TEMPERSİTAR - 10.BÖLÜM - YAKINLIK, UZAKLIK

35 10 1
                                    

🔮




Adalet.

En karanlık gecede, güneşin yüzünü bir milim göstermesiyle bile zifiriden alacaya dönen o hava gibi tıpkı.

Umut dolu, heyecanlı, pozitif... Ama aynı geceydi aslında başta zifiri olan.

Adalet kısır bir döngüdür.

Haklıyken, haklı olduğunu anlatamazsın.

Haksızken de, zaten haksız olduğunu kabul etmezsin...

Adalet umuttur ama aynı zamanda acımasızdır, zordur. Eh, adalet diye bir şey yoktur.

Panik vücudumda tıpkı ev sahibiymiş gibi kol gezerken, gergince dudaklarımı ısırdım. Adaletin hangi yüzüyle karşı karşıya olduğumu bilmiyordum. Adalet bugün umut muydu yoksa acımasız mı?

Akademideki ilk ders günümün sonu, beni daha önce içine hiç düşmediğim ve hiçbir zaman düşmek istemeyeceğim bir durumla baş başa bırakıyordu.

Suçsuzdum, ancak suçsuz olduğuma birilerini inandırsam dahi bu Pegasus'un başının yanması demekti.

Suçlu olduğuma inandırmak ise, Profesör'ün suçsuz olduğunu kabul etmek demekti ve böyle sorumsuzca bir hareketin öylece kapanıp gitmesine göz yummak istemiyordum.

Adalet elbet sağlanacaktı ancak bu hepimiz için sağlanacak demek değildi...

Hiçbirimizin adaleti, diğerinin gönlünü ferahlatmaya yetmezdi.

Üstelik, matematik de her zamanki gibi yine aleyhime işliyordu...

Üç ihtimalin ikisi bize zarardı, görünen o ki her türlü bu savaştan mağlup çıkacaktık.

Adalet, Alderwild'de neydi peki?

Captivum?

Hayır hayır, derse Tulpar'ı çağırmanın cezası bu olamaz.

Öyleyse, beni nasıl bir ceza bekliyordu?

Çağırmadığım Tulparı çağırıp diğer öğrencilerin ve o aptal Profesörün hayatını tehlikeye atmanın cezası bu akademide neydi?

Profesörlerin katına çıkamadığımdan ve orada ulaşamadığımda ne yapacağımı bilmediğimden gergince ortak alanda dolaşıp Bayan Talose ile denk gelmeyi umuyordum. Aklım karmakarışık, içim çok huzursuzdu. Pegasus sürekli kıpırdanıyor, iliklerime kadar mutsuzluğunu geçiriyordu bana. Suçu üstlenmemi istemiyordu ancak bunun sonuçlarının ne olabileceğinin belli ki farkında da değildi. Akademide geçirdiğim şu kısacık sürede, en ufak bir güvenlik açığının sonunun ne olabileceğine dair sağlam fikirler edinmiştim. Bu ihtimalleri Pegasus üzerinde uygulatmaya hiç niyetim yoktu. Akademiden atılma pahasına, onu koruyacaktım.

Yanaklarıma hücum eden sıcağı almak için elimin tersiyle yüzüme dokundum. Üzerimde, sabahki olaydan sonra Dorota'nın tamir ettiği Tempersitar cüppem ve polo yaka tişörtüm vardı. Bu gerginlikle birlikte, üzerime daha da yapışan cüppeyi çıkarıp koluma aldım. Hararetim bir nebze hafiflerken, gerginlikten oynadığım ellerimi de cüppenin altına gizledim.

Bayan Talose başka bir gri elbise ile ortak alanın köşesinde belirince gerginliğim midemdeki asitle birleşip ağzıma tırmandı. Onu zorlukla yutup geldiği yere geri göndermek için üstün bir çaba sarf ettim. Yüzüme sahte olduğunu sadece benim (bir de pegasusun) bildiği bir gülümseme takınıp sakince yürümeye başladım.

"Beni görmek istemişsiniz." Bayan Talose sıkıntıyla başını sallayıp bir nefes verdi. Belli ki o da oldukça gergindi.

"Olanlar için gerçekten üzgünüm. Profesörün Pegasusu alanda görmek istemesi bir saçmalıktı. Ancak senin de onu çağırmaman gerektiğini düşünmen gerekirdi Helena. Bu, başına iş açabilir." Bayan Talose'nin sözleri üzerine içime dolan panik benden değil Pegasustan kaynaklanıyordu. Septi Ferarum'da kıpırdanmaya başlaması beni korkuttu. Aynı şeyi tekrar yaşama ihtimali tüylerimi diken diken etti.

TEMPERSITAR : AY KUŞAĞI IWhere stories live. Discover now