S4B2 - Batı

14 4 1
                                    

Atılganların üstünlük kurduğu sesleri arasında karavanın tepesinde Fatih ve Beyza uzanmış gökyüzüne bakıyordu. O an için tek çareleri olan Kerem'i bekliyorlardı. Fatih üstündeki kanlara daha fazla tahammül edemeden gömleğini çıkarıp aşağı atmıştı. Beyaz bir tişört ile kalmıştı. Beyza onu görünce konuştu.

"Keşke ben de söküp atabilsem ama altımda başka bir şey yok."

Fatih: "Ne fark eder? Benden mi çekiniyorsun yoksa atılganlardan mı?" 

Fatih'in sırıtarak söylediği bu söz ile Beyza ona biraz uyuz olmuştu. Bir şey demeden gökyüzünü izlemeye devam etti. Biraz sonra konuştu.

"O kadar kaybımızdan sonra en azından gülebiliyorsun..."

Fatih'in yüzü düşmüştü. Kafasını çevirip Beyza'ya baktı. Bir şey diyemedi ve yukarıyı izlemeye devam etti. 

Aradan yaklaşık on dakika sonra telsizden bir ses duyuldu. Kerem konuşuyordu.

"Ben Kerem. Fatih. Sizi görüyorum şu anda."

Fatih hemen telsizi belinden çıkardı ve oturur pozisyona gelerek konuştu.

"Neredesin?"

Kerem: "Bizi göremeyebilirsiniz. Sığınağın girişindeki bir delikten gözetliyoruz."

Fatih: "Her neyse. Mükemmel bir planın olmalı kardeşim. Aksi takdirde buradan kurtuluş yok."

Kerem: "Ah... Evet. Unutma ki hiçbir plan mükemmel değildir."

Fatih: "İnan ki bunun tartışmasını daha rahat bir ortamda yapabilirim fakat karavan her sallandığında tedirginliğim artıyor."

Kerem: "Pekala pekala. Elimde sadece silah var. Bu koca sürüyü bu silahla dağıtmaya çalışacağım."

Fatih: "Kendi üstüne çekemezsin. Ne yapacaksın ki?"

Kerem: "Öncelikle siz atılganların görüş açısında olmayın. Boylu boyunca uzanmaya devam edin karavanda. Bir şeyler düşünüyorum."

Fatih tekrar olduğu yere uzandı ve telsizi ağzına yakın tutarak bekledi. Kerem konuştu.

"Kapının önüne bir pusula bırakacağım. Sırtınızı kapıya verip batı yönünde dümdüz ilerleyin. O zaman buluşacağız."

Fatih: "Ne? Yani... Ne kadar ilerleyeceğiz batı yönünde?"

Kerem: "Biz karşınıza çıkana dek."

Fatih anlamsız şekilde telsize bakınmıştı. Sonra da Beyza'ya bakmıştı. O sırada sığınağın kapısından ateş edildi. Karavanın etrafındaki atılganlara isabet ediyordu. Kerem ve Ayça atılganları hem öldürüp hem de dikkatlerini dağıtıyordu. Sürünün büyük bölümü onlara doğru hareketlendiğinde oradan koşarak ayrıldılar. Fatih ve Beyza ortalık sakinleşene dek uzanmaya devam etti.

Günbatımı yaklaşıyordu. Karavanın etrafında tek tük atılgan kalmıştı. Halledilemeyecek kadar değildi. İkisi de oturur vaziyete gelip etrafı izlediler. Fatih konuştu.

"Şu pusulayı alıp dediği yönden gidelim."

Beyza: "Ya onu bulamazsak?"

Fatih: "Bulana kadar arayacağız."

Fatih karavanın hemen dibinde bir atılgan gördü. Elinde el baltasıyla tam üstüne atlayıp onu öldürdü. Sonrasında Beyza da aşağıya atladı. İkisi birlikte hızlı bir şekilde sığınağın önüne ilerlediler. Kerem'in söylediği pusulayı aramaya başladılar. Beyza bir kayanın yanında bulmuştu pusulayı. 

Beyza: "Buldum!"

İkisi beraber pusulaya bakıp anlamaya çalıştılar. Sırtlarını kapıya verdiler ve batı yönünü buldular. Sığınağa göre yolun sol tarafında kalan ormanlık alan batı yönüydü. Fatih bir elinde balta diğer elinde de pusulayı tutarak Beyza ile birlikte o yöne doğru yürümeye başladılar.

ATILGANLARWhere stories live. Discover now