3.Bölüm

76 15 7
                                    

                           son dört

İnsan yaşadığı sürede değişir duyguları, üzüntüyü de barındırır içinde sevgiyi de, ama bunları yok edecek kadar güçlü olan nefreti de.
            
🪸

     Acaba karar ne olacaktı? Anneme dün bu konudan bahsettiğim de kavga etmiştik bu olayı unutmam gerektiğini daha fazla irdelememin bana hiç bir yararı olmayacağını söylüyordu, ama yine de o duruşmaya gidecek bizzat birinci kişiden izleyecektim çünkü verdiğim ve yerine getirmem gereken bir söz vardı ortada. Zaten olay gecesinden sonra dava ile ilgilenen avukatla da sürekli irtibat halindeydim, gizli de olsa.

     Aylin hanım, dava ile ilgilenmesi için tutulan avukat, işin de oldukça iyi orta yaşlarda güçlü bir kadındı. Bu düşünceler de boğulduğum sırada dikkati mi ve bu sessiz havayı dağıtan şey ise duyduğum arama sesi olmuştu.

     Hemen elim de ki telefona baktım fakat ekran da her hangi bir armaa gözükmüyordu, çalan telefonun benimkisi olmadığını anlayınca bu sefer de gözlerimi savaşa çevirdim. Tahmin ettiğim gibi çalan onun telefonuydu, o da bakışlarını benden tarafa çevirdi ve elinde ki  telefonu göstererek konuşması gerektiğini işaret etti, bu hareketine karşılık onu hızla başımla onayladım ve arkasından gidişini izledim, aslında sabahtan beri bu anı bekliyordum.

    Savaş bir kaç metre ilerideki cam duvarın önüne gitti ve telefonu lulağına götürerek konuşmaya başladı. Ne konuştuğunu duyamıyordum, açıkçası şuan pek umrumda da değildi. Elimi hızla cebime attım ve yerden bulmuş olduğum daha için de ne olduğunu bile bilmediğim, cebimde buruşmuş olan kağıdı cebimden çıkardım. Kağıt dörde katlanmış, dışında kırmızı lekeler olan eskitilmiş ya da eski bir kağıttı. O an kağıdı tutan elimin titrediğini fark ettim bu anı daha fazla uzatmamak için saatlerdir yapmak istediğim şeyi yaptım. Kağıdı açtım...

***

     “Evet Işıl evet, nasıl olabilir bu?” dedim telaşlı bir sesle. Işıl ile birlikte yaklaşık bir saattir odanın içinde volta atıyorduk.
     Yazan şeyi okumamla birlikte hemen Işılı arayıp acil buluşmamız gerektiğini söylemiştim ve Savaşa haber vermeden hızlıca gitmiştim yanından, neden gittiğimi sorsa söyleyemeyeceğimi bildiğim için haber vermek istememiştim biraz da, yalan söylemek istemiyordum gerçeği de öyle.

     Işıl, kendisi kuzenim olur. Benden bir yaş büyük, normalde üniversiteye gitmesi gerekirken o beni de bekleyip beraber yurtdışında bir üniversiteye gitmek istediğini söylemişti, tabi benim de onayımı alınca menzuna kalmıştı bu sene de üniversiteye gidecektik bu yüzden benim mezun olmamı bekliyordu. ‘Başın da ki belaya rağmen hayallerinden bu denli rahatça bahsedebilen koca yürekli Almila!’ Sen sus iç ses! Bende tabi ki de başım bela da olunca her zaman olduğu gibi yine ilk olarak Işılı aradım. O da zaten arkamı toplamaya alışık olduğu için şaşırmıyor artık canım kuzenim.

     “Kızım, bu kağıt sana nerden gelecek başka sana çarpan o çocuk koymuştur.” Dedi kendini koltuğa atarak. Şuan kelimenin tam anlamıyla ikimizde tutuşmuştuk. “İyi ama nasıl koyacak ki, bana çarpıp yere düşürdükten sonra hızlıca koşarak inmişti merdivenden bırak yüzünü görmeyi çarpmasa yanımdan geçtiğini anlamazdım.” Dedim. Işıl'ın yanına oturup başımı ellerimin arasına aldım ve sesli düşünmeye devam eden Işılı dinliyordum. İkimiz de o kağıtta yazılan şeyin neyi ima ettiğini iyi biliyorduk ve bu ikimizi de ilğilendiren en korkunç olay olabilirdi, Işılla daha öncede bir çok olayı beraber atlatmıştık ama bu sefer ki bizi de aşıyordu, hemde çok fena... Tam ne yapmamız gerektiği hakkında soru soracağım sıra da ise aklıma gelen şeyle birlikte bu kağıt mevzusunu şuanlık ertlememin doğru olacağına karar verdim en azından iki üç saatliğine.

BALTA /ARA VERİLDİWhere stories live. Discover now