22

267 69 99
                                    

"Sizinle hiçbir yere gelmem ben artık," dedi Harry kendisine emrivaki yapan öğretmenine. "Senaryonun sonunda hep aynı şey oluyor çünkü."

Zayn amansız bir kahkaha attığında, Louis ona dik dik baktı. Kendisine atılan bakışları gören Zayn'se hiçbir şey dememiş, sadece omuz silkmişti.

"Kalk, Harry."

"Kalkmayacağım, Bay Tomlinson."

"Ya şimdi kalkarsın, ya da kimseyi umursamadan seni buradan kendim kaldırırım."

Harry etrafa şöyle bir baktı çekinceyle. Neyse ki kendisinin aksine onları dikizleyen yoktu. Yine de tedirgin olmuştu.

"Yapamazsınız."

"Emin misin?"

Harry ofladı. Hiç de değildi.

"Burada söyleyebilirsiniz her ne diyecekseniz. Tabii yine bana daya-"

"Harry," dedi Louis sert bir sesle.

Ondan kaçışının olmadığını anlayan Harry, çaresizlikle Zayn'e baktı. O da durmuş, kendilerini tenis maçı izler gibi izliyordu. Sonunda tekrar ofladı ve Zayn'e, "Eşyalarım sana emanet," dedi ayağa kalkarken.

Louis tek kelime etmeden yürümeye başladığında, arkasından kendisini takip eden gencin farkında olarak rahatça atıyordu adımlarını. Harry ise onun aksine epey rahatsızdı, çünkü olası bir durumda ne tepki vereceğini kestiremiyordu.

Ya yeniden ona yaklaşırsa ne yapacaktı? O böyle yaptığında tamamen tutuklaşıyor, kasları sanki tüm hükmünü kaybederek Bay Tomlinson'a boyun eğiyordu. Neden böyle olduğu hakkında bir fikri yoktu, çünkü en başından beri onun gibi tiplerin ilgisini çekmediğini savunuyordu.

Savunmaya da devam edecekti.

Fakat bu tezi, Bay Tomlinson'ın yörüngesine girdiği anda çürümeye başlıyordu garip bir şekilde. Merak ediyordu; onun gibi bir adamın nasıl insanlardan hoşlandığını, birisinden hoşlandığında nasıl bir kişiliğe büründüğünü, ya da karşısındaki kişiyi tolere edip edemeyeceğini.

Çünkü her ne yaparsa yapsın, kendi sınırlarına epey sadıktı bu adam. Sinir bozucu şekilde, evet.

Birlikte binanın arkasına geçtiklerinde, Bay Tomlinson binaya sırtını yaslayarak durdu. Harry de onun karşısında durduğunda, bir süre kendisine dikkatle süzen mavi gözlerin ardında neler döndüğünü anlamaya çalıştı.

Gözlerinin ardında her ne saklıyorsa, bakışları çoğu zaman dolu dolu oluyordu. Fakat onun kasvetli ve ürkütücü bir şekilde bakan gözlerinde geçen alfabeye hakim değildi Harry.

Harry istemsizce, "Neden öyle bakıyorsunuz?" diye sordu çünkü bu bakışlardan hoşlanmıyordu. Sanki eti kemiği sıyrılıyor, ruhu o bakışlar ardında çıplak kalıyordu. Sakladıklarını bile düşünmüyordu o anda, çünkü asıl kişiliği sakladıklarından daha önemliydi.

Bay Tomlinson da asıl önemli olan buymuş gibi bakarken, rahatsız hissetmeden edemiyordu Harry.

Louis, "Nasıl bakıyorum?" diye sordu nasıl baktığını bilse bile.

"Bir şey arar gibi, içimdeki bir şeyleri alıp terazinizde ağırlığı ne kadar gelecek diye tartar gibi," dedi Harry de nedense o an savunmasız hissederken. Böyle hissetmekten nefret ediyordu ve bu, paralel şekilde Bay Tomlinson'dan da nefret etmesine sebep oluyordu.

Kendisini özgüvensiz hissettiren, toksik insanlardan her zaman uzak durmak hayat prensibi gibi bir şeydi onun için. En başında ailesine saygısından yapıyordu bunu, onlar her zaman üzerine titreyip Harry'yi dikkatle büyütmemiş olsalardı, Harry'nin aklına bile gelmezdi tehlikeli insanlardan uzak durmak.

Fake Account// Larry StylinsonWhere stories live. Discover now