21

108 21 2
                                    

not: bu bolum chenle'nun bakis acisi kullanarak yazilmistir iyi okumalar!

tedirgin hissediyordum.

tam anlamıyla bunu hissediyordum. bugün okulda kun-ge'nin arkadaşı beni çağırmıştı. ben kun-ge'ye bir şey olduğunu düşünüp gitmiştim hemen. fakat arkadaşının amacı farklıymış. elime bir not kağıdı bırakıp açıp okumamı söylemişti. başta bir şey olduğunu sansam da işin aslına bakınca bunun bir aşk mektubu olduğunu görmek beni derinden yaralamıştı ben onu abim gibi görüyordum.

benimle konuşmak istediğini söylediğinde abilik hatrına kabul etmiş ve jisung'a haber vermemiştim. daha doğrusu verememiştim.

birlikte kafeye gittiğimizde bana söylemek istediği şeyleri söylerken benim aklım jisungtaydı. ona karşı başından beri olan ve savaşmak zorunda kaldığım hislerimle birlikte onu düşünüyordum. aklım, fikrim ondaydı. karşımdaki beden hala beni ikna etmeye çalışıyordu ve açıkçası bu sinir bozucuydu. reddetmeme karşın hala konuşunca sinirle ayağa kalkıp ona bağırmış ve kafeyi terk etmiştim.

yürüyordum.

nereye gittiğimi bilmeden, öfkeyle yürüyordum.  arkamdan gelen seslerle daha da hızlanmıştım çünkü içi öfkeyle dolu olan reddedilmeyi sindiremeyen o çocuk peşimden geliyordu. karşıma çıkan ilk ara sokağa girdim. yarı yarıya bir şansım vardı. ya ara sokak devam edecekti ya da beni karşılayan çıkmaz bir sokak olacaktı.

ve tabiki çıkmaz sokak karşıladı beni. demiştim yarı yarıya bir şansım vardı, şansım çıkmaz sokağı seçmişti. yürümeye devam ettim, kapana kısılana kadar arkamdaki küfür ve adım seslerini duyabiliyordum; bu çok korkunçtu.

evet en sonunda kapana kısılmıştım. arkamı döndüğümde gördüklerimle şaşkına dönmüştüm. jisung çocuğun arkasında belirivermişti. bunu beklemiyordum. bu da demek oluyor ki bizi takip etmişti. bana baktığında gözündeki öfke ve endişeyi net bir şekilde görmüştüm bu da yerimde sinmeme neden olmuştu.

o çocuğun kulağına bir şeyler fısıldayıp bana bakmıştı. çocuk alelacele ortamı terk ederken ben ise jisung'a yaklaşmıştım. bana meraklı ve endişeli gözlerle bakıyordu.  ben de öyleydim, onun burada olması ve beni kurtarması sanırım bir mucizeydi.

hiçbir şey söylemedim, o da konuşmadı. bedenimin ve ruhumun aynı anda beni dürtüklemeyle gözlerim çoktan kaymıştı dudaklarına. boy farkımız vardı ama o kadar çok değildi. parmakucuma uzanıp dudağına samimi, duygu dolu ve bir o kadar da tedirgin eden bir öpücük bıraktım.

bu savaşı kaybetmiştim bunu düşünüyordum. karşımda donakalmış çocuktan uzaklaştım ve arkama bakmadan oradan kaçtım.

ve şimdi buradayız dostlar jisung kapımda ve benim açmamı bekliyor. dediği şeyler çok inandırıcı değil gibi ancak kalbim buna inanmak için can atıyor sanki. yerimden kalkıp kapıya doğru ilerledim. bedenim zangır zangır titriyordu. kapının kulpunu tuttuğumda sesli bir nefes verdim. jisung'ta bunu duymuştu sanki.

"korkma ve aç kapıyı chenle." sesi o kadar derindi ki, sesine bile ayrı hayrandım.

inceldiği yerden kopsun artık. kulpu indirip kapıyı açmıştım. karşımdaki çocuk sırtındaki çantasını yere bırakmış, beni baştan aşağı süzmeye başlamıştı. bu garip olduğu kadar da hoş hissettirmişti.

bir güç beni içeri itmiş kapıyı kapatmıştı. elleri belimde dudakları dudaklarımdaydı. hareketi aniydi ancak kalbimi eritmişti. şaşkınlığımı kenara bırakarak hayata döndüm. karşımda beni öpen bir park jisung vardı.

kollarımı boynunda birleştirmiş, ahenkle dans ediyordu dudaklarımız. uyumluydu, uyumluyduk. ruhum gıdasını alıyordu ve inanın bana bunu sonsuza dek yapabilirdim. dudaklarını dudaklarımdan ayırmış, alnını alnıma yaslamıştı.

"çok aptalsın chenle, kaçacak kadar aptal."

"geleceğini biliyordum jisung."

son bir öpücük daha bırakıp dudaklarına elinden tutmuş onu salonuma getirmiştim. anladığım kadarıyla onunda bana karşı olan hisleri vardı.

"seni keyfi öpmediğimi biliyorsundur umarım chenle. sana karşı hislerim var, senin de öyle olduğunu umuyorum."

başından beridir vardı hislerim. onu ilk gördüğümden beri, aklımda fikrimde o vardı. çıkmıyordu ki beynimden, kalbimden.

" her şeyin farkındayı jisung ve benimde sana karşı olan hislerim var ve sandığından daha büyük."

ilk andan son ana kadar ne varsa anlattım ona arada gülüyor, arada şaşırıyor bazen de kızıyordu kendine. ama tepkileri oldukça tatlı ve şekerdi.

"birlikte uyumak istiyorum."

karşımda bebekten farksız bir çocuk vardı ve saate baktığımda saat on olmuştu bile. o yerinden kalkıp yukarı çıkıp pijamalarını giyip geleceğini söylemişti. onu onaylarken bende yatağımızı hazırlamaya karar vermiştim.

dediklerimizi yapmıştık.

şimdi kucak kucağa benim yatağımda uzanıyorduk.

"bebeğe benziyorsun chenle."

"seni görünce bebeğe dönüşüveriyorum jisung."

ve bir öpücük daha.

aşkımdan yanıp sönerken huzurla öpücükten sonra kollarımı ona sarıp sıkıca sarılmış kendimi onun kolları arasında uykuya bırakmıştım.

**
biraz uykulu yazıyorum biraz uyumam lazım iyi gecelerr hatalarım olduysa özür dilerim



komsu : chensungWhere stories live. Discover now