"

Ayrıca bu durumda ne tür nasihatler duyabilirdim ki? Allah'tan Büşra ile Medine okuldaydı..

Görkem'in bağırışlarını umursamadan hızımı arttırdım. Virüs az kalır, siz direkt zombi olmuşsunuz!

"Var tabi amına koyim! Sizden alâ virüs mü olur!?" diye homurdandım. "Arabayla bırakırdık biz seni, niye yürüyorsun ki? Evin uzak hem! Birkan dinliyor musun sen beni?!"

Hakan'ın konuşmalarına göz devirerek, karşıya geçerken konuşmaya başladım. "Ben sizinle bir daha aynı arabaya biner miyim sence? Bende o göz varmı?"

Karşı kaldırıma çıkarak hemen, az ileride ki durağa doğru ilerledim.

Kaybettiğimi sandığım telefonum tahmin edin kimin cebinden çıkmıştı? Evet, evet Hakan beyin!

Ben 'polisi arayacağım!' dediğim zamanda da eşek gibi sırıtıyordu. Meğerse kaşla göz arası telefonumu ceplemiş..

Boş olan durakta yanıma gelen Görkem ile Hakan'a kısa bir bakış atarak gelip geçen arabaları izlemeye başladım.

"Yanına oturabiliyor muyuz bari?" Hakan dalga geçer gibi söylediği birkaç cümle ile çoktan yanımdaki boşluğa oturmuştu bile.

Yüzümü buruşturarak, "Bunu oturmadan sorsaydın keşke" diye mırıldandım.

Ufak bir kahkaha döküldü dudaklarından. Oturmak yerine başımda dikilen Görkem'e aşağıdan saniyelik bir bakış attım.

Saniyelik bakışımı yakalayarak anında göz kırpmıştı. Gözlerim hafifçe aralanırken hemen önüme döndüm.

"Dolmuşun geleceği yok gibi?" Başımdan aşağı mırıldanan Görkem'e hak versem de, "Gelir birazdan otursana?" dedim varla yok arası bir sesle.

Kafamdan aşağı niye duruyorsun yani!?

Ceberut Kölesi / Texting Serisi -1- [BxBxB]Where stories live. Discover now