x

73 10 12
                                    

Ertesi gün olduğunda Seungcheol kendisi için ayarlanmış olan buluşma için restorana geldi. Yanına gelen bedenle birlikte masaya doğru adımladığında Jihyo olarak bildiği kişinin çoktan gelmiş olduğunu gördü. "Kusura bakma, biraz geç kaldım" dedi sandalyesine yerleşirken. "Sorun değil, ben de yeni geldim sayılır" Seungcheol dudaklarını birbirine bastırdığında Jihyo gülümsemişti. "Nasılsın?" Siyah salı olan yöneltilen soruya "iyiyim, teşekkür ederim" diye cevap verdi. "Sen nasılsın?"

"İyiyim" ikili sessiz bir şekilde masada oturmaya devam ederken yanlarına gelen garsonlar tepsilerindeki tabakları masaya bırakmış ve yanlarından ayrılmışlardı. "Senin için de sipariş etmiştim" Seungcheol teşekkür etti ve kendileri için açılan şarabın kadehe doluşunu izledi. Kendisine nispeten rahat olan bedene bakarken kadehine uzanıp şarabından bir yudum aldı. "Gergin görünmüyorsun" bir anda dudaklarından çıkan cümleden sonra Jihyo gülümsedi. "Sayamadığım kadar çok kişiyle görüştüm babam yüzünden. Bence sen de olduğun gibi takıl"

"Emin misin?"

"Evet. İki varis gibi değil de arkadaş gibi" Jihyo göz kırpıp yemeğini yemeye başladığında Seungcheol da ona ayak uydurdu. İkili küçük sohbetler ederek yemeklerini yemeye devam ederken bir yerden sonra dinlemeyi bırakıp düşüncelere daldı. Bunu fark eden beden konuşmasını böldü ve Seungcheol'a bakmaya başladı. "İyi misin?" genç adam olan yöneltilen soru ile düşüncelerinden ayrıldı ve "afedersin" diyerek karşılık verdi. "Sorun değil"

Yaklaşık on beş dakikadır Jihyo olarak tanıdığı bedenle birlikte oturuyordu Seungcheol. Aklı hala dün akşam Jeonghan'ın söylediklerindeydi. Bu kadar cesur davrandıktan ve o aptal gözleriyle her şeyi anlattıktan sonra her şeyi unutmasını istemesinde mantıklı bir cevap bulamıyordu bir türlü.

"Bu evlilik senin de kafanı karıştırıyor sanırım" Jihyo'nun söylediği şeyle dudaklarını birbirine bastırdı. "Her ne kadar sahte de olsa geriliyorum" dedi. "Ayrıca özel hayatımda halledemediğim mevzuyu daha da karıştırıyor" Jihyo elindeki çatalı tabağın kenarına koydu ve Seungcheol kahve gözlerinin en içine bakmaya başladı. "Anlaşmalı evlilikler yaygın, sen de biliyorsun. Ayrıca babam ben evlenmeden şirketi bana bırakmayı düşünmüyor. Biliyorum saçma ama birkaç ay sabretmemiz gerekiyor sadece"

"Birkaç ay kaç ay? İki mi üç mü?"

"Altı" kahve gözlerini şaşkınlıkla araladı Seungcheol. "Altı ay yarım yıl" Jihyo kafa sallayarak onayladı. "Ben de meraklı değilim hayatıma bir erkek almaya ama mecburum. Sadece bana yardım edeceğin bir şey gibi düşün"

Seungcheol ister istemez alay dolu bir gülümseme yerleştirdi yüzüne. "Aptal yaz dizileri gibi birbirimize mi aşık olacağız sonra" cümlesi karşısındaki bedenin göz devirmesine neden olmuştu. Seungcheol sıkılmış bir tavırla nefesini dışarı verdi ve etrafına bakınmaya başladı. Hala emin olamıyordu. "Bu evlilik istesen de gerçek bir evliliğe dönüşemez zaten" duyduğu şeyle tekrar genç kadına döndü. "Ne?"

"Kadınlardan hoşlanıyorum. Tek amacım da babamın çenesini kapatmasını istemem zaten" Seungcheol bir anda ortaya atılan şeyle şaşırmış bir şekilde Jihyo'ya bakmaya devam etti. Çevresinde ne kadar eşcinsel insan varsa kendisine çekiyormuş gibi geldi o an. Jihyo'nun kadınlardan hoşlanıyor oluşunu bu kadar hızlı öğrenmeyi beklemiyordu bu yüzden birkaç saniye daha karşısındakine bakmaya devam etti Seungcheol.

"Neden öyle bakıyorsun?" yöneltilen soru ile omuz silkti. "İlk buluşmadan bu kadar rahat olmanı beklemiyordum" söylediği şeyden sonra oturduğu yerde kıpırdandı ve Jihyo'ya bakarak konuşmaya devam etti. "Ayrıca ben de erkeklerden hoşlanıyorum" dedi. "Kadınların yanı sıra. O yüzden arkadaş olup bu tuhaf evliliği biraz oyuna çevirmekte bir sorun göremiyorum"

estues -jeongcheolWhere stories live. Discover now