HATA VE CEZA

7 2 1
                                    

Gülümse. Acılarına, yaralarına, ölümlerine, ölenlenlerine, gördüğün şiddete rağmen gülümse. Sana zarar verenlere kahkahalar atarak gül. Delirdin mi diye sorsunlar. Delirdim de. Ama asla acını belli etme. Acını belli ettiğin de kaybetmiş olursun. Gül ki güçlü ol. Gülüşün senin savunman olsun. Deli zannetsinler seni. Ama gülüşünü bozma. Gülersen acıların yok olur.

Ben bunu zamanında anlayamadım. Acımı belli ettim ve kaybettim. Annemi kaybettim, kardeşlerimi hatta kendimi bile kaybettim. Derler ya işte, hayat her şeyi öğretir. Acılarla bile olsa öğretir bende öyle öğrendim. Çektiğim işkencelerle, t@cizlerle öğrendim.

Babam bana böyle öğretti.

Kabuslarıma giren o ateşle kaşığı ısıttıktan sonra vücudumun her yerini yaktı. Bağıra bağıra ağladım. Ben bağırdıkça, ağladıkça daha da yaptı. Eğer ağlamak yerine gülseydim beni deli zanneder ve yapmazdı.

Beni çırılçıplak halde bırakıp kendi zevkleri için kullandığında ağlamak yerine gülseydim bana böyle izler bırakmazdı.

Ben acımı gülüşüme saklamayı böyle böyle öğrendim.

Benim neler çektiğimi kimse bilmez. Bilemez. Çünkü ben söylemem. Zayıflıklarımı kimsenin öğrenmesini istemem. Abim dahil.

**

Toplantılar her zaman sıkıcıdır. Ama bu hariç. Çünkü birazdan kurşunlar ve bıçaklar havada uçuşacak. Hepimiz görev yerlerimizden içeriyi izliyorduk. Mia'ya yaptıkları ters bir harekette hepsi ölecekti. Ters hareket yapmasalar da ölecekler ama neyse. Oflayarak konuştum. " Ay ne zaman giriyoruz. Valla sıkıldım. " gerçekten sıkılmıştım. Biraz daha beklersek ben içeri girecektim. Çünkü çocuklara hizmetkarları gibi davrandıkları için hepsinin kafalarını koparmak istiyordum.

Kulaklıktan sürekli aynı şeyi söylediğim için bıkan Tylor "Rima, Allah aşkına sus. Kafamın etini yedin. Yeter. " dedi. Alnımda ki teri elimin tersiyle sildim.
"Susmuyorum. Hadi sustursana. Ama diğer flörtleştiğin kızlara yaptığın gibi sustur." Yalandan flötleşmeye bayılıyorum. Ama abim kızıyor.

Tam tahmin ettiğim gibi kulaklıktan ses yükseldi. "Rima bak oraya gelirsem seni öyle bir sustururum ki bir daha konuşamazsın." Yapamaz. Daha doğrusu kıyamaz. Abim hala kulaklıktan söylenirken ben içeriyi görebilmek için biraz daha kenara kaydım. Ölüm ve ondan sonra gelen önemli yer altı örgütleri elips şeklindeki masanın etrafına oturmuştu. Masada oturan herkes kendi örgütünün başı idi. Hepsini o pis ellerinde içki şişeleri vardı. Ölüm örgütünün başı olan Esad yanında ki adamına eğilmesi için işaret verdi. Kulağına bir şeyler fısıldadıktan sonra Adamı hemen çocukların olduğu odaya koştu. Kapıyı açıp içeriye doğru konuştu.

Bir süre sonra odadan bir kız çocuğu çıktı. Üstünde sadece şort ve atlet olan kızın açık turuncu renginde saçları ve bu mesafeden bile fark edilen masmavi gözleri vardı. Ancak gözleri -büyük ihtimal ağlamaktan- kızarmış ve şişmişti. Ben daha ne olduğunu anlayamadan adam kızı Esad'ın yanına getirdi. Esad ilk başta kızın saçlarını okşamaya başladı. Sonra ise ona vurdu.

Beni daha kimse tutamaz.

Açi bu konu da ne kadar hassas olduğumu bildiği için olduğum yerde kalmamı söyledi ancak ben çoktan önümde ki camı kırdım. Camdan içeriye atladım. İçeriye girdiğimde direkten silahıma sarıldım ve Esad'a doğrulttum. Herkesin silahları bana doğrultulduğun da umurumda değildi. Çünkü benim şu an umurumda olan tek şey küçük kızdı. "ESAD, ÇOCUĞU HEMEN BIRAK!" diye bağırdığım da masada oturan bütün örgüt başları gülmeye başladı.

KEMANWhere stories live. Discover now