38(FİNAL)- Geçmiş ve gelecek

481 63 466
                                    


Hem hüzünlü hem de mutluyum ama sizi son kez karşılamanın sevincini yaşamak istiyorum. Final notunda görüşürüz. Sizi seviyorum❤️

***





"Buna inanamıyorum... Küçücükler."

"Ben de." Büyülenmiş gözlerle kucağımda salladığım kızımıza bakarken mırıldandım. Saatlerdir tek diyalogumuz birbirimize buna inanamadığımızı söylemekti. İnanamıyorduk. İki bebeğimiz birden olmuştu.

Chanyeol ayakta ufak adımlar atarken yeni sakinleşen oğlumuzu sallıyordu. Doğumun üzerinden sadece bir gün geçmişti ve ancak kendimize gelebilmiştik ama hala iki bebek doğurduğuma inanamıyordum. Gözlerimi açtığımdan beri büyülenmiş gibi tıpa tıp benzerimiz olan kızımızı ve oğlumuzu izliyordum. Artık gözlerimde yaş kalmadığından tepkisizdim ama içimde fırtınalar kopuyordu.

"Chanyeol... Bunları ben mi doğurdum?" Hassasiyetle uyuyan kızımdan başımı kaldırıp ayakta dikilen kocama baktım. Başını hızlıca sallayarak beni onaylamıştı. "Nasıl... İkiz olduklarını nasıl anlayamadım?" Yerimde hafifçe doğrulurken kendi kendime mırıldandım. Bebeğim uykusuna devam ediyordu.

Jihwa anne bunun nedenini erkek olan bebeğimizin kızımızın yanında gizlenmesiyle ve kendini belli etmemesiyle açıklamıştı. Aylarca bu yüzden daha çok acı çekmiştim ve karnım bundan sebep daha hızlı büyümüştü. Kızımız kahinlikle güçlenirken oğlumuzun doğaüstü güçleri olmadığı için onu kabullenmeye çalışmıştı. Jihwa'nın dediğine göre bu kadar acı çekmemin nedeni buydu.

Açıkçası bunu öğrendiğimden beri kendimi daha rahatlamış hissediyordum. Özellikle son günlerde aklımın içinden bir sürü anlamsız şey geçirmiştim ve doğduklarında herhangi biriyle karşılaşmaktan korkuyordum. Ancak tek nedeni ikiz olmaları ve aynı kesede büyümeleriydi.

"İkinciyi beklerken üçüncüyü de doğurdun Baekhyun. Şimdi beni ne kadar çok sevdiğini daha iyi anlıyorum."

Chanyeol'ün söylediklerine istemsizce kahkaha atmış ve kucağımda uyuyan kızımızı huylandırmıştım. Elimi dudaklarıma örttüm ve kısık gözlerimle kocama baktım. "Haklısın," dedim. "Üçüncüyü doğurmak istemiyordum ama seni o kadar çok seviyorum ki bunu nasıl atlatırım diye düşünüyordum. Bu tanrının bize bir hediyesi."

"Yejun'dan sonra," diye eklediğinde başımı hızlıca sallamış ve gülümsemiştim. Oğlumun varlığını hatırlattığında boş odanın içinde gözlerimi gezdirmeye başlamıştım. Uyandığımdan beri sadece bir kez Yejun'u görmüştüm. Kardeşleriyle tanıştığını bile görememiştim.

"Yejun nerede? Onu görmek istiyorum." Kucağımda mızmızlanan bebeğimi sallarken Chanyeol'e baktım. Kafası karışmış bir şekilde etrafına bakıyordu. Bebekler kalabalıkta bunaldığı ve ağlamaları dinmediği için odada yalnız kalmak istemiştik. "Chanyeol, oğlumu bana ver ve bana Yejun'u getir." Kızımı sağ koluma dikkatle yatırıp sol kolumu ona doğru açarken söyledim. Başını sallayıp hızlı adımlarla yanıma gelmişti.

Oğlumuzu dikkatlice sol koluma yatırdıktan sonra ikisinin de alnını yumuşakça öptü ve geri çekildi. Bize hayranlıkla baktığını gördüğümde gülümsemiş, gözlerimi kırpıştırarak bir an önce gitmesini söylemiştim. O kadar heyecanlıydı ki eli ayağı birbirine dolanmıştı. İki tane daha bebeğimizin olduğuna inanamıyordu.

Saraydakiler de ondan farksız sayılmazdı. Herkes hala fazlasıyla şaşkındı ve birbirlerine ikizlerimizin olduğunu duyurma peşindelerdi. Sehun'a henüz isimlerini koymadan ikizleri halka duyurmamalarını söylemiştim ama Chanyeol çoktan o işi de halletmişti. Zaira ben uyurken Chanyeol'ün sarayın balkonuna çıkıp avazı çıktığı kadar bağırdığını söylemişti. Buna inanamasam da tam Chanyeol'lük bir hareket olduğundan sorgulamamıştım.

The Curse of Cornelius || chanbaek [mpreg]Where stories live. Discover now