M.

270 23 20
                                    

sabah gözlerimi burnuma gelen güzel kokularla açmıştım. jisung'u kontrol etmek için yanıma döndüğümde yerinde olmadığını gördüm. yatakta doğrulduğumda biraz gerindim ve yataktan kalktım.

odadan çıkıp mutfağa doğru ilerlediğimde jisung ve jeongin'i gördüm. jisung omlet pişirirken jeonginde salata yapıyordu. jisung bir yandan da şarkı mırıldanıyordu. "gözlerin,sözlerin,ellerin yalnız benim için," yüzünden bir çocuk kadar masum bir gülümseme vardı. o an içimdeki gizli çocuğu susturamadım.

yapmakta emin misin minho?

daldığım düşüncelerden beni jisung'un nahif sesi kurtarmıştı."sevgilim?" biraz ürkmüştüm. kafamı jisung'a çevirdim. "uyanmışsın." kafamı evet anlamında salladım. jisung elinde ki omlet tabağını masaya bırakmıştı. normalde kendine yulaf ezmesi hazırlardı. biraz tuhaf gelmişti ama aldırış etmedim.

"ben changbin'i uyandırayım. saat onbir oldu hâlâ yatıyor koca bebek. sevgilim!" jeongin seslenerek odalarına doğru yürüdü. jisung da onu gülümseyerek izledi. onu izlediğimi anlayınca kızararak bana döndü. bir kaç adımda onun yanına ulaştım. kollarımı sıkıca sardım ona. o da beni karşılıksız bırakmayarak sarıldı. içimdeki çocuk yine konuştu.

bırakabilecek misin minho?

hızla kendimi ayırdım ondan. gittikçe bağlanıyordum ve bu benim için iyi değildi. yaklaşık üç saat sonra jisung içinde iyi olmayacaktı.

çocuklar geldiğinde hızlıca kahvaltı yaptık. herkesin yardımıyla sofrayı kaldırıp mutfağı toplamıştık. hepimiz dinlemek için oturmuş ve kahve içiyorduk. huzurlu sessizliği changbin bozmuştu. "lunaparka mı gitsek?" jeongin heyecanla elkndeki kahveyi önünde ki sehpaya koymuştu. hızla ellerini çırparak konuştu.

"evet evet! gidelim!" jeongin mutluluğuna changbin gülümsemiş ve yanağından makas almıştı. bir kolumun altında duran jisung'a baktım. o da bana bakmıştı.

"gidelim mi?" diye sordum hevesli denilemeyecek bir şekilde.

"bilmem gitsek mi?" dedi benden onay alır gibi. hayır demeyi çok istiyordum ama son zamanlarımızda beni kötü anmasını istemiyordum.

sence yaptığından sonra kötü anmayacak mı minho?

içimdeki çocuk asla susmuyordu. derin bir iç çektim. "gidelim madem." dedim. jisung ve jeongin heyecanla ayağa kalkmış ve hazırlanmaya gitmişlerdi.

-

lunaparka gelmiştik. hoş olmayacak bir kalabalık vardı. benim aksime diğerleri heyecanlı ve mutlulardı. zoraki bir gülümseme sundum yüzüme.

"gondola binelim!" diye bağırdı jeongin. jisung da gülümsedi.

"sonra da hız treni!" siktir ama. yükseklikle ilgili aletler söylüyorlardı. yükseklik korkumun olduğunu jeongin bile unutmuştu. jisung için katlanabilirdim. değil mi?

yarıyolda bırakacağın jisung için mi?

gözlerim yanıyordu.

jisung ve jeongin çoktan koşarak gondola ilerlemişlerdi. biz büyükleri olarak arkalarından gidiyorduk. sahte gülüşüm hızlıca solmuştu. "gerçekten seviyor musun onu?" changbin ani sorusuyla gözlerim şaşkınla açılmıştı. yüzüme bakmıyordu. "onu yarıyolda bırakma minho." dedikleri göğsümde bir sızı bırakmıştı. cevap vermemiştim ama içimdeki çocuk cevaplamıştı.

ona söz verme minho.

gondola çoktan binen ikiliyi görmüştüm. jisung arkaya jeonginde öne binmişti. ben jisung'un yanına otururken changbin de jeongin'in yanına oturmuştu. çok geçmeden gondol çalışmaya başlamıştı.

ilk başlarda yavaş giden alet sorun çıkarmamıştı. ancak gittikçe hızlanıyordu. ben elimi fark etmeden jisung'un koluna koymuştum. hafif bir şekilde korktuğum için sıkıyordum. alet daha çok hızlandığında dolan gözlerimen yaşlar akmaya başlamıştı. bir süre sonra hıçkırarak ağlamaya başladığımda jisung fark etmiştk. endişeli gözlerle bana baktı. kafamı kendi göğsüne bastırmıştı. "geçti güzelim,geçti" o gece ona söylediğim sözleri söylüyordu.

o sana kıyamazken sen bunu yapabilecek misin minho?

içimdeki çelişkiyi susturmaya çalışırken gondol durmuştu. kızarmış gözlerle inmiştim. jeongin endişeyle konuştu. "minho hyung sen ağladın mı?" ne cevap vereceğimi bilemezken imdadıma jisung yeişti.

"bebeğimin gözüne toz kaçtı." dedi dudağını büzerek.herkes anladım diye mırıltılar çıkarmıştı.

sana bebeğim diyor minho.

-

bir sürü oyuncağa binmiştik. hava kararıyordu. bizde artık lunaparktan ayrılıyorduk. lunaparkın çıkışına doğru ilerlerken jisung'un sorduğu soruyla duraksadık. "kafeye gidip bir şeyler içelim mi?" jeongin ve changbin onaylamıştı.

zamanı geldi minho.

"benim gitmem lazım"

"nereye? işin varsa bende gelebilirim" saftı.

"jisung benim senden tamamen gitmem lazım. ayrılalım." jeongin ve changbin şaşırmışlardı. jisung için ufak bir şekilde kahkaha patlatmıştı.

"sevgilim bugün bir nisan değil ki,bugün ayın dördü."

yapma minho...

"jisung,başına ne geldiyse benim yüzümden geldi. benim senden gitmem lazım. "

"kedilerin..." ah,soonnie,doongie ve dori... onda kalacaktı.

"söz verdiğim gibi. sende kalsınlar," onun gözleri dolmuştu. " iyi bak onlara." gözlerinden bir damla yaş akmıştı. elini yumruk yapıp omzuma vurmuştu. sendelemiştim.

"sus."

"jisung gitmem gere-"

"sus dedim sus!" bağırıyordu ve ağlıyordu. "kendini suçlu hissettiğin için gitmek istiyorsun! sikeyim minho tek suçlu babam! siktiğimin anılarını bana hatırlatma!"

"kendimi suçlu hissetmiyorum jisung!" durdum ve devam ettim. demek ki seni istemiyorum.

ne diyorsun minho?

sikeyim ne demiştim ben öyle.

tanrı belamı vermeliydi.

kal gelmiş gibi duruyordu. bir süre sadece gözlerimin içine baktı.

"ö-öyle mi?" duraksadı ve devam etti. "kalpsizsin minho." durmuştum. nefesimi tutmuştum. o ise yavaşça yürüdü bana doğru. tekrar vurdu. "kalpsizsin," hızla bir kaç kere vurmaya başladı. "kalpsizin tekisin lee minho! kalpsiz!" vurmaya devam ediyordu.

yumruklarından daha çok sözleri acıtıyordu.

kalpsizsin minho.

"beni öylece bırakıp gidemezsin! hiç bir şey demeden siktir olup gidemezsin!" bütün gözler üzerimizdeydi. o vurmaya devam ediyordu. en sonunda gözlerim dolmuşken ellerini tuttum ve sertçe ittim. itmemle yere düşmüştü. yere düşmesiyle changbin'den yediğim yumruk bir olmuştu. jeongin jisung'un yanına gitmişti. ben dolu gözlerle uzaklaşmıştım oradan.

onu ağlayarak bırakarak...

-

"Seul-Busan treni kalkıyor!" gelen anonsla bavulumu almış ve trene girmiştim.

yarım saat sonra seul il çevresi dışına çıkmıştım.

tüm benliğimi orada bırakarak.

minho yaptı.

☆⁠☆☆☆

üç bölüm kaldı.

şarkı sözü

gözlerin,sözlerin,ellerin yalnız benim için,

Leave///MinsungWhere stories live. Discover now