BÖLÜM 3: LORD'UN ZAMANI

65 19 116
                                    

Zehirli nesneler, eşyalar, kişiler... Zehir her şeyin içinde vardır. Bazen gösterir, bazen ise gizler kendini. Bazen bir nesnenin içinde, bazen bir insanın içinde, ama bu sefer bir nesne ve insan bir arada. Nesneden insana bulaşan zehir onun kendi seçimleri ile tam olarak ele geçirecek. Ya zehirleyecek ya da etkisiz kalacak...

"Efendim, siz bana onu takip etmemi söylemiştiniz. Dediğinizi yaptım. Şimdi ne olacak?"

Dedi sağ kolum çekingen bir sesle, herkes benden korkuyordu. Ama ben babam gibi değildim. Ben eski kral gibi bir kral değildim.

"Çekinme Lucifer, çekinerek sormana gerek yok. Ama söylediklerin sözler arasında tek bir hata var. O da gelecekte ki kraliçene 'o' demen."

Dedim hafif kızgın bir sesle, sorduğu soruyu düşündüm. Şimdi ne yapacaktım. Her şey tamam sayılırdı. Geriye kalan ise zaman vermekti. Yıllarca bekleyemezdim. Bana hızlı bir şekilde alışmalıydı.

"Kusuruma bakmayın efendim, ablalarınız ve erkek kardeşleriniz buna izin verecek mi?"

Dedi Lucifer, bunu da düşünmüştüm. Ben her zaman gelecekte olması gereken iki seçenek bırakırdım. Ama o seçeneği bırakmadan önce her şeyi planlardım. 

''Vereceklerdir, emin ol Lucifer. Vermezlerse de ben ikna ederim. Şimdi Lucifer, git ve kraliçen ile bir şekilde tanış. Ona kendini tanıt, iletişim kur.''

dedim hiddetli bir sesle, o sırada hemen ayağa kalktım. Tekrar masamın arkasındaki kocaman cama döndüm. Dışarıda yine çocuklar vardı. Oyun oynuyorlardı. Yeğenlerim, benim çocukluğumdan daha iyi bir çocukluk geçiriyorlardı. Bir kapı sesi ile Lucifer'in odamdan çıktığını anlamıştım. Derin bir nefes aldım ve yeğenlerimi izlemeye devam ettim.

✨✨✨✨

Masamda oturmuş, önümdeki kağıda tüy kalemim ile diğer krallıklara mektuplar yazıyordum. O sırada odamın kapısı tıklatıldı. 

''Gel!''

dedim yüksek bir sesle ve kafamı kaldırıp gelen kişiyi bekledim. Ben babam gibi değildim. Babam olsaydı gelen kişiyi umursamaz işine devam ederdi.

''Hector, odandan çıkmıyorsun birkaç gündür. Bir sorun yok değil mi?''

dedi en büyük ablam Amaris, biz tamı tamına 6 kardeştik, 3 ablam ve 2 erkek kardeşim vardı. Amaris de en büyük ablamdı. Ona gülümseyerek ayağa kalktım.

''Ablacım ben gayet iyiyim, beni merak etmenize hiç gerek yok.''

dedim gülümsemeye devam ederek ve ablamın yanına gittim. Ablam inanmamıştı.

''İyiysen neden çalışma odandan çıkmıyorsun. Yeğenlerin seni özlemiş. Ortalıklarda yoksun. Hadi anlat bakalım ne oldu sana?''

dedi ablam, beni hep anlardı. Hala çözememiştim ama bana hiç anne yokluğu hissettirmemişti. Doğduğum gün annem ölmüştü.

Bunu öğrendiğimde ablalarımın beni suçlamış olacaklarını düşünüp üzülmüştüm. Ama ablam Amaris ile bu konuyu konuştuğumuzda, öyle bir şey olmadığını başta çok üzüldüklerini ama benim suçumun olmadığını bildikleri için bana hiç kızmadıklarını söylemişti. Ben doğduğum günü hiç kutlamaz hep yas tutardım.

Tüm kardeşlerim evlenmiş hatta çocukları olmuştu ama ben ve en küçük kardeşim daha kimse ile evlenmemiştik. Kardeşimi bilmiyordum ama ben evlenmeyi planlamadığım için yalnızdım.

Ablalarım ve kardeşlerim benim yanımda oluyorlardı sık sık özellikle de ablalarım, kardeşlerim zaten babamın başka bir eşindendi. Ama biz onları da öz kardeşimiz gibi benimsemiş ve güzel bir aile olmuştuk.

Ablam Cindy ve Diana ne kadar benim evlenmem için ısrar etseler bile ablam Amaris benim doğru zamanı beklediğimi biliyordu. 

''Abla, ben evlenmek istiyorum. Bir kız var. Eğer kendisi de isterse ilerleyen zamanda kraliçe olacak.''

dedim yüzümdeki gülümseme yavaşça düştü ve tebessüme dönüştü. Ablam şaşkın bir şekilde bana baktı.

''Biri var öyle mi? Kim peki hangi krallıkta, biz tanıyor muyuz? Siz şuan konuşuyor musunuz peki?''

dedi ablam meraklı bir sesle ve yüzündeki şaşkınlık ifadesi kocaman bir gülümsemeye dönüştü. Derin bir nefes aldım. Bunu açıklamam düşündüğüm kadar da kolay birşey değişmiş.

''Evet biri var. İnsan diyarında, siz tanımıyorsunuz. Daha tanışmadık bile. Yani tam öyle denmez. Ben onu tanıyorum ama o sadece beni duyuyor. Birde çoktan evli olabiliriz. Ben bir yüzüğe bağ büyüsü yapıp ona verdim. O da taktı ama hala benimle bağlandığını bilmiyor. Ve birde bir kolyeye ruhumun parçasını koydum. Onun sayesinde sesimi ona iletiyorum. Belki biraz da kendi gücüm ve zehirin karışımı ile birleştirdiğim bir hançer vermişte olabilirim.''

dedim kısaca tüm hikayemi anlatmıştım. Ablamın yüzündeki gülümseme çoktan kaybolmuş yerini ise şaşkınlık ve öfke almıştı.

''İnsan olan biri ile kendi ruhunu bağladın. Ona verdiğin başka bir eşyaya ruhunun parçasını koyup verdin. Birde ona güçlü bir hançer verdin. En önemlisi onunla daha hiç tanışmadın ve sen bana onunla güzel bir yuva kuracağım diyorsun. Hector sen iyi misin? Bugün gidiyorsun ve o kızla konuşuyorsun. Her şeyi anlatıyorsun. Kızın reddetmesi de biraz sıkıntı olacak. Hector ne yaptın sen? Keşke bize en başından deseydin. Böyle lanetler veya büyüler kullanmana gerek kalmazdı. Biz sana bir insan ile birlikte olmak istediğin için kızacak değiliz. Gayet büyük ve kendi kararlarını verecek birisin. Ve dediğimi unutma git ve o kız ile konuş hemen!!!!''

 Dedi ablam baya öfkeli bir sesle, şaşkınlığı kaybolmuştu. Şuan odada volta atıyordu. Başımı salladım.

''Tamam abla gidiyorum şimdi ve haklısın size haber vermeliydim. Özür dilerim.''    

dedim ve kapıya ilerledim. Ablam hızla kolumdan yakalayarak beni kendine döndürdü.

''Dikkatli ol Hector, ben bahçede olacağım gelirsen veya gelirseniz hemen bizim yanımıza gelin.''

dedi ablam tekrar ama bu sefer duygusal bir ton sesine hakimdi. Başımı salladım ve odamdan dışarı çıktım. Helen'in olduğu yere ışınlanmam gerekiyordu. Hatta direk Helen'in evine ışınlanmam gerekiyordu. Kolidorda yürürken büyülü sözleri söyledim.

Açıl portal, açıl.
İnsan diyarına,
Aklımdaki yere ışınla beni,
Tekrar kendi isteğimle geri ışınla beni.

dedim ve bir anda etraf karadı. Uzun süredir ışınlanmadığım için böyle olması normaldi. Aniden bir yere düştüğümde irkildim. Yumuşak bir yere düşmüştüm. Gözlerimi açtım.

Düştüğüm yer bir yataktı etrafa göz gezdirirken makyaj aynasının üzerinde duran mor renk, altın işlemeli hançeri gördüm. Burası Helen'in odasıydı. Helen ise evde yoktu.

O gelene kadar onun evinde beklemem gerekiyordu ve o geldiğinde konuşmam lazımdı. Abla sözü ikilenmezdi...

_______

Kusuruma bakmayın dün yayınlamayı unuttum. Biliyorsunuz ki sınav haftası. Kusuruma bakmayın lütfen...

HANÇERİN ZEHRİ Where stories live. Discover now