3.8

26 7 0
                                    


🌧️🌧️🌧️

Bir duvar var sadece aramızda sana gelmemi engelleyen. Ama benim o duvarı yıkmaya gücüm yok, gelemiyorum sana.

Sadece izliyorum seni.

Bazen de dilimin ucundaki
zehri yok sayıp iki üç kelime için dudaklarımı oynatıyorum.

Bekliyorum sevgilim, tüm nefretini bana kusmanı.

"Sen şerefsizin önde gidenisin." Başımla onayladım, inkar edemeyeceğim kadar doğruydu.

"Okuldaki bütün kızları gören sen bi benim kardeşimi mi göremedin Uzay?" Ona uzun uzun her şeyi en baştan anlatmıştım. İlk kez yaralarveyağmur dışında gerçekleri başka birinden duymak ise kanımı dondurmuştu. Görememiştim, lanet olsun ki ben lise hayatım boyunca onu bir kez bile görememiştim.

Çağlar'ın iki eli de beni yakamdan kavradı. Acı çeken bir ses tonuyla "Sevseydin lan." dedi. "Herkese kalbini açtın. Bir kere de Çisel'i sevseydin."

Dakikalardır kendime utancımdan yere bakan gözlerimi kaldırdım. "Çisel." diye fısıldadım.

Çisel, Çisel, Çisel.

İçimde onlarca, yüzlerce kez tekrarladım. Dudaklarımdan çıkan adının yarattığı etki ile günlerce sarhoş bir şekilde dolaşabilirdim.

Çisel ve Uzay.

Adımızın yan yana olduğu tek bir satır dünyanın en iyi şiirlerine bedeldi.

Çağlar umutsuzca başını iki yana doğru salladı. "Daha adını bile bilmiyorsun." Adını öğrendiğim için oluşan mutluluk yerini yine ona dair olan geç kalmışlık hissine bıraktı. "Git Uzay. Daha önce olmadın şimdi de var olma."

"Bana istediğin kadar hakaret et, istediğin her şeyi söyle ama benden gitmemi isteme. Biliyorum çok geç kaldım ama yemin ederim ki ben onu çok-"

"Sus." dedi Çağlar. "O cümleye devam etme." Ellerini serbest bırakarak derin bir nefes aldı. "Beni istediğin kadar susturabilirsin ama bu onu sevdiğim gerçeğini değiştirmeyecek."

"Sus dedim lan sana!" Yüzümde hissettiğim acıyla başımı sağ tarafa döndürdüm. Buruk bir şekilde gülümsedim. Suratıma yumruk atmıştı. Zamanında kardeşim dediğim adam ile ezeli düşman gibi burun buruna gelmiştik ve bunun tek suçlusu bendim.

Burnumdan akan kanı silerek Çağlar'a baktım. Gözlerinde bana yumruk attığı için oluşan pişmanlığı görebiliyordum. Benim için sorun değildi, isterse yüzüme yüzlerce kez yumruk atabilirdi ama beni onu sevmekten vazgeçiremezdi.

Kelimeleri toparlamak ister gibi sessizce dudaklarını oynattıktan sonra konuşmaya başladı. "Sen onu sevmiyorsun Uzay. Sen sadece onun yıllar boyu sana olan takıntısını seviyorsun. Lisede olan popülerliğini üniversitede kaybettin ve sana bunu yıllar sonra o yeniden hissettirdi. Sen beğenilmekten hoşlanıyorsun. Benim kardeşimi kullanarak kendi egonu okşuyorsun."

Başımı iki tarafa doğru salladım. "Bu doğru değil. Beni ondan uzaklaştırmak için böyle konuşuyorsun." Ona karşı hissettiğim şey kesinlikle onu kullanmak olarak adlandırılamazdı.

"Hayır." dedi. "Onu sadece senden koruyorum." Anlam veremediğim cevabı karşısında kaşlarımı çattım. Onun gözünde uzak durulması gerekecek kadar kötü birisi miydim? Kardeşim dediğim adamın hakkımda böyle düşündüğünü öğrenmek içimde bazı şeyleri sorgulamama neden oldu.

"Ben." diyebildim sadece kısa bir sessizliğin ardından şaşkın bir şekilde. "Ona asla zarar vermem." Veremezdim. Ben onun acı çektiği gerçeği ile her saniye kahrolurken bile isteye nasıl zarar verebilirdim ona, nasıl kıyabilirdim?

"Seni tanıyorum Uzay." Ağzından çıkan her yeni kelime üzerimde yeni bir şok etkisi yaratıyordu. Gerçekten ona zarar vereceğimi düşünüyordu, buna inanıyordu.

"Şimdi defol git. Bir daha da kardeşimin karşısına çıkma." Hayal kırıklığı tüm bedenimi sardı. "Kardeşim diyordum lan ben sana." Yalvarırcasına baktım suratına ama benim aksime onun suratında tek bir duygu bile yoktu.

"Bizim kardeşliğimiz sen benim ölümle burun buruna olan kardeşimle gizli gizli benden habersiz konuştuğunda, hastalık sanki onu içten içe bitirmiyormuş gibi birde senin yüzünden acı çektiğini öğrendiğim gün bitti." Suçlayıcı bakışları altında ezildim.

"Onun şu an bu durumda olma sebeplerinden birisi de sensin. Ona daha fazla zarar vermeden etrafından uzaklaş. Yoksa bunca yıllık dostluğumuzu bir kenara bırakıp beni yapmak istemediğim şeyleri yapmak zorunda bırakacaksın." Nehir yanına gelerek sakinleşmesi için kolunu okşadı.

Her şeyi bende yeni öğrendim, bilmiyordum demek istedim ama sustum. Konuşsam faydasızdı, nasılsa hiçbir şekilde bana inanmayacaktı. Onun gözünde ben kardeşinin canını yakan bir canavardan ibarettim artık.

"Çağlar bey kardeşinizin kalp atışları normale döndü. Kendisini görebilirsiniz." Odaya girmeden önce son kez gözlerime baktı. "Geçen yaz hep beraber gittiğimiz o ayvalık tatili. Sen, ben, Deniz, Tuana, Kerem ve Mine." Tanıdık gelmeyen Mine ismini özellikle vurgulayarak söylemişti.

Kapıyı açtığında beyazlar içindeki o, görüş açıma girdi. Gözlerimi sımsıkı kapatarak koşar adımlarla hastaneden ayrıldım. Tek bir an duraksarsam ondan gidemezdim, ona geri giderdim. Bunu bildiğim için tek bir an tereddüt etmeye vakit bulamayacak kadar hızlı şekilde kendimi hastaneden atmıştım.

Belki de Çağlar haklıydı. Ben ona zarar veriyordum. Yıllarca onun yaptığı gibi ben de onu uzaktan sevmeliydim belki. Görmeden, duymadan, bilmeden.

Son cümlesini anımsamaya çalıştım. Ayvalık tatilinden bahsetmişti, demek istediğini anlayamamıştım. Üzerinden sadece bir yıl geçmiş olmasına rağmen o günü hatırlayamıyordum.

Her şey bir kilitti sanki ve bu kilidin şifresi o gündü.

🌧️🌧️🌧️

BEN SANA VEDA EDEMEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin