~22~ Görü

51 13 23
                                    


|Arayı açıyoruz kusura bakmayın çünkü oy ve yorum gelmiyor.

Bu kitabı kuvvetle muhtemel 40 bölümde bırakacağım hatta belki daha kısa. Beklemediğiniz bir anda 'final' olursa şaşırmayın diye diyorum.

İyi okumalar...

-

Yoongi ile biraz daha lafladık ve sonunda Hoseok'un yanına gideceğini söyledi. Onayladım. O ikisi meyve toplarken ben de bahçede dolanmaya başladım. Bahçenin girişinde bir çiçek çelengi vardı ama sahte çiçekti. Bahçenin içinde ise sadece gerçeklik vardı fakat kurumuş bir gerçeklik. Yoongi bu bahçeyle Sehun unnie'den ayrılmadan önce ilgileniyorsaydı bu, uzun süredir buraya  adım atmadı demekti. Neyse ki ben varken sulamaya gerek yoktu.

Solmuş olsa da hala çiçek oldukları belliydi. Derin bir nefes alıp sola doğru ilerledim. Bu bahçe malikaneye ait değildi sanırım, çünkü etrafında bir duvar ya da örgü tel falan yoktu. Sadece malikanenin bulunduğu bölgedeki bir bahçeydi. Solmuş bir çiçek topluluğunun yanına geldiğimde çömeldim. Umarım ölmemişlerdir yoksa onları düzeltebileceğimi pek sanmıyordum. Ama belki kanım yapardı, bilmiyordum.

Elimi çiçeklerin üzerinde gezdirdim ve sadece onları iyileştirmeye odaklandım. Gözlerimi kapattım. Tehlike anında ortaya çıkıp parlayan sembolüm, acaba her güç kullandığımda da ortaya çıkıyor muydu? Çünkü ben hissetmiyordum, birine sormam gerekiyordu. Bana göre o sembol sadece tehlike anında ortaya çıkıyordu.

Kısa bir süre sonra gözlerimi açıp çiçeklere baktığımda gözlerim irileşti. Onları kesinlikle böyle görmeyi beklemiyordum. Sevinçle resmen çığlık atarcasına bağırdım.

"Çocuklar!"

Yanıma koştuklarını fark ettim. Hoseok telaşla konuştu.

"Sunyeon! Ne oldu, neyin var!?"

"Sunyeon!"

İkisini de fazla endişelendirmiştim galiba. Kahkaha attım.

"Şuna bakın!" diyerek çiçekleri işaret ettim. Az öncekine göre capcanlı ve rengarenk olan çiçekleri. İkisi de eğilerek çiçekleri kokladı. Bense sevinçten öylece duruyordum sırıtarak.

"Çok güzel korkuyorlar. Ama hala anlamıyorum," dedi Hoseok ve bana baktı. Kaşlarımı çattım ve ben de ona baktım.

"Neyi anlamıyorsun?" diye sordum.

"Yoongi hyung yüzünden...o çiçeklerin hepsi ölmüştü. Ama sen onları dirilttin. Sunyeon onlar soluk değildi, onlar ölüydü."

Gözlerim irileşti. Ölü mü? Solmamış mı? Ben ölü bitkilere yeniden hayat mı vermiştim? Bunu ben mi yapmıştım? Gülümseyen yüzüm şaşkınlığa kapılmıştı. Ben...ölü bitkilere hayat vermiştim? Başımı yavaşça çiçeklere çevirdim. Hepsi çok güzeldi, renk renkti ve farklı türlerdendi. Ben sadece birine dokunmuştum, sonra gözlerimi kapatmıştım. Ama dokunduğum çiçeğin bulunduğu bölgedeki tüm çiçekler canlanmıştı. Üstelik çoğu da bana fazlasıyla uzaktı.

Yoongi ayağa kalkıp arkasına dönmüştü ve sonra yeniden bana dönüp elini omzuma koydu.

"Ayağa kalk Yeon, bunu görmen gerek."

Hoseok Yoongi'nin sözleri üzerine benden önce ayağa kalkıp etrafa bakmıştı. Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Daha çok gururlu gibiydi.

"Sen var ya..." deyip duraksamış ve sonra devam etmişti.

"Sen var ya harikasın Sunyeon!"

Vampire Mansion⁴ : TilkiWhere stories live. Discover now