5. Bölüm

16 6 0
                                    

Sabah uyandığımda kendimi çok rahat ve hafiflemiş hissediyordum. Kalkıp okula hazırlandım aşağı kahvaltı yapmaya indim. Güzel bir kahvaltı sonrası okul servisini beklemeye başladım. Evet bir cadı olarak yaşamıyorum. Çünkü insanla AA süpürgen de var mı uçuyor musun diyerek ergence dalga geçiyorlar. Hayatın gerçekleriyle yüzleşmiştim ve ölümlü hayatımın hiçbir saniyesini aptal insanlarla uğraşarak geçirmek istemiyorum.

Okula gittiğimde sıradan bir gün geçirmeyi bekliyordum ta ki öğlen yemek yerken dün bana çarpan çocuk yanıma gelip oturana kadar " oturabilir miyim" diye sordu " oturdun zaten" diye ters bir cevap verdim o da devam etme gereksinimi duydu "şey rahatsız olduysan kalabilirim, sadece arkadaş olmak istemiştim" dedi ve kalktı. Kendimi gaddar ve kötü hissettim bir anlığına ama sadece bir anlığına sonra normale döndüm. Erkekler bunu hak ediyordu.

Yemeğimi yedikten sonra kafeteryadan hızlıca ayrıldım ve sınıfa geçip birkaç dersin ödevini yaptım. Erkenden ödev yapmamın nedeni evdeki pratiklerime dshs çok vaktimin kalmasını istememdi. Sınıftakiler ise buna ~göz boyamak, ineklik~ gibi kulplar buluyorlardı. Umursamayacak kadar kaliteli bir hayatım vardı. Kulaklığımın sesinden sıra arkadaşımı duymamışım bana sesleniyordu. Döndüm " kulaklığında ne çalıyor senin daldın gittin beni korkutuyorsun" dedi. O an fark ettim 45 dakikalık arada sadece aynı şarkıyı dinlemiştim. Görkem sağlam ~ hayatımın nakaratı~ telefonumun ekranını Sude' ye çevirip "güzel şarkı" demekle yetindim.

Okul bitti Sude ile aynı servisteydik bana döndü " bu aralar seni hiç iyi görmüyorum eskiden yanımıza gelirdin seni kıracak bir şey mi yaptım ya da diğerleri bişey mi yaptı" diye sordu. Beni düşünmüş olması gözlerimin dolmasına neden oldu ona kocaman sarılıp yanağına sulu bir öpücük kondurdum "hayır yer elması sadece din arkadaşlık ve okul işlerini beraber yönetemiyorum henüz" dedim. Gözlerinin içi gülerek bana baktı " Bartu Selin ve ben seni çok özledik biraz ara versen senin için sorun olur mu" diye sordu. Tabiki sorun olur ama bunu dersen kabalık etmiş olucaktım bunu bilerek "sorun olmaz aslında ama çok kalamam işlerim var evde de" dedim. Sonra geçirdiğim bir haftayı anlattım. Gözleri kocaman olmuş ağzını kocaman açmış bana bakıyordu. Konu babama geldiğinde yutkundum. Anlatmaya devam ettikçe beraber babamı zorbalıyorduk. O kadar zorbaladık ve o kadar güldük ki servisteki herkes arkaya oturduğumuz yöne baktı. Birisi kafasını eğmiş utanmış ama meraklı gözlerle bakıyordu. Aklımdan geçenlere de güldüm bakma bana çocuk sen beni seversin ben kendimi denk değiliz onu da zorbaladıktan sonra Sude' ye dönüp sakar ve utangaç erkeğimizi gösterdim. Bana çarptığını sonrasında yaşanan olayları ve bugün yanıma gelişini. Gülmekten eve geldiğimi fark edememiştim akşam 20.00'da buluşmak üzere sözleştik ve eve geçip anneme sakardan bahsettim. Annem şaşkın gözlerle "ondan hoşlanıyor musun" diye sordu afallayarak " ne - anne saçmalama komik diye anlattım zihnimi okuyabiliyorsun bak içerde sakar elemana dair başka bir şey var mı ayrıca bir erkek kadını sevemez kadını zehirler kadınlar da aşk sanar sonucu söyliyim mi boş üzüntü" annemin konuşmasına izin vermeden kalkıp odama çıktım.

Aşka inanmıyorum aynı şekilde birinin sevgisinin koşulsuz olmasına da. Bunu bana babam öğretmişti. Bunun acısını annemin gözlerinde gördüm ben. Biraz meditasyon yaptım Lilith için bir sunak kurmak istiyordum. Eksik malzemelerim vardı ve onları almak için 2 sokak arkamızdaki aktara gidip eksiklerimi tamamladım. Eve döndüğümde odamda bir köşeyi sunak hazırlamak için boşalttım. Herşeyi bitirdiğimde Sude'ye fotoğrafını attım yorumunu beklerken kapı çaldı. Annem kapıyı açtığında seslendi "kızııım Sude gelmiiş" koşarak merdivenleri çıkıyordu. Paldır küldür odaya daldı. Gözleri gene kocaman açılmıştı " şaka mı yapıyorsun çok güzel olmuş ba-yıl-dım" aynı dine mensup olmasak bile beni asla yargılamayan en büyük destekçimdi. Bir tek onun sevgisinin koşulsuz olduğunu hissediyordum.

Hazırlandıktan sonra her zaman gittiğimiz kafenin yolunu tuttuk. Çok sevimli ve sakin bir yerdi. Biz oturduk ve arkamızdan Selin ve Bartu el ele içeri girdi. Sevgili olmaları sorun değildi ama sorun gibi davranmak hoşuma gidiyordu "öğk şimdi buraya kusucamm" dedim. Kalkıp ikisine de selam verdim. Tekrar oturdum bir süre havadan sudan sohbet ettik ardından gözlerim kapıya takıldı içimde gene o tuhaf his vardı. Birkaç dakika sonra okuldaki sakar içeri girdi.
Sesli bir şekilde "şaka mı" dedim. Sesimle beraber bizimkilerin de gözleri aynı yöne çevrildi. Sude benim kolumda bir meteor çukuru oluşturmuştu. Selin ve Bartu neler olduğunu anlamayarak Sude'ye "bu kim" diye sordular Sude " Umay'ınki " dedi sinirle ona döndüm "gerçekten mi ya seninki ne kaçıncı yüzyıldayız yok benimki değil maşuk". Ne kadar sinirlendiğimi fark ettiğinde düzeltti "Umay' la arkadaş olmak istemiş ama bizim sinirli yabani ve saldırgan arkadaşımız zorbalamış" Bartu ve Selin üzülerek bakarken çocuk bizim çaprazımıza oturmuştu. Beni fark etmemişti. Göz göze geldiğimizde hafif bir tebessüm ettim. Gerçekten de zorba değildim sadece bu aralar kendimi çok da sosyal hissetmiyordum o kadar. Benim kötü biri olduğumu düşünmesini istemiyordum. Sakar bana kocaman bir gülümsemeyle cevap verdi.

Eve döndüğümde yorgunluktan ölüyordum. Olanları günlüğüme yazdım ve Lilith' e dualar etmeye başladım. Yatağıma uzandıktan sonra çakralarımı düzenlemek için bir meditasyon yaptım ve uykunun kollarına kendimi bıraktım.

~yapma küçüğüm seni kötü etkileyecek ilgini çekmesi gereken şeyler enerjini kontrol etmek insanların canını acıtıcaksın gücünü kontrol altına al~

Terler içerisinde uyandım gece saat 04.00'ı geçiyordu. Kalkıp kenara not ettim. Komodinimdeki sürahiden bir bardak su içtim ve tekrar uzandım kafamda o kelimeler tekrar ederken tekrar uykuya daldım.

Işıkla kalın sevgili okurlarım...

BİR TANRIÇA'NIN DOĞUŞUWhere stories live. Discover now