13:kaldırımda oturan kalbi kırıklar

103 17 68
                                    

Hellooo ben geldiiimm

Hosgeldim ehehehe

Bu arada kumar temali yeni bir eruri fici yazmaya basladim göz atarsanız çok çok mutlu oluruuumm u.u

Yorumlarınızı ve düşüncelerinizi eksik etmeyiiinnn 🩷🩷🩷🩷

Bölüm şarkısı-Ruelle:War Of Hearts

İyi okumalaaarrrr 🩷🩷🩷🩷

••••

Nereye gittiklerini bilmiyordu, fakat eve gitmediklerinden emindi. Geçtikleri yollar ona yabancıydı. Yabancı olduğu tek şey yollar değildi elbette. Fakat buna rağmen sakince oturuyordu. Bağırıp çağırınca, karşı koymaya çalıştığında hiçbir şeyi beceremeyeceğini biliyordu. Ama buradan sonsuza dek uzaklaşmayı ölesine istiyordu. Tek ihtiyacı yatağına girmek ve battaniyesinin altına saklanmaktı. Çocukluğunda yaptığı gibi, tüm sorunlarını yatağının dışında tutmak ve oradan hiç çıkmamayı diliyordu.

Uzamaya başlayan tırnaklarını yumuşak avuç içine batırdı. Elleri kanama raddesine gelse bile bunu yapmaya devam etti. Herkes sessizdi. Kimse konuşmuyordu. Caesar aynadan arkada oturan gence birkaç saniyeliğine baktı. Levi sessizce başını önüne eğmiş vaziyette tırnaklarıyla oynuyordu.

Ela gözler yavaşca boş yolda arabayı süren oğluna gitti. Erwin hızı fark ettirmeden indirirken bakışları dikiz aynasından Levi'a uğradı. Babasının bakışlarının hedefi olduğunda hızı arttırdı ve direksiyonu tutan elleri sıkılaştı.

İki saatin sonunda, araba ormanlık bir alanda durdu. Arabadan indiler, Erwin, Levi'a kapıyı açtı. Fakat Levi onu görmezden gelerek koltuğun diğer tarafına kaydı ve diğer kapıdan çıktı. Yürümeye başladılar. Caesar önündeydi, Erwin ise arkasındaydı. Başını hareket ettirmeden, sadece gözlerini kullanarak etrafına baktı.

Hemen şimdi koşmaya başlasaydı, yakalanır mıydı? Çok sık ağaçlar ve çalılıklar vardı, koşsa bile yönünü hareket ettirmekte zorlanırdı ve Erwin ona kolayca yetişirdi. Kaçmayı başarsa bile saklanabileceği hiçbir yer yoktu.

Merak ediyordu. Küçükken babasının bu adam yüzünden kriz geçirdiği zamanları hatırlıyordu. Kim olduğunu, babasıyla aralarında neler geçtiğini ve annesinin tüm bunlara dahil olup olmadığını öğrenmek zorundaymış gibi hissediyordu.

Üç katlı görünen, dışı tamamiyle lüks ve sağlam duran bir dağ evinin önünde durmuşlardı. Caesar cebinden anahtarlarını çıkardıktan sonra kapıyı açtı. En önden girerek ışıkları açtı, havayı güzelce kokladıktan sonra geriye çekildi ve diğerlerine yol açtı.

"Hâlâ temiz."

Erwin ile birlikte içeriye girdiklerinde Caesar ceketini çıkarmış ve koltuğa oturarak bacak bacak üzerine atmıştı. Ela gözler kendisine çevrildi yeniden. Ona asla eskisi gibi bakamıyordu. Ne Levi ona eskisi gibi bakabiliyordu ne de o, Levi'a eskisi gibi bakabiliyordu. Yaşlı ve yorgun duran gözlerin perdesi artık inmişti. Soğuk bir ton vardı göz bebeklerinde.

Kendini bu kadar çok salmamalıydı. Bu yüzden derin bir nefes aldı ve tam karşısına oturdu. Bacak bacak üzerine atarak kollarını birbirine bağladı ve aynı soğuklukta ona baktı.

"Aklında çok soru olduğuna eminim."

Levi cevap vermedi. Tek isteği söyleyeceklerini dinlemek ve buradan çekip gitmekti.

"Çekmecede neler gördüğünü biliyorum, uzun zamandır ordalardı ve uzun zamandır fark etmeni bekliyordum."

Erwin babasının yanına oturdu. Mavi gözleri Levi'a değip durdu ama Levi, sanki o yokmuş gibi davranmakta ısrarcıydı. Caesar cümlesine devam etmeye başladı.

Kırmızı Cennet/eruriWhere stories live. Discover now