4. bölüm

1.8K 130 29
                                    

İki günün sonunda Cengiz yanıma geldiğinde kaşında ve çene kemiğinde büyük bir yara vardı. Hızla ayağa kalktım, elimi yüzüne uzatıp parmak uçlarımla kontrol ederken yüzündeki imalı gülümsemeyi fark ettim.

Hızla elimi çekip arkamı döndüm, tüm suratım yanıyordu. Arkadan beni kendine çekip kolunun altına alan adam yüzünden tüm dengem şaşmıştı.

"Hani benim Memedim, Memedim.. sarı lira vereceğim, almazsan, karakola gideceğim..." küçükken sınıftakilerin benimle dalga geçtiği sikik şarkı mı, türkü mü bilmediğim ezgileri onun boğuk sesinden duymak beni güldürmüştü.

"Beni hatırlamıyor olabilirsin, sen bir anda ortadan kaybolana kadar aynı sınıftaydık." Ona dikkatle baktım, hiç tanıdık gelmiyordu.

"Hatırlamıyorum, içtiğim şeyler.... beynimi yoruyorlar." Beynimi sikip attılar demek istesem bile, ona bu kadar yakın duruyorken küfretmek istememiştim.

Yüzü buruştu duyduklarıyla, elini cebine attı. Buruşuk bir cigara vardı, biraz hırpalanmış gibiydi. Kafamı iki yana salladım, şuan istemiyordum o boku. Onun temiz kokusunun yanında bunu çekemezdim içime.

"Sonra.... eğer çok kötü olursam ver. Sen varken..." yuttum dilime gelen kelimeleri, duyarsa hoşuna gitmeyebilirdi.

"Devam et..." dikkatle bana bakıyordu.

"Yok, önemli değil." Oturdum yatağa, yanıma geldi hemen.

"Kaçak dövüşçü Kuduz oldun yine, Mehmet nereye kayboldu..." iki yana bakışına güldüm.

"Kafesteki haline geri dönme sakın, o halin itten beterdi." Kafamla onaylayıp ayaklarıma baktım, siyah ve gri çizgili çorapları bile bana bu adam almıştı.

"Bugün ne yiyoruz?" Elindeki çantayı gösterdim, sırıtıp kolumdan tuttu yine.

Beni sürükleyerek duşların olduğu yere götürürken bir kaç koruma bize bakıp başını çevirdi. Kimse yanımıza yanaşmıyordu bile, beni duşların oraya sokup kapıyı sertçe kapatıp kilitledi.

Bana döndüğünde sırıtıyordu, elime çantayı tutuşturup biraz geri gitti. Arkada dolaplar vardı, oradan kendi eşyalarını çıkartırken gözlerim büyüdü.

Hızla soyunup perdeyi çektim, suyu açtığımda soğuk gelince kenara çekildim hızla. Yan taraftan su sesi gelmeye başladı, kafamdaki saçma hayalleri atmak için suyu biraz daha sıcağa aldım.

Deli gibi sabunlanıp keseleniyordum, utanç ve merak beni yiyip bitiriyordu. Acaba nasıl görünüyordu, meraktan ölmek üzereydim ve hayal gücüm fazla mesai yapıyordu.

Öksürüp kıpırdanan aletime baktım, bir bu eksikti. Uzun zamandır derin uykuda olan libidom dönecek zamanı bulmuştu. Elimi atıp hafifçe okşarken bir gözüm perdedeydi, bu halde yakalanmak istemiyordum.

Hızlı hareket edince de ses çıkıyordu, iki parmağımı deliğime sokup sadece başını ovmaya başladım. Bunu birisinden öğrenmiştim, sadece parmaklamam için para veren bir müşteriydi.

Yakıcı bir zevk vücudumu sararken ağzımdan kaçan inlemeye engel olamadım. Anında ayak sesleri gelmişti, buraya gelmemeli, beni böyle görmemeliydi.

"Gelme, sakın..." boğazımı temizledim.

"İyi misin?" Devam ettiğim için hafif bir mırıltı çıkarttım. Tekrar ayak sesleri gelirken sona ulaşmak üzereydim, bir perde hışırtısı geldi.

Suyun açılma sesini duyduğumda daha rahat devam ettim, kısa süre sonra sona ulaştım. Kesik nefes seslerim alanda yankılanıyordu, temizlenip abdest aldım hatırladığım kadarıyla.

Poşete uzanıp giyinince çıktım perdenin arkasından, bir süre sonra Cengiz de çıktı. Belindeki havlu erekte haldeki fazlalığını kapatmış olsa da saklayamıyordu.

Bana koyu gözleriyle bir bakış atıp yutkundu ve hızlı hareketlerle giyindi. Beni nazikçe kolumdan tutup kapıya yönlendirdi, kapıdan hücreme kadar başka birine dönüşüyordu.

Bizi başka bir koruma gördüğünde hafifçe sendeledim, adam sırıtarak ikimizin arasında gezdirdi gözlerini. Çarpık bir gülüşle konuştuğunda gözlerimi kıstım.

"Afiyet olsun Cengo, köpek eti lezzetli miydi?" Cengiz soğuk bir gülüş atıp konuştuğunda hayallerim yıkıldı.

"İşine bak Kemal, boş yapma." Yalanlamamıştı, 'öyle bir şey yok' dememişti.

Odaya girince bileğimi sertçe çektim elinden, garip bir hayranlıkla bakıyordu bana. Ben de ona hayal kırıklığıyla bakıyordum, yıkılmıştım.

"Bakma o salağın zevzekliğine, boş boş konuşup duruyor." Yatağın ucuna oturdum, ıslak terliklere bakıyordum.

"Niye yok öyle bir şey demedin, yanlış anladın demedin?" Gülüp elini saçıma attı ve biraz karıştırıp geri çekti.

"O inlemelerini ben duyduysam dışarıda olan herkes duymuş demektir, bırak öyle bilsinler. Benden korkularına sana bulaşamazlar." Tamam, bunu düşünmemiştim işte.

Pancardan daha beter bir hale gelmiştim ve bana baktığını hissedebiliyordum. Utançtan kafamı bile kaldıramıyordum.

"Bugün sana ev yemeği getirdim, sever misin bilmiyorum ama seçmiyorum dedin diye..." elini ensesine atıp biraz sıktı ve çantadan iki büyük saklama kabı çıkarttı.

"Dün yapmıştım ama biraz kötüydüm gelemedim. Umarım seversin." Açtığı kaba bakarken gözlerim doldu. En sevdiĝim yemek vardı kapta, etli patates oturması ve garnitürlü pilav....

Dolu gözlerimle baktığım adama kollarımı dolayıp sarıldım ve yıllar sonra ilk defa ağladım....

Kuduz KöpekWhere stories live. Discover now