2.Bölüm

87 15 5
                                    

    

        Sınıfa geldiğimden beri karşımda ki boş tahta ile bakışıyor ve aşırı bir konsantre ile düşünüyordum. Şeyma hiç kimseyle konuşmazdı onu bir ben bir de ailesi bilirdi. Kime ne yapmış olabilirdi ki? Bir insanın başına bu denli büyük birşeyin gelmesi için çok büyük düşmanları olması gerekirdi, çünkü basit bir kavga yüzünden birini öldürecek halleri yoktu herhalde. Peki bunu geçtim benim duyduğum o ses neydi? Kimdi? Gecenin o saatin de oradaysa ve bunu diyorsa bir şeyler bilen biri olabilirdi veya da katil.

      Peki bana neden böyle bir şey söyledi? Yoksa aslında böyle bir şey yok ve olayın etkisiyle benim saçmalamammıydı? Çünkü o an da sağlıklı düşünemiyordum.

     Kafamda bu düşünceler dolaşırken birer birer öğrenciler de gelmeye başladı. Bir kaç dakika da sınıf dolmuştu. İçeri her girenin gözüne ilk ben mi çarpıyordum? Alnımda 'Hey ben yeni geldim!' falan mı yazıyordu?Eğer bende bir gariplik yoksa bu denli öküz misali bakmalarının onlarda bi sorun olduğunu düşünmeye itiyordu beni. Aradan beş dakika gibi bir süre geçmişti ben elimdeki telefondan yansımama bakıyordum, biraz fazla daldığım için zilin çalmış olduğunu hocanın geldiğini fark edince anlamıştım.

     Hocabın sınıftan içeri daha ilk adımını atması ile birlikte sınıftan homurdanmalar yükselmeye başladı sanırım bu kadını sevmiyorlardı. Kadın çatık kaşlı, gözlüklü, Saçları sarının en açık tonu olmasına rağmen onu asla yaşlı göstermiyordu ama yaşlı olduğu belliydi. Saçlarını tepeden sıkı bir topuzla toplamış. Oldukça pak görünüyor ve bilge bir kadına benziyordu.

     “Herkese günaydın.” Dedi. Onaylanma mırıltılarını duyunca istediği cevabı almış olacak ki önce elinde ki dosyaları masaya koydu ardından kendi de oturdu. Elinde ise masaya koymadığı bir kaç kağıt vardı. Kağıtlara kalemle bir şeyler not almaya başladı bende gözlerimi hocadan çekip göz ucuyla bütün sınıfa bir göz attım. sınıfta ki uğultular hala devam ediyordu. Benim asıl dikkatimi çeken şey ise sınıftakilerin çoğunun tanınmış ailelerin çocukları olmasıydı. Simalarından kolayca tanıyabildiğime göre öylelerdi herhalde. Ben de bilerek bu sınıfa nakil edilmiştim büyük ihtimalle, aman ne güzel seçilmiş insanlarız!

     Susmak nedir bilmediğini düşündüğüm insancıkların sesleri az öncekine oranla daha da artmıştı. Bu hocayı rahatsız etmiş olacak ki boğazını temizleyerek pek de hafif olmayan bir şekilde öksürdü, istediğine ulaşıp herkesin dikkatini çekmeyi ve susturmayı başarınca ise hızla gözlerini öğrencilerin üzerinde gezindirmeye başladı. Bende kimse ile göz göze gelmemek adına etrafı incelemeyi bırakarak önüme döndüm ve ellerimi önümde birleştirerek parmaklarımla oynamaya başladım.

     Hocanın delici bakışları bütün bedenlere yavaş yavaş değip eriterek geçtikten sonra, en son bende durdu. Bunu hissetmiştim ve göz göze gelme ihtiyacı hissederek başımı hafifçe kaldırıp bende hocanın yüzüne baktım. Yaklaşık on saniyelik bir bakışmanın ardından derin bir nefes aldı, ardından ise gözlüklerini çıkarıp masanın kenarına koydu ve tekrar bana döndü.

     “Sen şu yeni gelen öğrencisin değil mi kızım? ” Dedi. Diğerlerine nazaran sesi bana karşı daha hafif bir tonda çıkmıştı. Hocayı hızlıca başımla onaylayarak kendimi tanıtmak için ayağa kalktım, bu andan nefret ediyordum ne gerek vardı ki tanışmaya falan, bence hiç gerek yoktu. Derin bir nefes aldım ve ayağa kalkarak şu tanışma faslını başlattım.

    “Merhaba ben Almila on yedi yaşındayım, buraya Fevzi Nuri Aktaş li-” Kapının çalmasıyla sözüm kesildi. Tam da bitirecektim konuşmamı ama ya! Tüm sınıf dikkatini kapıya vermişti. Bende ki, şans uçan bir maymun hayal edin onda bile yoktur! İçimden sövme faslına geçerken bir yandan bende diğerleri gibi kapıya bakıyordum fakat bir farkla, ben hala mal gibi hala ayakta duruyordum. Tam da söyleyip yerime oturacak ve bu stresten kurtulacaktım. “Hah sen öyle san Almila sende bu şanssızlık varken daha çok oflarsın.” Sen sus iç ses!

BALTA /ARA VERİLDİWhere stories live. Discover now