6. Bölüm

11 6 49
                                    

Bilgisayarda ki izlediğim videodan sonra yerimde duramıyordum. Batın ve Tuna bir kaç görüşme yapmaları gerektiğini söyleyip evden çıkmışlardı. Öylece evde kalmak çok canımı sıkıyordu ama onların peşine takılamayacagımı geldiklerin de abim için gideceğimizi söylemişlerdi. Salonda volta atarken telefonum çaldı elime aldığım da arayan Hareydi, telefonu açmamla alo demeden konuya girmesi bir oldu
- bugün neden gelmedin bilmiyorum ama hani şu Mustafa abinin yerin de gördüğümüz müthiş yakışıklı adamlar varya onlar geldi hastaneye
- ne ? Onların ne işi varmış konuştunuz mu?
- hayır tabiki adamlar beni tanımıyor bile ne diyecektim yanlarına gidip selam sizi kahvaltı yaparken görmüştüm ne işiniz var burda mı diyecektim parla Allah aşkına?
Tabi o beni takip ettikleri için haliyle kendisini de tanıdıklarını bilmiyordu.
- doğru tabi ee naptılar takip ettin mi onları ne işleri varmış orda
- ayıpsın tabiki takip ettim ama bir yere kadar malesef, hastanenin sahibi Birol beyin odasına çıktılar, sonra da bizim hocanın odasına gittiler ne alakaysa
- ciddi misin? Bugün gelmemem kötü olmuş bi şekilde konuşmanın yolunu bulurduk
- ooo parla hanım ilk görüşte vurulmuş muydunuz birine konuşmak istemeler falan, baştan söyliyim sarışın benimdir diğer asık suratlı herifi çekemem bakışları bile beni ürkütüyor
- saçmalama hare Allah aşkına, dertleri neymiş öğrenmek için tabiki
Kapının açılma sesini duyduğum da içimde bir heyecan oluştu
- hare şimdi kapatıyorum sonra konuşuruz
Diyip suratına kapattım. Aynı anda salona Tuna ve batın girdi.
- bizim hastaneye gitmişsiniz?
Ne bu haller parla hesap soracak durumda mısın önce abinle ilgili gelişme var mı sorsana.
- senin şu yakın arkadaşın tarafından takip edildik. Tıp okumak yerine gazetecilik falan okumalıymış bence o kız
Tabiki bunu söyleyen Tuna olmuştu offf hare ya rezil ediyorsun bizi.
- neden gittiniz abimle ilgili mi?
Tuna bana cevap vermeden mutfağa gitti, soruma cevap verme sırası batındaydı anlaşılan
- hayır seninle ilgiliydi, bu kadar şey yaşarken ve takip edilirken okuluna devam etmen tehlikeli
- buna sen mi karar vereceksin?
şündüğümle söylemem bir olmuştu ama vucüdüma bir pişmanlık dalgası yayılıyordu. Adamlar beni korumaya çalışıyorlar sonuçta. Yani yalancı düzenbaz herifin teki değilse inşallah.
- evet ben karar vereceğim.
Bunu söylerken gözlerimin içine bakmıştı. O saniyeler süren bakışma da bile bana söz hakkı tanımadığı belliydi ama benim yaşadığım bir hayatım var buna müdahale edemezlerdi
- hayır veremezsin. Kim oluyorsun da veriyorsun?
- abin yokken seni koruması gereken biri olarak
- abimin beni sana emanet ettiğini hatırlamıyorum.
- sana değil bana söyledi çünkü. Bu konu fazla uzadı diyip bıkkınlıkla bir nefes verdi
- uzaması gerek çünkü
Tuna mutfaktan elinde tabak ağzında bir şeyler yerken çıktığın da bize bakarak
- rolünüzü çabuk benimsemişsiniz bakıyorum didişmeler başlamış. Dedi
Tam ne rolü diye soracaktım ki batının telefonun çaldı. Ekrana baktığın da bunu bekliyormuş gibi hemen cevaplayarak bahçeye doğru ilerledi ve sorumu tunaya yöneltmek zorunda kaldım
- ne rolünden bahsediyorsun?
- sevgili rolü. Bi yandan yiyip bi yandan cevap veriyordu sanki çok normal bir şey söylemiş gibi
- ne?
- akşam ki davete yanımız da arkadaşımız gibi girebileceğini mi zannediyordun? Özel bi davette gideceğiz yanında arkadaş getirmemen gereken!
- bende kardeşiniz olurdum yada sizin işlerle ilgili biri?
- saçmalama parla zeki bir kızsın zannediyordum. Şimdiye kadar yoktun ve öylece arkadaş yada iş arkadaşımı olacaksın. Ayrıca seni araştırırlar tıp okuduğunu burda yaşadığını abini ve anneni bulurlar. En mantıklısı batının sevgilisi olman, çünkü sorgulayamazlar
Derin offfffff çektim
- noldu beğenmedin mi, senin şu rol için dışar da birbirini yiyen kızlar var diyip güldü.
Ay gelsinler yerime geçsinler o zaman. Bu suratsız herifle nasıl anlaşılır ki. Ben sevgilim olacak insan da ilk önce sohbetine ve zekasına bakarım. Bunda ikisi de yok gibi. Neyse uzatmayalım sadece bir rol. Suratsızca salonda dikilirken batın girdi içeriye.
"şimdi senin eve gidelim balıklarını alırsın ve akşam için elbisen var mı?" Diye sordu batın
" nasıl bir yere gideceğimize bağlı". Yani tabiki elbisem vardı ama öyle sade elbiselerdi. "Fazlasıyla şık ve özel bi davet en iyisi dönüşte elbise için de ayarlarız bir şeyler". Şuan düşüneceğim son şey akşam ne giyeceğimi gerçekten. Tek istediğim abimi bulmak doya doya sarılmak bütün bu kabusun geçeceğini söylemesini istiyorum. Batın tunaya "tıkınmayı bırak yürü git halletmen gerekenleri hallet" diyip ters bakış attıktan sonra bana hadi işareti yaptı. Sonbahar da olduğumuz için hava öyle çok soğuk değildi ceket almama gerek yoktu. Batının üstünde de keten gömlek altında aynı şekilde pantolon vardı. Çantamı alıp dışarı çıktım. Adem hep kapının önünde hazır bekliyordu galiba ailesi falan yok muydu acaba hep burdaydı. Kapının önünde bizi Audi bekliyordu. Bu o gün takip edildiğim auidiydi. Şaşırmamam gerekiyordu galiba artık buna. Arabanın önünden dolanıp ön koltuğa oturdum, batın da çok binmişti sürücü koltuğuna.
Benim evime doğru yola çıktığımız da radyo da çok eski bir şarkı çalıyordu. Bu şarkıyı küçükken çok dinlerdim. Emre Aydın soğuk odalar. Beni küçüklüğüme götürüp daha da duygusallaştırmasına izin veremezdim, şuan olmazdı. Radyoyu değiştirip yabancı şarkı çalan bi kanalda durdum. Benim evimi zaten bildiği için tarif etmeme gerek yoktu. "Akşam tam olarak planımız ne"
"Abini kaçıranı öğrendik, sıra yerini nerde sakladıklarını öğrenmekte"
"Anladım ama onu nasıl yapacağız"
"O kadarını bana bırakacaksın sen sadece rolünü oyna"
Son sodoco rolono oyno, of gerçekten sinir bozucuydu. Eve gelene kadar bir daha ağzımı açmamıştım o da aynı şekilde. Kapının önüne geldiğimizde ona bir şey söylemeden arabadan çıkıp apartmana girdim. Evimiz küçük iki odalı Amerikan mutfaklı tatlı bi evdi. Biraz dağınıktı genelde temizlik için pek vaktimiz kalmazdı. Çantamdan çıkardığım anahtarla eve girdim koşarak salonda ki balıklarıma gittim. Onları ve yemlerini alıp kapının önüne koydum. Kendi odama geçtim ne kadar kalacağımı bilmiyordum ve bir kaç parça daha kıyafet alsam iyi olur gibiydi. Büyük bir poşete sevdiğim elbiselerimden ve bir kaç kıyafet daha koydum. Yanıma almam gereken başka bir şey yok gibiydi şimdilik. Eşyalarımı aldım kapıyı tekrar her zaman yaptığımız gibi üç defa kilitledim ve indim. Arabanın dışında sigara içiyordu. Beni gördüğünde sigarasını attı arka kapıyı elimdekileri koymam için açtı. Diğer elimde ki balıklarımla ön koltuğa kuruldum ve evin yolunu tuttuk.
"Demek senin Leyla ile mecnun bunlar" dedi yarım ağız gülerek. Hayret gülüyordu.
"Evet bunlar benim sırdaşım olurlar" dedim sonra balıklara bakıp "Leyla, mecnun batın abinize merhaba diyin bakalım" dedim. Onlarda çok anlarmış gibi yüzmeye devam ettiler aval aval. Bu söylediğimin üzerine bana ters bir bakış attın önüne döndü. Niye ters bakıyorsun burda espiri yapıyoruz cidden deli mi zannetti acaba. Eve kadar konuşmadık ve fazlasıyla yavaş geldiğimiz için çok sıkıcı geçti yol. Eve vardığımızda kapıyı Yelda abla açtı. Elimde ki balıkları görünce " amanın senin mi onlar, arka bahçede bizim mavişe dikkat et yemesin senin balıkları" dedi. " maviş mi? Arka bahçede kedi miii var" diyerek şakıdım. Hiç fark etmemiştim eve de hiç girip çıkmıyordu anlaşılan. " genelde olur, ama bazen gider sonra bir kaç hafta sonra geri gelir" dedi. " yaa geldiğinde bende çıkıp seveyim bari" dedikten sonra küçük akvaryumu salonun üstünde ki yemek masasına bıraktım. Elimde ki poşetlerle odama çıktım. Batın o sırada ortadan kaybolmuştu.  Davette gitmemize iki saat kalmıştı bende bir yandan hazırlanabilirdim. Yanımda getirdiğim elbiseleri çıkarıp bi göz attım. Üç elbise getirmiştim zaten. Biri siyah ince askılı göğüs kısmında taşları olan vucüda oturan bi elbiseydi ve bence hem şık hem sadeydi. Diğer ikisi mini ve renkliydi. Bugün onları tercih edeceğimi zannetmiyordum. Hazırlanmaya başlamadan önce karnımın açlığına dayanamayacağımı anlayıp aşağı indim. Batın mutfakta bir şeyler hazırlıyordu. "Yelda abla çıktı mı?" Cevap vermeden kafa salladı sadece. "Bende gitmeden bir şeyler atıştıracaktım" dedim. Biraz çekinmiştim. Kendi için hazırladığı tabağı mutfakta ki küçük iki kişilik masanın üzerine koyup başka bir tabak çıkardı. "Sen başla bi tabak daha hazırlıyorum" dedi. Sağol aslanım sağol kendine hazırladığın tabağı bana verdiğin için. Bir şey demeden oturdum ve yemeğimi yemeye başladım. Taze fasülye, pilav, biraz yoğurt, ve birazda yeşillik. Yemekler o kadar güzeldi ki kalkıp kendime ikinci tabağı da koydum. İkinci tabağı bitirdikten sonra batın ciddi misin der gibi bakıyordu, bakışlarına dayanamayıp " hiç iki tabak yemek yiyen kız görmedin herhalde" dedim yalandan bi sinirle. " gördüm ama senin kadar iştahlı olup böyle zayıf olanını görmedim" dedi. Bu kendimde en sevdiğim özelliğimdi. Ne kadar yesemde öyle çok kilo almazdım, alsamda kolay verirdim. Bu yönden anneme çekmiştim. Ve boyumun ortalamanın bi tık üstünde olmasında beni zayıf gösteriyordu. Ona bu konuda cevap vermeden tabağımı bulaşık makinesine attım mutfaktan çıkarken de " ben hazırlanıyorum" demekle yetindim. Odaya girip kapıyı kitledikten sonra üstümdekilerden kurtulup siyah elbiseyi giydim. Bugün içimi yansıtan tek renk siyahtı. Boy aynasından kendime baktığımda çokta güzel durmuştu. Yanıma zaten sadece tek bi topuklu ayakabbı almıştım. Kırmızı tek bantlı ince topuk ayakabılarım ve onun kombini kırmızı küçük çantam. Çantamdan makyaj malzemelerimi çıkartıp boy aynasının karşısında biraz yüzüme çeki düzen vermeye çalıştım. Çok abartmak istemiyordum içimden de gelmiyordu zaten. Normal şartlar da olsak giyinmeyi ve süslenmeyi severdim ama bugün tek istediğim abimi bulmaktı. Bir an önce. Göz altılarımı kapatıp hafif rimel ve ince bi eyeliner çektim. Yanaklarıma çok az allık ve kırmızı rujumu sürdüm. Saçlarım doğal dalgalı olduğu için genelde bir şey yapmazdım ama bu elbisenin üstüne ikiye ayırdım iyice yapıştırıp alttan at kuyruğu yaptım. Ve tamam gayet şık olmuştum.

MÛTENÂWhere stories live. Discover now