Boş Koridordaki Çığlıklar

115 20 22
                                    

Eski, derme çatma evin içinde sadece kuru öksürük ve benim hıçkırık seslerim duyuluyordu. ben kendini suçlu hissettiğim için hıçkırıklarıma ve göz yaşlarıma hakim olamıyordum. Az daha yetişemeseydim çok kötü sonuçlara maruz kalabilirdik. Astım hastalığını Gökhan sayesinde gayet iyi biliyordum ve kötü sonuçlarını fazlasıyla gözlemlemiştim. Buğra öksürüklerinin ardından hızla ayağa kalkıp dizimin dibine oturdu. 

Benim suçumdu hepsi, yürüyebilseydim böyle olmazdı. "Baran, sil gözlerini abim. Ağlama. Senlik bir şey yok, benim hatam. Sigara kokusundan dolayı tetiklendi. Kutuları da oraya ben attırmıştım zaten yolda duruyorlardı." Öksürüklerinin arasında çocuk gibi hıçkıra hıçkıra ağlayan beni sakinleştirmeye çalışıyordu. "Benim hatam." Hızla savunmaya geçti Buğra. "Hayır, senle bir ilgisi yok, benim dikkatsizliğim. Deme öyle." 

Biraz bile hissetseydim bunların hiç biri yaşanmazdı. "Özür dilerim Buğra, özür dilerim." Kollarımı dizlerime atıp yılların hırsını, ağlamalarımla çıkarmıştım. Çok korkmuştum bir kere!

Buğra sandalyemi içeriye çekip kollarını bana sardı. "Geçti, geçecek. Bak bana, öksürmüyorum artık." Evet, öksürmüyordu. "İyi misin?" Başını salladığında kollarını çekip göz yaşlarımı silmişti. "Yarın için eşyalarını topladın mı?" Yani daha gitar ile resimlerimi almam gerekiyordu ama çoğu bitmişti. "Çoğu hazır yarın da diğerlerini hallederim. Kahvaltı yaptın mı sen?" Evet anlamında kafasını salladığında aklına bir şey gelmiş gibi bana döndü. "Sana bir şey soracağım. "

Mutfağın önündeki kutular kalkınca içeri geçip dolabı açtı "Sor tabi." "Dolapta neden 4 poşet yeşil elma var?" Mutfağa yöneldiğimde dolabın o pis kokusu burnuma doldu. "Nerden fark ettin onu sen ya." Elmadan bir ısırık alınca dolabı geri kapattı. "Dolapta biradan ve yeşil elmadan başka bir şey olmayınca fark etmesi de zor olmuyor haliyle." Haklıydı. "Ben yeşil elmayı çok severim. Aç kalırım susuz kalırım ama yeşil elma olmazsa olmaz yani. Eskiden biriktirdiğim paralarla alıyorum her bittiğinde." Kaşlarını kaldırdığında pes ettim. "Tamam bizim çakma pederden araklıyordum. Ama yeşil elma kırmızı çizgimdir. Almıyordu." 

Gülümseyip başını salladı. "Gel hadi dışarı çıkalım." Dolaptaki elmanın birini bana attığında kemirmeye başlamıştım. "Nereye gideceğiz ki?" Bilmem dercesine kafasını salladı. "Hep senin hayalinle büyüdük biz. Ama bir gün bulma ihtimali hiç aklımıza gelmemişti, senin özleminle büyüdük." Onlar içinde çok  zor olsa gerekti.

"Açıkçası Boranla da pek gezemeyiz o yüzden bir kardeşle nasıl gezilir, nereye gidilir pek bilmem. Ama senin istediğin bir şey varsa okeyim." Düşündüm, düşündüm ve tekrar düşündüm ama aklıma bir şey gelmemişti. Buğra konuşunca düşüncellerimden koptum. "Bana hobi ve fobilerinden bahsetsene. Seni tanımak istiyorum." 

Biraz kendimden bahsetmiştim. Uğraştığım işlerden ve yeteneklerimden. Buğra  şaşkın bakışlarını istese de gizleyemiyordu. "Bak sen şu işe. Demek resim yapıyorsun." Aslında yeni başlamıştım ve pek başarılı olduğum söylenemez. "Yani çok bir şey değil aslında. Bazı basit şeyler." "Annemde resim yapıyor. Demek ailemizde iki tane ressam varmış." Ailemiz...

Ne ara ailelerine dahil olmuştum?

Bir kaç saat bana kendini anlattı, aileden söz etti. Ama zamanı gelince onlar sana kendilerini anlatsın deyip ağzını açmamıştı. Evin tüm camları açık olunca koku hafiflese de ev buza dönmüştü. Benim bol gelen bir kazağım vardı onu alıp Buğraya verdiğimde küçük gelse de kabul etmişti. 

Akşam olduğunda ne yapmam gerektiğine  karar verememiştim. Bizim hiç bir zaman düzenli bir yemek biçimimiz olmazdı. Zaten kazadan sonra hiç babamla oturup yemek yememiştim. Ayda yılda bir dolaba bir şeyler atar giderdi. Bazen getirdikleriyle yemek yapardım bazen de cebinden araklar internetten yemek söylerdim. Tabi her zaman bu kadar şanslı olamazdım. O gecelerde de çok kez yatağa aç girdiğim olmuştu.

Cam ParçamWhere stories live. Discover now