İKİNCİ BÖLÜM

320 92 363
                                    


2 AY SONRA


AHSEN



Türkiye/ İstanbul



Sırtımda ki ağrıya ve kolumda ki kasılmalara aldırış etmeden dört saattir aynı ritmik hareketlerle kum torbasına vuruyordum. Anlımdan akan terler kirpiklerime yavaşça dokunup yere düşerken, uzun süredir tuttuğum nefesimi serbest bıraktım ve bu sırada merdivende bir ayak sesi duydum. 



Kimin geldiğini biliyordum, ama yine de kum torbasına vurmaya devam ederken göz ucuyla siyah demir merdivenlere doğru baktım. 



Savaş elinde tutuğu pahalı şarap şişesiyle gülerek merdivenlerden yukarı çıktı ve benimle göz göze geldiğinde, genişçe gülümseyerek. '' İki ay!'' diye bağırdı. Babam tarafından sürgüne yollandığım akıl hastanesinden kaçalı iki ay olmuştu ve bu benim on yıllık kaçış serüvenim de en uzun yakalanmama süremdi. Başarı kokusu tüm ciğerimi doldururken, vuruşlarım daha da hızlandı.



Savaş ise elinde ki şarap şişesini havada sallarken. Oryantal ve hip hop karışımı bir dans yaparak yanıma doğru yaklaştı. Komik görünüyordu ve asla mafya liderinin yanında çalışan bir adama benzemiyordu. Ancak yanıma yeterince yaklaştığında mutluluk dansı fazla uzun sürmedi, çünkü yerde bana ait olan kan damlalarını gördü ve korumacı tarafı hızlıca devreye girerken bu da aniden yerinde durmasına neden oldu. Sonrada beyaz deri kum torbasına baktı. Kum torbasının da büyük bir kısmı kan olmuştu ve her vuruşumda daha da artıyordu. Yüzünde ki mutluluk saniyeler içerisinde kaybolurken kaşlarını çattı.



 "Neden kum torbasına vururken eldiven takmıyorsun ?. Yine her yer kan olmuş !." 



Sesinde sinir ve yorgunluk vardı. Ayrıca ortalığın kan olmasına sinirlenmiş gibi davransa da, bu sadece büyük bir bahaneydi. Çünkü Savaş'ın en nefret etiği şey kendime zarar vermemdi, ama Savaş bana karışmaması gerektiğini iyi biliyordu ve bu yüzden de her defasında farklı bahaneler üretiyordu. Tıpkı şuanda ortalığın kan olduğunu söyleyerek kirliliğe vurgu yapması gibi..



Bir de bana yargılayan gözlerle bakmasına da gerek yoktu, çünkü kendime zarar verdiğimin farkındayım. Fakat ben hem acıya aşık, hem de kendine merhameti olmayan bir kadınım ve narin bedenimi de sadece acı çekerek güçlendire bilirim. 



Savaş'ın sözlerini umursamadım ve hayatımın büyük bir kısmını dövüşerek geçirmenin bana verdiği tecrübeyle. ''Gerçek kavgada eldiven vermezler.'' dedim bilmiş bir tavırla. Sonuçta ben bir sporcu değildim. Sokakta yada akla gelebilecek en berbat yerlerde dövüşüyordum ve böyle yerlerde eldiveni giyiyemeden öldürürler.

ANLAŞMA 🖤On viuen les histories. Descobreix ara