13. my burger

560 80 57
                                    

İyi okumlar

"Jeongin ile aklımız aynı çalışıyor." Jisung geldikleri yeri etraflıca inceledi. Evet, diğer burgerkingler gibi aynıydı burası da.

"Canım çekti." Önündeki suyu pipetle içmişti.

Herkes başta biraz sohbet etmiş, garsonun menüyü getirip ortaya koymasıyla susmuşlardı. Changbin menüyü kendisine çektiğinde herkes aralarında konuşmaya devam ediyordu. Hyunjin ise Changbin'in kollarını dikizliyordu.

"Ne alacaksınız?" Herkes Changbin'e dönmüştü. Cıvık cıvık olan ikili dışında.

Minho, Jisung ile haşır neşir konuşurken Changbin bıkkınlıkla önlerine menüyü atmıştı. Grup buluşması kesinlikle iyi bir fikir değildi onun için.

"Seçin." Jisung, Minho'nun kollarından ayrılıp menüyü incelemişti. Yaklaşık altı dakika sadece öylece baktığında yeniden herkes kendi aralarında sohbet etmeye başlamıştı.

"Seçemedin mi güzelim?" Minho, Jisung'un yanağını okşamıştı. Jisung dudaklarını büzerek kafasını 'hayır' anlamında kafasını sallamıştı.

"Sanki hepsi aynı şey ya... bilmem seçemedim." Changbin bu cümle karşısında derin bir iç çekti. Hyunjin onun kaslarını mıncıklarken menüyü kendine çekti.

"Benim hayvanın bile senden daha güzel ağız tadı var. Sıçtığı bok kuru olunca yemiyor, yumuşak sıçınca yiyor. Tavşanda boku ayırt edecek akıl var sende yemeği seçecek akıl yok amına koyayım."

Jisung bu yaratıcı hakaret karşısında ağzını şaşkınlıkla açtığında Minho eliyle onun ağzını kapayıp kendine çekmiş ve omzuna yaslamıştı.

"Tavşanını çalarım görürsün." Minho tehdit eder gibi konuştuğunda Changbin gülümsedi.

"Vay geri zekalılar. Lise yıllarından belliydi."

Jisung ağzından Minho'nun elini çekmiş ve Changbin'e mızmızlanarak bakmıştı

"Hııı. O tavşan eskiden benimdi zaten. Bir de bana karşı kullanıyor it." Minho
gözlerini şaşkınlıkla büyütmüştü.

"Tavşan mı bakıyordun?" Jisung onu başıyla onaylamıştı.

"Evet, kahverengi bir tavşanım vardı. Sonra buna vermek zorunda kaldım. Bu piçliginden göstermiyor bana." Düşmanına kesici bakışlar attığında Changbin'in tek yaptığı şey dil çıkarmak olmuştu.

"Sen niye bu kadar gerginsin Çınbin?" Adını çarpıtarak söyleyen tilki gözlüye döndü bakışları.

"Yemek yemediğim için. Yemek yemem lazım." Menüyü kendi gözüyle inceleyip istediği yemekten herkese söylemişti. Hyunjin hala onun kaslarını dürtüyordu. Changbin en sonunda onun ellerini itti.

"Elleye elleye slime yaptın eridiler." Hyunjin gözlerini tehditkâr bir şekilde Changbin'e doğrulttuğunda onun kolunu tekrar kendine çekti.

"Herkes yemeğinin derdinde. Ben de nimetimden mahrum kalmamalıyım." Changbin'in kolunu ısırdığında Changbin onun saçını çekmişti. Hyunjin ani çığlık attığında onun omzuna vurdu.

"N'apıyorsun be!"

"Yine elimde kalır diye düşünmüştüm, pardon." Dudaklarını gülmemek için birbirine bastırdığında Hyunjin sinirle solumuştu. Herkes kıkırdarken Seungmin beklenmedik bir anda Jeongin'i kendine çevirip öpmüştü. Masadaki duygu değişimi ile 'oooo' nidaları sesli bir halde yükselirken Seungmin geri çekildiğinde Jeongin'in suratı kıpkırmızı kalmıştı.

"Özlemişim de." Jeongin bir şey söylemediğinde gözlerini kaçırdı. Oturduğu yere pıstığında küçük bir hıçkırık kaçmıştı ağzından.

Utanınca hıçkırık krizine girme huyu tek bir kişiye ait olamazdı, değil mi? Jeonginde de vardı.

"Ben de öpeyim." Kendine yaklaşan bedeni saçlarından çekip kendinden uzaklaştırmıştı Changbin. Hyunjin tekrar çığlık attığında onun bacağına yumruğunu geçirdi.

"Yapma şunu!"

"Bu sefer elimde kalacağına emindim... Pardon." Dudaklarını birbirine bastırdığında daha demin çektiği yumuşak saçları okşadı. Hyunjin memnun bir şekilde önüne dönmüştü. Yine de trip atmak adına ellerini önünde birleştirdi.

O sırada Chan ile Felix'in ne yaptığı belli değildi. Görmemek için çok da dikkat etmiyorlardı. Onlar... ortama uygun olmayan davranışlar sergiliyorlardı yani. Tek bir sefer baktılar onlara o da Chan'ın yüksek sesle inlemesi yüzündendi. Bir daha da bakmadılar.

Yemekleri geldiğinde sohbet ede ede yemişler, eski günleri anımsamışlardı. Görüntüsünün aksine yemeği ilk bitiren Felix olmuştu. Ardından Seungmin ve Changbin bitirmişti. Jisung sırf yanında Minho var diye nazik yiyordu. Yoksa alışkındı böyle şeylere. Kuryelik yaparken müşterilerin yemeklerini az yememişti.

Bu gün de böyle geçmişti. Ayrıldıklarında Minho, Jisung ve Bangchan'ı evlerine bırakmıştı. İlk inen Chan olduğu için sonrasında arabada bir şeyler yaşanmıştı tabii.

"Dikkatli git!" Heyecanla elini sallamıştı sevgilisine. Minho da arabanın içinden ona karşılık vermiş ve yoluna devam etmişti. Jisung gülümseyerek arkasına döndü ve yaşadığı evin binasına adımladı.

"Kaç yıllık aşk lan bu?" Köpeğinin yaşından daha büyük aşk hayatı vardı. Bu biraz garip gelse de... Çok hoşuna gidiyordu.






Sa gencler

Geliyor gelmekte olan

özürlü gibi yazmış olabilirim kb

tavşanları bir yere sokmasam götüm kurtlanır zaten

Getir  -minsungWhere stories live. Discover now