23. Bölüm: Yağmurun arasında kaybolan gözyaşı

73 11 19
                                    


"Sen ve ben en başından beri bu evrene aittik."

"Ne demek istiyorsun?" Dedi Jisung, sesi ağladığı için boğuk çıkmıştı. "Bu evrene ait değilim ben, benim annem babam ablam en yakın arkadaşım her şeyim o evrendeyken ben bu evrene ait olamam."

Minho Jisung'un kolunu tutmayı bırakıp elini omzuna sarmıştı, sessizce gözyaşları gözlerinden süzülen çocuğa destek olmak için kendisine yaslanmasına izin verdi.

"O evrende hiç var olmamalıydın Jisung. Tüm tanıdıkların ve bedenin diğer evrende olsa da ruhun her zaman buraya aitti. Tanrının senin için planı buydu." Jeongin, bu durumu çoktan kabullenmiş ve kendisinin bu evrende olması gerektiğine inanmıştı. Davranışları bunu gösteriyordu, Jisung'un gözünden böyle görünüyordu.

"O evrende neden doğdum o zaman? Oraya ait değilsem neden oradaydım? Tanrının planı oysa o plana kim uymadı da ben orada var oldum? Delinin tekisin sen!" Jisung gözyaşlarına rağmen sinirli surat ifadesiyle yapıştı Jeongin'in boğazına. Kıyafetin yakasından tutup onu sıkarken Jeongin'in ifadesiz yüzü onu daha çok delirtiyordu.

"Anlatsana, bu kadar çok eminsen nedenlerini de anlatsana" diye bağırdı Jisung Jeongin'in yüzüne doğru. Minho'nun ellerini kolunda hissediyordu ama Minho onu geri çekmek için hiçbir hamle yapmıyordu. Sanki Jeongin'i yumruklasa ona destek olacak gibiydi.

"Eminim ama ben tanrı değilim Jisung. Sadece gözlemlerim bana bunu gösteriyor." Jeongin yakasındaki ellere tutunurken onları yavaşça aşağı bırakmıştı. "Biliyorum, kabullenmesi zor ama bu evrene alışmaya çalış."

"Saçmalık" dedi Jisung, ıslak yanaklarını silmiş ve Minho'nun elinden kurtulup geri çekilmişti. "Ben bu evrene alışamam, bu evrenin Jisung'u olamam." Kendince sayıklarken o an ortamdaki Jeongin ve Minho yok olmuştu. Her şey boşlukta sallanıyordu, Jisung kendini bembeyaz bir çukurda gibi hissediyordu.

Bildiği tüm gerçeklerin paramparça olduğuna şahit oldu, bu evrene alışacaktı öyle mi?

Bunu yapamazdı. Bunu yaparsa kendi evrenine ihanet edecekti. Annesini bırakamazdı, iyi bir insan veya mükemmel bir anne değildi belki ama annesiydi o Jisung'un. Uykusunun en güzel saatinde kafasında bir baskı hissederdi Jisung geceleri, annesinin yumuşak dudakları dokunurdu saçlarının arasına. Babasını da bırakamazdı, babası Jisung'a sevgisini çok göstermezdi belki ama Jisung bilirdi babasının ona gurur duyan bakışlarla baktığı zamanları iyi bilirdi. Şimdi o bakışlardan ve buselerden mahrum nasıl yaşardı? Onlar olmadan kimden güç alırdı?

Ayrıca Felix ve Jane vardı. Jane'e bir söz vermişti, beraber doktor olup kasaba kasaba gezeceklerdi. İhtiyaç sahibi hastaları tedavi edeceklerdi. Felix ile de o çok istediği ülkeleri gezeceklerdi. Fransa'dan başlayıp New York'a kadar gideceklerdi.

Jisung bedeninin sarsılmasıyla girdiği transtan çıktı. Gözlerinin içine bakan Minho'nun endişesi göz bebeklerine yansımıştı. Jisung o parlayan gözde kendini gördü, fazlasıyla aciz ve küçük duruyordu.

"Jisung iyi misin?" Dedi Minho, sonunda bir tepki almayı başarmıştı. "Değilim" dedi Jisung, değildi. Ne yapacağını ne tepki vereceğini bilmiyordu.

"Bir şekilde hallederiz Jisung. Geri dönmenin yolu elbet vardır, kendisi de dedi o tanrı değil. Sadece gözlemlerden ulaşmış bu sonuca."

Jeongin, gelen telefon çağrısıyla ortamı çoktan terk etmişti. Jisung ve Minho nehrin yakınında baş başa kalmışlardı.

Jisung Minho'nun sözlerine tutunmak istedi, o güven veren bakışlar kendini iyi hissettiriyordu. "Ya ömrümün sonuna kadar burada kalırsam Minho" dedi Jisung, sesi titremişti.

AnotherDonde viven las historias. Descúbrelo ahora