S3B3 - İntikamcılar

14 7 0
                                    


Fatih, Kerem ile olan duygusal konuşmalarından sonra onun yanından ayrılıp kendi odasına geçmişti

Ops! Esta imagem não segue nossas diretrizes de conteúdo. Para continuar a publicação, tente removê-la ou carregar outra.

Fatih, Kerem ile olan duygusal konuşmalarından sonra onun yanından ayrılıp kendi odasına geçmişti. Yatağına oturup öylece karşısındaki duvara bakınarak düşünüyordu. Salgının ilk günlerinden sonra ilk kez ailesini düşünmüştü. Kerem'in ailesi gibi evden gitmişler miydi? Ya da evde ölü olarak mı yatıyorlardı. Ya da atılgan mı oldular? Durgun ifadesiyle durduğu yerde bu soruları düşünüyordu.


Aradan birkaç saat geçmişti. Fatih odasından çoktan çıkmıştı ve Demir'in odasında onunla oluşturulacak yeni orman ekibini konuşuyordu.

Demir: "Şimdilik orman ekibi bekleyebilir. Önümüzde daha büyük bir tehdit var. Soykan."

Fatih: "Soykan'ın bu sığınak karşısında tehdit olacağını sanmıyorum."

Demir: "O yüzden mi verdik bu kayıpları?"

Fatih: "Sadece gafil avlandık. Ekibin başına koyduğun kişinin hataları. Evet Serkan'dan bahsediyorum."

Demir: "Serkan konusunu daha fazla açma. Zaten öldü gitti."

Fatih: "Daha dikkatli olsaydık oradan sıyrılabilirdik. Hırsına yenik düştü Serkan. Hepimizi de öldürdü."

Demir: "Ama sen ölmedin."

Fatih: "Küçük bir şans."

Demir: "Serkan'ın yakın arkadaşları senin hakkında ne düşünüyor biliyor musun?"

Fatih: "Ne düşünecekler?"

Demir: "Aranızdaki husumeti herkes biliyordu. O olaydan sadece senin sıyrılmanı tuhaf buluyorlar. Hatta Serkan'ın ölümünden seni sorumlu tutuyorlar. Bir şey daha söyleyeyim... Seni öldürmek de istiyorlar."

Fatih gözlerini keskinleştirerek Demir'e bakındı. Dediği şeyler kulağında yankılanmıştı resmen. Derin bir nefes aldı ve sonra konuştu.

"Serkan'ı ben mi öldürmüşüm?"

Demir: "Sen öldürmedin. Sadece ölmesine vesile olduğunu düşünüyorlar."

Fatih: "Ne yani bu bir kan davası falan mı olacak?"

Demir: "Ben buranın lideriyim. Sana diyebileceğim tek şey kendine dikkat et evlat."

Fatih: "Liderliğin bu mu?"

Demir: "Daha iyisini göremezsin."

Fatih sert bir şekilde Demir'e baktı. Sonrasında bir şey söylemeden bir hışımla kalktı ve odasından çıkıp binadan ayrıldı.

Gökçe kendi binasındaki odasında uyuyordu. Sevgilisi Mert'in vahşice ölümü onu derinden etkilemişti. Ağlamaktan göz torbaları şişmiş ve en sonunda yorgunluktan uyuyakalmıştı. Uykusuna devam ederken kapısı çalındı. İlk sefer duymasa da ikinci çalışta uyandı. Yerinden kalktı ve kapıya doğru yöneldi. Kapıyı açmadan önce "Kim o?" dedi. Karşıdan cevap gelmişti.

"Benim. Yılmaz. Mert'in yakın arkadaşı."

Gökçe sesi duyduktan sonra kapıyı açtı ve Yılmaz'a bakındı. Sonrasında konuştu.

"Yılmaz? Ne oldu?"

Yılmaz: "Başın sağ olsun Gökçe. Biliyorsun Mert benim kardeşim gibiydi. Ona bunu yapanlardan hesabını soracağım."

Gökçe: "Sağ ol Yılmaz..."

Yılmaz, Gökçe'yi çaktırmadan baştan aşağı süzmüştü. Gökçe'nin lafından sonra konuştu.

Yılmaz: "Bir şeye ihtiyacın olduğunda ben hep buradayım. Bunu aklından çıkarma lütfen. Tamam mı?"

Gökçe: "Teşekkür ederim Yılmaz. Bir süre yalnız kalmaya ihtiyacım var sadece."

Yılmaz: "Evet... Haklısın. Daha fazla tutmayacağım seni."

Gökçe başını sallayarak tebessüm etti ve kapıyı kapatmaya yeltendiğinde Yılmaz elini kapıya koydu ve kapatmasını engelledi. Sonrasında konuştu.

"Şey... Seni Fatih ile dışarıda konuşurken gördüm."

Gökçe: "Evet?"

Yılmaz: "Seni rahatsız etmedi değil mi? Yüz ifaden kötüydü."

Gökçen: "Yılmaz sevgilim öldü. Kimle konuşursam konuşayım yüz ifadem böyle olacak bir süre. Ayrıca Fatih niye beni rahatsız etsin?"

Yılmaz: "Şey, pardon. Doğru haklısın. Her neyse. Tutmayayım daha fazla. Görüşürüz kendine dikkat et."

Gökçe: "Güle güle." Dedi ve kapıyı kapattı. Sonrasında pencereye yaklaşarak dışarıyı seyretti.


Fatih sokakta yürürken gözcü kulesinde Beyza'yı gördü. Onunla bir süredir özel olarak konuşmadığını fark etti. Usul adımlarla oraya doğru ilerledi ve gözcü kulesinin merdivenlerinden çıktı. O çıkarken Beyza onu fark etti. Yine de sığınağın dışarısını izlemeye devam etti. Fatih yukarı çıktığında onun yanına geçti ve onun gibi ileriyi izlemeye başladı. Aralarında bir süre sessizlik hakim oldu. Sonrasında Fatih konuştu.

"Korkuyor musun?"

Beyza: "Neyden?"

Fatih: "Her şeyden."

Beyza: "Dershanedeki kadar korkmuyorum."

Fatih: "Bir şeyleri denedim. Riske girdik. Sonunda da başardık."

Beyza: "Eskileri mi düşünüyorsun hala?"

Fatih: "Eskileri düşünmek zorundayım. Çünkü eskide kalanlar var. Ailem. Ailemiz. Öyle değil mi?"

Beyza: "Düşünmekten öteye geçemiyoruz."

Fatih: "Hayatında birisi var mı?"

Beyza: "Nasıl birisi?"

Fatih tam konuşacakken sığınağın ilerisinden bir arabanın geldiğini görür. Beyza'nın tüfeğini hızla eline alır ve dürbününden gelen araca bakar. Beyza telsizi eline alır ve konuşur.

"Kapıdakiler. Sığınağa bir araç yaklaşıyor."

Fatih: "Net göremedim. Soykan ve adamları olabilir."

Beyza hızla gözetleme kulesinin merdivenlerinden iner. Fatih'te arkasından iner.


ATILGANLAROnde histórias criam vida. Descubra agora